kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Temmuz 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Güneydoğu kavruluyor susuzluk terörden beter

SADIK GÜLEÇ
Dicle ve Fırat'ın suladığı bereketli topraklarda terörden sonra şimdi susuzluğun yol açtığı yeni göç dalgası yaşanıyor. Kuraklık sonucu ürünün tarlada kalması yüzünden banka ve tefecilere borçlanıp ödeyemeyen çiftçiler, köylerinden kaçıyor. Bir zamanlar 50 hanenin bulunduğu köylerde şimdi 3-4 evde ışık var..
BAŞLARKEN...
SABAH Türkiye'nin dört bir yanında tarla, bahçe ve şehirleri dolaştı ve küresel ısınmanın ve susuzluğun izini sürdü. Çiftçilerle, ziraatçılarla ve Ankara'da bakanlarla konuştu. Susuzluğu, kuraklığı ve çölleşmeyi yerinde inceledi. Tozlu yollarda, toprağı çatlamış tarlalarda, meyve bahçelerinde ve üzüm bağlarında kaybolan suyun ve ürünün nedenini araştırdı. Kuraklığın boşalttığı köyleri fotoğrafladı. Tarlada kavrulan ekinlerin sahipleriyle konuştu. Bir damla suya hasret kalan çiftçiler ve bağbanların dertlerini dinledi. Baraj göllerinde su kalmayan büyükşehirlerin projelerini sorguladı. Gördük ki Elazığ'da üzüm, İzmir'de kiraz, Konya, Muş, Polatlı ve Çankırı'da hububat, Adıyaman, Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa'da hububat ve baklagil, Mersin'de bazı meyveler, kuraklıktan önemli ölçüde zarar görmüş. Düzce, Ağrı, Elazığ, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa, Hakkari, Gevaş'ta çok şiddetli, Kilis, Mardin, Muş, Şırnak ve Konya'da şiddetli kuraklık var. Kısacası, küresel ısınma çağında Türkiye'yi neyin beklediğini "Susuz Yaz" size hatırlatacak...

*FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ...

- Dicle nehri boyunca su pompalarıyla tarlalara su götürülüyor. Ancak bunun da sakıncaları var. Verimli topraklar yok oluyor ve kimyasallar tarihi nehri hızla kirletiyor

Fırat ve Dicle gibi Mezopotamya'nın hayat kaynağı iki nehrin geçtiği Güneydoğu'nun geniş toprakları daha önce de defalarca kuraklık yaşamıştı. Ama bu yıl bambaşka bir kuraklık yaşanıyor. İlk defa köylerin içme suyunun sağlandığı kuyular kuruyor, buğday, arpa ve mercimek gibi temel geçim kaynağı ürünler, tek bir tane bile alınmadan tarlada kalıyor. Kuraklık, Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Adıyaman ve Siirt gibi geniş tarımsal arazilere sahip bölgelerinde yüzde 95 oranında ürün kaybına neden olmuş durumda. Güneydoğu, tam anlamıyla susuzluğu yaşıyor. Daha önce yemyeşil bir örtüye sahip geniş topraklar çöle dönüşmüş durumda.

YAĞIŞLAR AZALDI
Bölgenin yağış oranları da yaşanan susuzluğu bütün çıplaklığıyla gösteriyor. 2006 yılı Devlet Su İşleri'nin ocak ortalamalarına göre, Diyarbakır'a düşen yağış miktarı kilometrekareye 121 kilogram olarak tespit edilmiş. Bu 2007'de 44 kilogram olarak tespit edilirken, Ocak 2008'de ise 25 kilograma düşmüş. Mart ve nisanda bu düşüşün devam ettiği görülüyor. Bu aylar için 2006 yılında 78 kilogram olan yağış miktarı, 2007 yılında 88'e, 2008 yılında ise 19 kilograma düşmüş durumda. Güneydoğu'da terör nedeniyle başlayan büyük göç dalgasından sonra şimdi yeni bir göç dalgası daha yaşanıyor. Susuzluğun yol açtığı bu göç dalgasında birçok köylü köylerini terk ediyor. Mardin'e bağlı Höyüklü köyü muhtarı Atman Özdeş, 50 haneli köylerinde sadece 4 hanenin kaldığını söylüyor. Köyün diğer sakinleri ise bankalara, tefecilere olan borçlarından kaçmak için köyü terk etmiş. Özellikle bankaların kredi verirken büyük teminatlar istemeleri üzerine köylülerin bir kısmı tefecilere borçlanmış durumda. Borcunu ödeyemeyenise tek yol olarak köylerini terk ediyor. Muhtar Özdeş anlatıyor:

