kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
20 Ekim 2008, Pazartesi
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Mahkeme heyetine yönelik baskılara dikkat edilmeli

ECEVİT KILIÇ
ECEVİT KILIÇ
19.10.2008
Emekli Cumhuriyet savcısı Mete Göktürk: Yargıçlar davanın önemi nedeniyle kendilerini baskı altında hissedecek. Ancak dışarıdan gelecek baskılara da dikkat edilmeli. Medya baskısı da var..
Ergenekon davası nihayet başlıyor. Yaklaşık 1.5 yıldır süren soruşturmanın ilk duruşması bugün. 46'sı tutuklu 86 sanık arasında orgeneraller, ünlü yazarlar, gazeteciler, profesörler, mafya liderleri de var. İlginç kareler yaşanacak. İlhan Selçuk ile faili meçhul cinayetlerin kilit ismi Veli Küçük sanık sandalyesinde yan yana oturacak. Bu isimlerin yargılama süreci de gözaltına alınmaları gibi gürültülü mü olacak? Generalleri terör örgütü üyesi olmak suçlamasıyla yargılayacak hâkim ve savcıların psikolojisi nasıl olacak? İlk duruşmada tahliye çıkar mı? Bunları emekli Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) savcısı Mete Göktürk'le konuştuk. 30 yıl Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan Göktürk, "Türkiye'de yargı bağımsız değil" dediği için yargılandı. Beraat ettikten sonra emekliye ayrıldı. "Adaleti Gördünüz mü?" kitabının da yazarı olan Göktürk, ayrıca karikatürist ve heykeltıraş. "Çizgi Dili" ve "Sen İşine Bak" isimli iki karikatür albümü var.

* DGM'de terör, çete dosyalarına bakan bir savcı olarak size göre Ergenekon davasının önemi ne?
Toplumu çok yakından ilgilendiren bir dava. Çünkü Türkiye'de yaklaşık 40 yıldır demokratik bir devlette asla kabul edilemeyecek öyle olaylar yaşandı ki... Ve bunların üzerine de gidilmedi. Birçok aydın, yazar, sendikacı, öğretim görevlisi hatta öğrenci katledildi. Aynı zamanda kitlesel katliamlar yaşandı; Kahramanmaraş, Sivas olayları... Darbeler, postmodern darbeler yapıldı, muhtıralar verildi. Ve bütün bunlar Türk demokrasisinin gelişmesini engelledi. Artık bir yerde bunlara dur denilmesi gerekiyordu.

* Ergenekon, darbelere "dur" denilmesi mi?
Evet. Artık bunların tekrarlanmaması gerekiyordu. Çünkü yapılanlar Türkiye'nin demokratikleşmesini istemeyen ve Türkiye'yi yalnızlaştırmak isteyenlerin tezgâhı. Ergenekon'da bir darbe girişimi var. Aslında bu, darbenin engellenmesi konusunda yapılan bir operasyon. Dünya ve Türkiye'nin konjonktürü artık bu girişimlerin üstüne gitmeye elverişli. Bu dava nasıl sonuçlanırsa sonuçlansan artık kimse kolayca "Darbe hazırlığına girişelim" diyemeyecek. Herkes gördü ki orgeneral de olsan yasadışı bir şey yapıyorsan hesap sorulabiliyor.

* Sonuçta tüm gözler bu davada. Yargıç ve savcılar kendilerini nasıl hissedecek?
Doğal olarak kendilerini baskı altında hissedecekler. Dışarıdan gelecek baskılara dikkat edilmeli. Kamuoyu ve medyanın baskısı da önemli.

* Siz bu mahkemede savcı olsaydınız ne hissederdiniz?
Endişeli olurdum. Çünkü karışık bir dava. Saygın bir yazar ile şarkıcı menajerinin yan yana gelmesi garip. Ama bilmiyorum son operasyonun kanıtlarını.

* Bizim yargımız için alışılmış bir durum değil. Bir orgenerali hem de terör suçundan yargılaması hâkimin psikolojini etkiler mi?
Çok fazla etkilemez ama daha titiz davranır. Hitap tarzı farklı olur. Orgenerallere "sen" değil de "siz" diyecektir. Ama objektif olmak zorundadır. Orgenerale saygı da duysa bu duygusunu bastırmak ve tüm sanıklara eşit davranmak zorundadır.

* Ama bu orgeneraller terör örgütü suçlamasıyla yargılanıyor...
Tabii bu generaller bir darbe ortamı hazırlamakla suçlanıyor. Darbe girişimi başarısız olduğunda bunun cezası eskiden idamdı, şimdi ömür boyu hapis. Bugüne kadar darbeleri posta dağıtıcıları yapmadı hep generaller yaptı. Yasada yer alan bir suç söz konusu. Bu suçu işleyip işlemedikleri ise mahkemenin sonunda ortaya çıkacak. Yasalar sadece garibanlar için işlememeli, orgeneral değil kim olursa olsun suçu sabitse cezası olmalı. Kaldı ki bu suçtan idam edilmiş insanlar var. Talat Aydemir ve Fethi Gürcan da Türk silahlı Kuvvetleri'nin saygın subaylarıydı. Darbe girişimleri başarısız olduğu için idam edildiler.