kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
20 Ekim 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Kriz politikaları

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş'in geçen haftanın son gününde üç medya mecrasında birden demeçleri yayınlandı. (Not: Halkla ilişkilerin püf noktası olan "Zamanlama"daki ustalığını bir kez daha kanıtladığı için kutluyoruz.)
Demeçler Anadolu Ajansı, NTV/CNBC-e ve "Le Monde"da yayınlandı. Yani ikisinin hedef kitlesi Türk kamuoyuydu, biri ise uluslararası kamuoyu.
Derviş, Türk kamuoyuna özetle şu mesajları verdi: "Finans krizden Türkiye dahil tüm ülkelerin reel sektörleri etkilenecek. Zengin ülkelerde de, gelişmekte olan ülkelerde de 1-1.5 yıllık durgunluk dönemi yaşanması kaçınılmaz. Türkiye'de bankacılık sistemi küresel finansal krizden zarar görmeyecek ama reel kesime yansımaları olacak: İhracat etkilenecek, kur etkilendi bile. Maalesef cari açığımız da büyük. Şu an için bir kriz, panik söz konusu değil ama her türlü olasılığa karşı hazırlıklı olmak ve reel sektörün sorunlarına çözüm bulmak çok önemli."
Kemal Bey'in "Le Monde" aracılığıyla uluslararası kamuoyuna ilettiği mesajlarda karamsarlık dozu biraz daha yüksek oldu: "Batı'nın finansal krizi gelişmekte olan ülkelerin reel sektörlerini derinden etkilemeye başladı. Talep, büyüme oranı düşüyor, kredi imkanları daralıyor. Gelirleri, yabancı yatırımları, ihracatları azalacak. Krizin sonuçları onlar için, (Not: Türkiye dahil gelişmekte olan ülkeler için) zengin ülkelerden daha vahim olacak."
Gerek konumu, gerekse birikiminden ve kariyerinden kaynaklanan ağırlığı nedeniyle uluslararası aktörlerin en önemlileri arasında sayılan Derviş'in bu üç demecinden biz şu uyarıları çıkardık:
* Gelişmekte olan ülkeler grubunda yer alan Türkiye'de reel sektörün, finansal krizin vurduğu zengin Batı ülkelerinden daha fazla etkilenmesi riski bulunuyor.
* Dış gelir, yabancı yatırım ve ihracat bu konjonktürde düşeceği için iç kaynakların iyi değerlendirilmesi her zamankinden fazla önem taşıyor.
* Şu an kriz veya panik söz konusu olmasa da her türlü olasılığa hazırlanmak için reel sektörün sorunlarına ivedilikle çözüm aranması gerekiyor.
* Ekonomik durgunluk en az bir yıl, belki de 1.5 yıl sürecek. Henüz bu dönemin başındayız. (Büyük ekonomiler geçen ay durgunluk işaretleri vermeye başladı.) Yani önümüzde ustalıkla, soğukkanlılıkla yönetilmesi gereken 18 zor ay var.

Krizi fırsata dönüştürmek
Özel sektörün sözcülerinden gelen çağrılara öfkelenen, dahası duygularını bastırmakta zorlanan Başbakan Erdoğan'ın hiç değilse Derviş'in uyarılarını önemsemesinin doğru olacağını düşünüyoruz. Çünkü bu uyarılar apolitik, üstelik yalnızca Türkiye'ye özgü bir reçete önerilmiyor.
Hem sonra Erdoğan'ın içerden, elini taşın altına koymuş kesimlerden gelen mesajları "Paket beklentisi"ne bağlaması da kanımızca pek adil değil. Kimse kamu kaynaklarının özel sektöre aktarılmasını talep etmiyor, edemez. İstenenler, kriz olmasa da Türkiye'nin atması gereken adımlardan başka bir şey değil : IMF ve AB çıpalarının korunması, bu çalkantılı dönemde siyasal iktidar ile özel sektörün diyalogunu güçlendirecek platformlar oluşturulması. Reel ekonomide ortaya çıkabilecek sendelemelere bu platformlarda sıcağı sıcağına çözüm aranması. Hepsi bu.
Türkiye daha önce de belirttiğimiz gibi, bu dönemi dayanışmayla, kenetlenmeyle yönetebilirse, hükümet sözcülerinin her fırsatta tekrarladıkları "Krizi fırsata dönüştürme" şansını yakalayabilir. Zira bu sisli ortamın gizlediği, krizin bazı getirileri de var: Petrol fiyatlarının düşmesi, faiz oranlarının gerilemesi gibi. Bu veriler mutlaka enflasyonun aşağı çekilmesinde ya da en azından hedefin tutturulmasında ciddi kaldıraç işlevi görecek. Bu da halkın satın alma gücünün -artırılmasa bile- korunmasına katkıda bulunacak, dolayısıyla sosyal huzura olumlu etki yapacak.
Tekrarlıyoruz; yeter ki otoriter davranışların veya tercihlerin yerini ortak akıl alsın.
Bugün yapılacak Ekonomik Kurul toplantısının bu yeni, uzlaşmacı, akılcı, sağduyulu, gerçekçi yaklaşımın ilk adımı olmasını diliyoruz; hayır umuyoruz, bekliyoruz.