kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
12 Eylül 2008, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

IMF ile görüşmeye devam

Giriş Saati : 12.09.2008 09:32
Güncelleme : 12.09.2008 14:22
Yeni Haber
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile diyaloğun teknik düzeyde devam ettiğini belirterek, ''Türkiye'nin rekabet gücünü artırmaya yönelik felsefeyle bir program kurgusu üzerinde anlaşırsak, yararlı olacağına inanıyorum'' dedi.

Şimşek, program sonrası izleme ve ihtiyati stand-by anlaşması seçeneklerinin de hala gündemde olduğunu bildirdi.

Bakan Şimşek, TRT-1'de katıldığı ''Zirveden Bakış'' programında, gazetecilerin, Türkiye ve dünya ekonomisine ilişkin sorularını yanıtladı.

Şimşek, IMF ile ilişkiler konusundaki bir soru üzerine, IMF ile diyaloğun teknik düzeyde devam ettiğini bildirdi. Türkiye'nin IMF kaynaklarına kamu sektörü olarak ihtiyacının olmadığını, halihazırda IMF'ye yaklaşık 9,4 milyar dolar borcu bulunduğunu ifade eden Şimşek, program sonrası izleme ve ihtiyati stand-by anlaşması gibi iki seçeneğin hala gündemde olduğunu vurguladı.

Hükümetin yerel seçime kadar IMF destekli bir programdan kaçındığı yönündeki iddialara katılmadığını belirten Şimşek, ''İnsana, altyapıya, rekabet gücünü artırmaya yönelik yatırımları içeren, kamuoyuyla paylaştığımız vizyonu temel alan bir yaklaşımla eğer fonla, farklılıkları giderecek bir program ortaya koyabilirsek faydalı olur. 2000'deki sorun çok farklıydı; Rekabet edip edememe sorunu. Onu baz alan bir yaklaşım içinde fonla bir noktaya gelirsek bizim için yararlı olur, ama olmazsa olmaz değil'' diye konuştu.

Bakan Şimşek, tarafların ihtiyati stand-by anlaşması konusunda niyetli olup olmadıkları yönündeki soruya da, ''Niyetli olmasak bir diyalog olmaz'' yanıtını verdi.

''IMF programlarının bir miktar katkısının olabileceğine her zaman inanmış birisiyim, yararlı bir süreçtir'' diyen Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Burada zorlu bir dönemden geçiyoruz. Tarih bizi sonradan değerlendirecek. Attığımız bazı adımlar doğru mu yanlış mı? İçime sinmeyen bazı adımlar da var, mahalli idareler reformu gibi. Mahalli idareler reformunu keşke başlangıçta düşündüğümüz gibi yapsaydık. Ama yaparız, ben inanıyorum yapılacak. Bunları baz alan ve Türkiye'nin rekabet gücünü artırmaya yönelik bir felsefeyle bir program kurgusu üzerinde anlaşırsak ben yararlı olacağına inanıyorum. Ama eğer o konularda bir araya gelemezsek program sonrası izlemeyle devam ederiz.''

DÜŞÜK KUR, YÜKSEK FAİZ POLİTİKASI

Bakan Şimşek, ''düşük kur, yüksek faiz politikası ve Merkez Bankası'nın faiz politikasını nasıl değerlendirdiğine'' ilişkin soru üzerine de, Türkiye'nin yaşadığı 30-40 yıllık enflasyon dinamiği olduğunu, ortalama enflasyonun yüzde 60-65'ler civarında bulunduğunu, bu yüzden enflasyonun düşük tek haneli rakama indirilmesi, fiyat istikrarının sağlanması gibi konuların çok kritik olduğunu belirtti. Türkiye'nin bundan ödün vermeden yoluna devam etmesi gerektiğinin altını çizen Şimşek, enflasyonu kalıcı biçimde düşük tek haneli rakamlara indirme çabasının devam etmesi gerektiğini vurguladı.

