kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
12 Eylül 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

Deneyle ilgilenmek "iman zaafı" mı?

Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi'nde (CERN) başlayan parçacık deneyi, dindar insanlar için ne anlama geliyor?
Dün Katolikliğin merkezi Vatikan'ın, bu deneyi önemsediğini yazmıştım ya. Okurlarımızın ilgisi üzerine, konuya biraz daha devam edelim.
Bazıları, Vatikan'ın parçacık deneyi ile ilgilenmesini, "inanç zaafı" olarak görüyor.
Şöyle düşünüyorlar: "Eğer imanı tam olsaydı, böyle bir ilgi göstermesi gerekmezdi."
Tek kelimeyle: Yanılıyorlar!
Çünkü bu bir "iman" meselesi değil. Din ile bilimin etkileşimiyle ilgili bir konu bu.
"İman" açısından elbette Papa'nın bir derdi, bir kuşkusu bulunmuyor. Onun ya da onun gibilerin anlamaya çalıştığı nokta şöyle bir şey: "Biz bilimin neresinde duruyoruz?" Ya da şöyle: "Tanrı, bilimin neresinde?"
Peki, bu soruyu niye önemsiyorlar?
Bunun da birkaç sebebi var:
1) Felsefi adayış: Bilimin kendi içinde açıklayamayacağı, susacağı yani minderi dine terk edeceği bir alan var mı? (Dindar bilimciler hep bunu arar.)
2) Tanrıtanımazlıkla mücadele: Tanrıya inanmayanlar, dönüp dolaşıp bilime yaslanır. Eğer din adamı, "bilimin içinde" Tanrı'ya yer bulabilirse, o zaman rakibini alaşağı etmiş olur.
Aman dikkat: "Deneyle ilgileniyorlar çünkü imanları yeteri kadar güçlü değil" iddiası, vahim bir söylemin parçasıdır.
Bu söylemde, "inanmak" ama mutlak bir biçimde inanmak, her türlü temel sorunun çözümü olarak sunulur.
Bu söylem "merakı ve arayışı" durdurur, hatta dondurur. Tartışmayı engeller. Dogmalar yaratır. İslam dünyasının bir zamanlar sahip olduğu fikri zenginliğini kurutan söylemlerden biridir.
CERN deneyinin dinle ilgisi açısından tartışılması gereken bir başka noktayı anlatabilmek için önce bir örnek vereyim:
Dün de yazdığım gibi, bilim, "sabit" evren anlayışından "genişleyen" evren anlayışına geçti.
Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül, CERN deneyini coşkuyla, heyecanla karşıladığı dünkü yazısında konuyu Kuran'a getirerek söyle diyordu:
"Evrenin genişlemesiyle ilgili olarak da Kuran'da şu ifade geçer: 'Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz. Biz, (onu) genişleticiyiz.' (Zariyat, 47)"
Buradaki temel mesele şurada:
Müslümanlar hemen her türlü önemli bilimsel gelişmeyi (daha sonra: yani iş işten geçtikten sonra) Kuran'da buluyor ve bundan memnun oluyorlar.
Bir de olaya öteki açıdan bakalım:
Niye Müslüman bilimciler Kuran'dan hareketle yeni kuramlara, yeni buluşlara imza atmıyor?
Mesela niye evrenin sürekli genişlediği (ki artık bir kuram değil, veri sayılır) fikrini Kuran'ı temel alan bir Müslüman bilimci geliştirmedi?
Yukarıda değindiğim soruların hiçbiri yeni değil. Yüzyıllardır tartışılan konular bunlar. Ve hepsinin de çok ciddi, çok önemli felsefi boyutları ve sonuçları var.
Bunları konuşmanın "iman zaafı" olduğunu düşünmeye başladığınızda; aynı zamanda bir "iktidar" mücadelesi de olan bilim alanında tabi konumda olmayı ("onlar geliştirip üretir, biz sonra satın alırız") kabullendiniz demektir. Geçmiş olsun!
CERN deneyinin bu meseleleri konuşmamız için bir fırsat olduğunu düşünmeli miyiz? Yoksa bu da mı zaaf kabul ediliyor?