kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Temmuz 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Boyut değiştirirken başınız ağrımayacak!

ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR
ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR
Bu haftasonu vizyona girecek olan 'Dünyanın Merkezine Yolculuk', üç boyutlu (3D) bir film olarak teknolojinin son halini seyrimize sunuyor. Aslında zamanın kısıtlı olanaklarına rağmen sinema tarihi kadar eski olan ama sonrasında bildik iki boyutlu filmlerle pabucu dama atılan bu teknik artık öylesine gelişmiş ki en önemli sorununu aşmış. Artık odakboyut farklığından gözleriniz rahatsız olmuyor, başınız ağrımıyor. Bu anlamda 'Dünyanın Merkezine Yolculuk' animasyon olmayan ilk 3D film olarak önem kazanıyor. Zaten ABD vizyonundan gelen son haberlere göre seyirci filmin daha çok 3D versiyonuna ilgi gösteriyor. Elbette ki, gözlükleri takıp maceranın içine dalmak çok cazip. Aksi takdirde mevzu olarak pek de derine inmiyor. Zaten Amerikan işi bir yaz eğlenceliği olarak eleştirmeye gerek de yok!

YEĞENİMLE İZLEDİM
Filmi Kanyon'daki Cinebonus sinemalarındaki basın gösteriminde izledik. Pek fazla üç boyut deneyimi yaşamamış olan sekiz yaşındaki yeğenim, kahramanlarımız dünyanın merkezine düştüklerinde "Teyze bunlar böcek mi oldu" sözleriyle perspektif farkını kendince sorgulamış oldu. Üzerine gelen sevimli kuşları veya su damlalarını eğlenerek yakalamaya çalışırken de duruma alıştı. Sonuçta keşif macerasında kaybolan kardeşini dünyanın bir ucunda aramaya giderken yeniyetme yeğenini de yanına alan bilimadamı ile olay mahallinde karşılaştıkları genç ve güzel dağcı rehberin üçlü birlikteliği kazara dünyanın merkezine düşmeleriyle gelişiyor işte....

ÜÇ BOYUTTA TEKRAR!
Jules Verne'in pek sevdiğimiz ünlü fantastik romanından uyarlanan 'Dünyanın Merkezine Yolculuk', hayal gücümüzü kamçılamaktan ziyade gözlüklerimizi takarak sunulan bu hayalin içine dalmamızı bekliyor. Bunu da aksiyon, macera ve espri klişelerini üç boyutta tekrarlayarak yapıyor. Dolayısıyla bilakis bir öykü anlatmaktan ziyade teknolojinin marifetlerini sergileyen bir demo kaseti (kaset de eski moda kaldı ama) gibi davranıyor. Yani habire yüzümüze fırlatılan neneler filan klasik sinema seyrinde çok da manalı olmazdı hani... Animasyon teknolojileri malum aynı zamanda oyuncular için de ciddi bir meydan okuma. Bu kez de neredeyse tüm film boyunca bomboş bir yeşil perdenin önünde rol kesmeye, dev dinazorlardan ve etobur bitkilerden kaçmak, olmadı sırat köprüsünü manyetik kayalardan aşmak zorundalar.

BOŞ BOŞ BAKIYORLAR
Belki de bu nedenle sevimli bilimadamı rolündeki Branden Fraser misali herkes boş bakışlar ve nafile çığlıklar eşliğinde dolanıyor ortalıkta. Filmin kendine göre en manidar niyeti belki de nostaljik olması. 3D gibi son teknoloji örneği bir film, kadim fantezilerde medet umuyor, günümüze mesajlar veriyor. Yeniyetme yeğen elindeki 'oyuncakla' her bilgiye 'google'layarak kolaydan ulaşırken, maceranın bir yerlerinde zora düştüğünde çözüm ararken "Keşke kitabı okusaydım" diyerek hayıflanıyor. Cehennemi sıcaklıktaki yerin yedi bin kat altında çalan cep telefonu gibi espriler, o sıcakta zerre terlemeyen oyuncular veya nasıl yapıldığı anlaşılmayan mezar gibi devamlılık hatalarıyla arada mevzudan soğuyabiliriz.

100 SİNEMADA!
Sonuçta üç boyutlu filmler seyir anlayışımızı değiştirebilir mi? En azından farkında olmadığımız kadar, evet. Çünkü normal aksiyon filmlerine göre montajlayıp deneme için izlettiklerinde seyirci sahneleri çok kısa ve hızlı bulmuş yani maceranın içine girememişler. Dolayısıyla hazmedilmesi için sahneleri daha uzun tutmak durumunda kalmışlar. Yani çılgınca montajlarla bizi serseme çeviren Hollywood eğlencelikleri bakımından bu yavaşlama bir devrim niteliğinde... İşe bakın ki, teknoloji ilerlerken öyküler daha da basitleşiyor. Dijital teknoloji üzerine söylenecek laf çok, bilahare kafa yorarız. Film, yaklaşık 100 sinemada Türkçe dublaj veya altyazı seçenekleri ile gösterime girecekmiş ama mümkünse siz üç boyutlu versiyonunu tercih edin!
Haberin fotoğrafları