TEFECİLERE DÜŞTÜLER
"50 haneli köyden şu anda sadece 10 kişi köyde yaşıyor. Gerisi İstanbul'a, Ankara gibi büyük şehirlere gittiler. Koyunlarını yarı fiyatına satıp gittiler. Bir kısmı da hayvanlarına daha iyi mera bulmak için Viranşehir'e gitti. Tefecilerin eline düşen oldu. Banka kredi vermediği için tefeciden para aldılar. Ödeyemeyince köyden kaçtılar." Yine aynı köyden İbrahim Elik, "Burada tefeciden borç alan bir akrabamızın borcunu hep birlikte ödedik. 10 bin dolar borca karşılık 52 bin dolar para ödendi. Ödenmeseydi belki daha kötü olaylar olacaktı. Ama bu imkânı olmayan birçok kişi de kaçma yolunu tercih etti" diyor. Batman'a bağlı Akça köyünden İsmet Doğu da 20 hanenin göç ettiğini söylüyor. Doğu, "20 bin dönümlük arazinin ancak 50 dönümünden ürün alındı. Herkes İstanbul'a çalışmaya gitti. Ama asıl göç bir ay sonra başlar. Çünkü alınan kredilerin ödeme zamanı daha çok ağustos sonudur. Eskiden bir koyun 250 milyona satılırdı. Şimdi 100 milyona koyun satılıyor. İmkânım olsa ben de gidecektim. İçme suyunu dahi başka yerden tanker ile taşıyoruz" diye konuşuyor.

SU KUYULARI PAHALI
Batman'a bağlı Recepler köyü muhtarı Mehmet Şerif Budakar da köylerinden 20 hanenin göç ettiğini belirtiyor. Budakar, "Üç ay için 18 milyar mera parası isteniyor. İçme suyumuz dahi kurudu. Hemen yakında TPAO'nun (Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı) şantiyesinden su almak zorunda kaldık" diyor. Dicle'ye yakın tarlalarda çalışan köylüler görüyoruz. Yanlarına gittiğimiz susuzluğun bir başka yüzünü anlatıyorlar. Yağışların azalması köylüleri tarlalarını sulamak için su kuyusu açmaya itiyor. Ancak bölgedeki taban suyu yağışların azalması ve aşırı su çekilmesi sonucu sürekli daha derinlere iniyor. Bölgede su artık 450-500 metre gibi derinliklerden çıkıyor. Bu ise kuyu açma maliyetlerini arttırıyor. Çoğu yerde köylüler bir araya gelerek su kuyusu açtırma yoluna gidiyor. Bir su kuyusunun açılması ise derinliğe bağlı olarak 100 bin YTL ile 200 bin YTL arasında değişiyor.

KADİM DİCLE NEHRİ
Diyarbakır'ın hemen yanından geçen Dicle nehri ünlü Hevsel Bahçeleri'ni yeşil bir vahaya döndürmüş durumda. Ama Dicle'den uzaklaştıkça bu yeşillik kayboluyor. Susuzluk köylüleri Dicle'den daha fazla su almaya yöneltmiş. Dicle kenarına kurulan su pompalarından nehirden kilometrelerce uzaklıktaki tarlalara su götürülmeye çalışılıyor. Bu durum ise harcanan mazot ve elektrik yüzünden maliyeti daha da arttırıyor. Bu durum bir başka soruna yol açıyor. Dicle'nin kirlenmesine yol açan bu sorunu Diyarbakır Belediyesi Su kanalizasyon Müdürü Yaşar Sarı, şöyle anlatıyor: "Havzadaki toprak eğimli olduğu için bu verimli toprak da bu sulama ile yok oluyor. Yine aynı şekilde bilinçsiz kullanılan suni gübreler bu bilinçsiz sulama ile yüzeyden akıp tekrar Dicle nehrine karışıyor. Bu durum nehri kirletiyor. Bazı kimyasal maddeleri isteseniz de arıtamıyorsunuz. Başta nitrat olmak üzere bu kimyasallar nehri kirletiyor. Bu konuda hiçbir denetim yok. Bu durumun devam etmesi halinde nehri tamamen kaybedebiliriz."
Haberin fotoğrafları