''Son birkaç yıldır liradaki değerlenme, liranın güçlü olması, bir geçiş dönemine ihtiyacı olan bazı sektörleri, özellikle mahalli girdi oranı yüksek olan sektörleri, kurun değerlenmesi bunları zorluyor'' diyen Şimşek, şöyle devam etti:
''Tartışmaların esas boyutu bu. Türkiye'nin son yaşadığı enflasyonun yukarı çıkması, esas boyutuyla aslında para politikasıyla kontrolü zor olan unsurlardır. Kim neyi tartışırsa bir miktar haklılık payı var. Çünkü dünyada kabul etmek lazım, enerji-gıda fiyatı şoku var. Bunların ikincil etkileri anlamında önlem almalısınız. Bunların ikincil etkilerini sınırlamak için para politikası kullanılabilir, kullanılmalıdır. Ama aynı zamanda ilk şoku para politikasıyla sınırlamak çok zor. Bence yapmamız gereken şu, maliye politikasını ki bütün eleştirilere rağmen biz nispi olarak sıkı tuttuğumuz kanısındayım, mali politikayı sıkı tutmaya devam etmek. Mikro düzeyde reformlarla rekabet ortamını iyileştirerek, rekabetin önündeki engelleri kaldırarak kalıcı bir şekilde enflasyonun düşmesini sağlayacak sürece girmek. O konuda da adımlar attık, atıyoruz.

Merkez Bankası'nın duyarlılığı anlamlıdır. Ama aynı zamanda Merkez Bankası veya para politikasının sınırları vardır. Para politikasının etkinliğinin sınırları vardır. Diğer enstrümanların kullanılması gerekiyor. Buna bir bütün olarak bakmak lazım. Onun için geçiş dönemi kritik bir dönemdir. Şirketlere 'marka yaratın, katma değeri yüksek ürünlere geçin' dediğimiz zaman hemen geçemiyorlar. Ar-Ge'yi hemen artıramıyorlar. Keşke bu geçiş dönemi çok önceden başlasaydı.''

Türk lirasının değerine ilişkin kapalı kapılar ardında özellikle tekstil zirvesinde söylediklerinin çok yanlış şekilde yansıtıldığını, hiçbir zaman ''lira daha da değerlensin, kontrollü gidilsin, lira bu haliyle makuldür'' demediğini belirten Şimşek, ''Tam aksine şunu söyledim; Eğer Türkiye'de verimlilik artarsa bu da büyümeye yansır, o zaman belki güçlü lirayı telafi eden makul hale getiren bir süreçte oluruz. Ama cari açığın bu düzeyde olduğu bir ortamda, büyümenin ciddi bir şekilde yavaşladığı bir ortamda hükümetin tasarladığı böyle bir politika yok, böyle bir fiili durum var'' diye konuştu.

''BÜYÜMEDEKİ YAVAŞLAMA SÜRPRİZ OLMADI''

Bakan Şimşek, global gıda ve enerji krizine ilişkin soru üzerine de, dünyanın sıkıntılı bir dönemden geçmekte olduğunu, Türkiye'nin de bundan nasibini aldığını söyledi.

Yılın ikinci çeyreğinde büyümenin yavaşladığına dikkati çeken Şimşek, ikinci çeyrekteki 1,9'luk büyüme oranının 2002'den bu yana en düşük büyüme oranı olduğunu, ancak ilk yarı için yüzde 4'ün üzerinde bir büyümenin söz konusu olduğunu kaydetti.

''Büyüme var, bence bu çok makul bir oran'' diyen Şimşek, şunları söyledi:
''İçinden geçtiğimiz siyasi kapatma davası sürecinin etkisi büyük. Gerek inşaat sektörü gerekse bazı tüketim mallarının talebinde yavaşlama oldu, faizler yükseldi. Bunda siyasi belirsizliğin katkısı büyük. Siyasi belirsizlik vatandaşı dövize yöneltti. 14 Mart ile 25 Temmuz arasında döviz miktarında en az 10 milyar dolar fark var. Vatandaş faizin yükselmesiyle dövize yöneldi, temkinli bir konuma geçti. Türkiye dünya ekonomisine bu kadar entegre olmuşken bunun yansımaları da oldu.''

Büyüme rakamlarını iç ve dış gelişmelerin etkilediğine dikkati çeken Şimşek, ''Bu rakam benim için sürpriz olmadı. Yılın ikinci çeyreğinden itibaren büyümenin yavaşlayacağını zaten önceden beri söylüyorum'' dedi.

AA