kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
20 Ekim 2008, Pazartesi
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
Müge Gürsoy Sökmen Sadık Karamustafa

'Burası turistik bir yer değil!'

20.10.2008
Fuar kapsamında, aralarında Hilmi Yavuz, SABAH gazetesi yazarı Refik Durbaş, Haydar Ergülen ve küçük İskender gibi imzaların da yer aldığı bazı şairlerin Türkiye'den Frankfurt'a gelirken havaalanında bir saat bekletilmesi, organizasyon sıkıntılarını gündeme getirdi. Fuar organizasyon komitesinden, Yürütme Kurulu Eşbaşkanı Müge Gürsoy Sökmen, eleştirileri şöyle yanıtladı: "Organizasyonun sıkıntıları, bizim işimiz değil ; biz misafiriz. Biz fuar komitesi olarak programı ayarladık. Organizasyonu yapan şirketten ve Frankfurt Kitap Fuarı'ndan (FKF) bunun hesabını sormak gerek. Bu organizasyon bozuklukları nedeniyle biz de sıkıntı çektik. Örneğin, üç hafta önceden akredite edilmiş yayıncı arkadaşları, FKF yönetiminin bildirmemesi yüzünden ilk günkü basın toplantısına giremediler. Sözde, biz misafiriz. Ama elimizden geldiğince her şeye yetişmeye çalışıyoruz. Ayrıca panellerde, dinleyicilerin ortalama üçte biri yabancılardan ibaretti. Bunu dağıtılan kulaklık sayısından anlıyoruz." Fuarın Görsel Sanatlar Komitesi Moderatörü ve Başküratör Sadık Karamustafa ise, fuardaki standların 'sönük' bulunması hakkındaki eleştirileri, şöyle cevapladı: "Biz burada, bir gösteriden önce, 100'ü aşkın Türk yayıncısını dörder metrekarelik alanlarda, en iyi şekilde ağırlama çabasındaydık. Kullanışlı bir tasarımdı. Bildiğiniz gibi, Modernizm öğretisine göre, 'biçim işlevden doğar'. Gösteriş arayanlar ise, sergileri gezmişlerdir." Öte yandan, Müge Gürsoy Sökmen, fuarın bir nevi TÜYAP olmadığı inancını şöyle açıklıyor: "Burası turistik bir yer değil. İnsanların birbirleriyle rahatça görüşmeleri gerek. Dolayısıyla burada, sergilenen kitapların asıl süsleyici unsur olduğunu düşündük."