kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
12 Eylül 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Unut, sevme beni!

Hatırlamalar, hatırlatmalar gırla gidiyor. Hatırlamayan, sade bazı şeyleri hatırlayan, bazılarını asla hatırlamak istemeyen, hatırlatana kızan, hatıralarını ayıklayan, hatırları kalan da, hatır hutur kaşınan da.
Dipsiz Kuyu'nun hatırlattığı bir hatıradan yola çıkan Fehmi Koru da Baykal'ın 2005 başındaki Kurultay konuşmasını hatırlatmıştı dün.
Hem Cumhuriyet hem Halk Partisi lideri kürsüden ilan ediyor:
1. Bayram değil, seyran değil eniştemiz bizi neden öpüyor?
("Eniştemiz" belli bir medya grubu oluyor. "Öpme" nasıl oluyor?)
2. Belli bir medya kuruluşu günlerdir adeta CHP Kurultayı ile yatıp kalkıyor.
3. Neden böyle? Bunların beklentileri nelerdir?
4. Medya desteğiyle işbaşına gelen liderlerin iktidarı döneminde 80 milyar dolarlık banka hortumu gerçekleşti.
"Medya desteğiyle gelen liderler" 28 Şubat montajında kurulmuş Ecevit, Bahçeli, Yılmaz Koalisyonu oluyor. "Banka hortumu" bildiğiniz emici oluyor.)
5. Medya tarafından CHP'ye karşı bir haçlı seferi başlatılmıştır.
6. Hiçbir siyasi parti yönetimine karşı böyle hummalı kampanyaya girdiklerini görmedim.
("Görmedim" demek fazla unutkanlık ve ayıp oluyor. Her canlı mutlaka bunu tadıyor)
7. 1 Mart 2003 tezkeresinden sonra CHP yönetimine karşı büyük haçlı yani ehlisalip ordusu harekete geçmiştir.
("1 Mart tezkeresinden sonra" demek "Haçlı ordusu"nu hakikaten "Haçlı"lıkla suçlamak, ABD uzantısı filan ilan milan oluyor.)
Bugün kendini "Büyük medya manşet assolisti" bulan Baykal'ın o gün feryadının sebebi, "Büyük medya"nın Şişli Belediye Başkanı Sarıgül'ü Baykal'a karşı pompalaması idi.
Baykal'ın "Beklentiler" dediği, kim bilir neydi; kendisinden, Sarıgül' den, iktidardan, işten, bankadan.
Baykal çok kızıp "Hortumcu Haçlılar" diyor. Müslümanlara karşı sefere giderken, esas Bizans'ı, İstanbul'u yağmalayanlar gibi.
Ama aynı Baykal, mesela bir seçim öncesinde alelacele İş Bankası'ndaki CHP temsilcilerini değiştirip İş Bankası ile ortak petrole bulanmış "Büyük medya"ya gözdağı verebiliyor...
"Gözdağı"nın yanına tonla ve tanla "Sözdağı" da yığılıp Baykal'ın muhtemel rakibi İnönü manşetten vurulduğunda dert olmuyor.
Ecevit Koalisyonu' na kıyak ve mukabil kıyak için, takas odalarında yığınla manipülasyon ve sansür yapılıyor mesela. DSP, MHP, ANAP buna bayılıyor.
Sonra işleri bitince, mendil gibi çöpe atılırlarken, "Hasta Ecevit"ten "Yeni Türkiye Partisi" veya "Bayar umudu" gibi manşetlere kadar... besili karganın göz oyması. Ve o hükümetten ölürken misilleme: Patrona ve şantajlara inat, gazetecilerin de, işten kovmayı zorlaştıran kanuna dahil edilmesi!
Ah siz bunu dönemin Çalışma Bakanı'ndan duysanız. O yazsa, siz okuyan olsanız. Kendini hem de mayoyla, kızına "iş kıyağı" haberi ile büyük medya manşetinde bulan bakandan! Ben dinlemiştim. Hiç şaşmadım.
Ama bu hükümet ve Başbakan meseleye ilke ile mi yaklaşıyor ki?
Yooo.
"Büyük medya ile saygılı ve gizli götürmeler"i, "elçileri huzura kabulü" rahmetli babam mı yaptı?
Medyaya rağmen, medyaya karşı, halk oyuyla tek başına iktidar olduğunda dahi, "Medya medya söyle bana en güzel kim?" diye tefessüh deryasına atlayan, hem patron tavlamaya, hem muhalif avlamaya, hem kul yaratmaya can atan, elde havuç ve sopayla dolaşan kimdi?
Hoşlanmadığı haber, yazı, yazarı patronlar nezdinde mesele yapabilen, taviz, adak ve kurban bekleyen, tabii ki bulabilen terminatör kültürün, öncekilerden ne farkı var?
Şimdi bize "milliyetçi basın özgürlüğü dersleri" veren Bahçeli, sanki medyanın en süfli dönemlerinden biri olan koalisyonları sırasında "medya, siyaset, ticaret" döngelinin siyasi sorumlusu değil miydi?
Bu zatlar bize hangi doğruyu tüm kalpleriyle, vicdan bütünlüğüyle savunacak!
Güç ile güç bazen kapışır, sıkça birbirine yapışır.
Bu gelgitlerin özünde ne basın özgürlüğü, ne demokrasi, ne ahlak, ne cumhuriyet, ne sapına kadar ve her ahval ve şeraitte haysiyet, ne bağımsızlık, ne de ilke, tutarlılık bulunur.
Biri, bir gün hortumcu dediği filin kucağına koşar...
Bir başkası, yola düzdüğü, yolda düzdüğü kervandaki devenin hörgücüne kızar bir gün.
Kervan ve devran budur. Düzen budur. Tıynet budur!
Cumhuriyet, demokrasi, hukuk, hele basın özgürlüğü diye yandan çarklı, içten pazarlıklı çığıranların öz ruhudur.