kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
18 Aralık 2008, Perşembe
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Emlak Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Kola kemiğin düşmanı

Giriş Saati : 18.12.2008 10:33
Güncelleme : 18.12.2008 22:22
Yeni Haber
Erciyes Üniversitesi Atatürk Sağlık Yüksek Okulu Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, içerisinde kafein bulunan kolanın sodyum açısından da zengin olduğunu belirterek, bir miktar kafein ve aşırı miktarda sodyumun kemik kırılmalarına neden olduğunu bildirdi.

Prof. Dr. İnanç, sağlıklı bir yaşamın güvenli besinlerle sürdürülebileceğini söyledi. Güvenli besinin öncelikle besleyici değerini kaybetmemiş olması gerektiğini ifade eden İnanç, şunları kaydetti:

''İçerisinde kafein bulunan kola, sodyum açısından da zengindir. Bir miktar kafein ve aşırı miktarda sodyum, kemik kırılmalarına neden olur. Bir taraftan süt içirelim kemikleri koruyalım derken kola tüketimine göz yummak doğru değil. 'Yasaklansın' demeyi istiyorum ama yasaklar da doğru yere götürmüyor. Mümkün olduğu kadar tüketilmemesi gerekiyor. Sağlıklı beslenmede kolaya yer yok. Hele hele sporcuların kemikleri çok daha önemli. Kemiklerinizin kırılmasına razıysanız kola içebilirsiniz.''

Karbonhidrat ve proteinlerin aynı anda tüketilmesinin zararlı olmadığını söyleyen İnanç, doğal besinlerin içerisinde protein, karbonhidrat, vitamin ve minerallerin birlikte bulunduğunu belirtti. İnanç, bunların boşuna bir arada yaratılmadığını ifade ederek, ''Bunları böyle almak lazım. Karbonhidrat ve proteini bir arada kullanmamak doğru değil. Çünkü, sütte de ette de protein var. Yanında yediğimizi ekmekte de karbonhidrat var. Bu bilimsel olarak doğru değil'' dedi.

Prof. Dr. Neriman İnanç, besinlerin hem fiziksel hem kimyasal hem de mikrobiyolojik açıdan temiz ve bozulmamış olması gerektiğini kaydetti. Neriman İnanç, besinlerin virüsleri, bakterileri ve zararlı mikroorganizmaları taşıyabildiğini belirterek, ''Bunlar bazen vücudumuzun bazı bölgelerine yerleşerek felç, menenjit gibi hastalıklara neden olabiliyor. Elimde ülkemizdeki bu hastalıklarla ilgili veri yok ama ABD'de her yıl 76 milyon insan bu bakterilerden hastalanıyor, 5 bin insan ise ölüyor'' diye konuştu.

Besinlerin cam parçası, metal, kıymık, saç gibi bazı fiziki maddelerle de kirlenebildiğine dikkati çeken İnanç, şunları kaydetti:

''Besinleri sakladığımız kaplar, çözülme sonucu oluşan bazı metaller, tarım ilaçları, iyi durulanmayan bazı kaplardan geçen deterjanlar, ambalajlarda kullanılan renkli plastikler, kimyasal olarak besinlerin kirlenmesine neden oluyor. Belki de en önemlisi besinin bileşiminde doğal olarak bulunan zehirli maddelerdir. Örneğin, yeşillenmiş patateste bulunan 'solanim' maddesinin toksik, zararlı etkisi var. Besinlerin uygun koşullarda saklanamaması veya hijyenik koşulların yeterince sağlanamaması sonucu oluşan virüsler, küfler de biyolojik kirlenmeye neden oluyor. Bu kirlenmelerden arınmış besinleri almak zorundayız. Aynı zamanda bunu elde edebilecek ekonomik güce sahip olmalı ve bu alımın sürekliliğini sağlamalıyız.''

İnanç, bir şeker hastasının, kullanacağı besindeki şeker oranını bilmesinin sağlık için gerekli olduğunu belirterek, bunun için de etiketlemenin yaygınlaştırılması gerektiğini bildirdi. Bir ürünün güvenliği ile kalitesinin farklı şeyler olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. İnanç, güvenlikten taviz vermenin mümkün olmadığını ancak kalitenin tüketicinin tercihine göre değişebileceğini kaydetti.

(AA)