kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
12 Eylül 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

Barış güvercini ve akreditasyon

Akreditasyon uygulamasının daraltılmasına çok memnun oldum. Aslında Zaman, Samanyolu, Kanaltürk, Bugün ve Vakit'i de içine alacak biçimde, tamamen kaldırılmalı.
Gazete ve televizyon kuruluşlarının yanı sıra, şahıslara yönelik de akreditasyon uygulaması mevcut. Buralarda bir düzeltme yapılıyor mu acaba? Böyle bir ayrımcılık hiç hoş değil. Hele, geçtiğimiz yıl yayınlanan bir andıçta, akretidasyonun ne şekilde açıklandığını hatırlayınca, "uygunsuzluk" daha da belirgin hale geliyor. Andıç şu tarifi veriyordu: "Akreditasyon, Genelkurmay Başkanlığı'nın basın kuruluşlarına ilişkin güven değerlendirmesidir... Güvenilir olarak değerlendirilmeyen basın yayın kuruluşlarına akreditasyon verilmeyerek, bunların kamuoyu nezdinde itibar görmemesi de sağlanmıştır."
Madem akreditasyon dışı bırakma bir itibarsızlaştırmadır, şahıslara yönelik uygulamadan da hemen vazgeçmek gerekmez mi?
Akreditasyon dışı kalanların kendilerini nasıl hissettiğine dair ipuçlarını, 27 Mayıs darbesini müteakip duygularını kaleme alan bir milletvekilinin yazdıklarında bulabilirsiniz.
"... O mahut 27 Mayıs sabahından beri başımıza gelenler bir sinema filminin fragmanları gibi hayalimden geçiyor. Kapının açılmasıyla beraber, tabancasını göğsüme dayayan o genç teğmenle, arkasındaki o süngülü iki Harbiyeli, sahiden benim her rast geldiğim yerde gözlerimle okşadığım sevgili Harbiyeliler miydi? Evden ilk önce götürüldüğümüz Harbiye'de, bin türlü hakaretle bizi tartaklayan, küfreden subaylar, en küçük bir kıtası önümden geçerken, kendimi tutamayıp ağladığım o gözbebeğimiz ordumuzun, bizim ordumuzun subayları mıydı? Bizi İstanbul'a götürürlerken, tomsonlarını göğsümüzden ayırmayan, hakaret ve kin dolu gözleriyle bize yiyecek gibi bakan bu insanlar, her uçak kazasında gözyaşlarımızla matemini tuttuğumuz bizim sevgili Havacılarımız mıydı? Onlar neyi ve kimleri ablukaya almışlardı? Onlar kimdiler ve biz ne idik?.." (Burhanettin Onat)
İşte akreditasyon mağdurları zaman zaman duygusallığa kapılıp, 27 Mayıs mağduru Burhanettin Onat'ınkine benzer hisler taşıyabiliyor. İlker Başbuğ, madalyonun diğer yüzünü görmeye çalışmalı. Zira, bir ayrımcılık alâmeti farikası olan akreditasyon, Türk Silâhlı Kuvvetleri'ne yakışmıyor.