|
|
Yemeklere değil bahçeye dikkat!
Güneydoğu mutfağı önce kebapla girdi hayatımıza sonra yemekleriyle. İstanbul'daki Kiliza Restoran ise yemeklerinden çok kentin ortasında bir vaha gibi olan bahçesiyle öne çıkıyor.
Bahçe vaha gibi yemekler vasat
Sahibi ve aşçısı Kilisli olan Kiliza restoran, kentin ortasında sığınılacak yeşil bir vaha gibi. Ancak yemekleri ortalama bir Antep kebapçısında bulunabilecek düzeyde.
Güneydoğu lokantalarını İstanbullular önce sadece 'kebapçı' olarak tanıdı. Bu kebapçıların hepsinde aynı kebaplar bulundurulurdu; acılı olunca 'Adana kebabı', acısızına 'Urfa kebabı' denirdi. Zaman içinde listelere Tarsus, alanazik, yenidünya, keme kebapları gibi yeni çeşitler de eklendi. Önceleri genellikle Adana kökenli bu kebapçılar da kendi aralarında ayrımlanmaya başladı. Antep, Urfa kebapçıları bağımsızlıklarını ilan etti. Giderek bu illerin kebaplarının yanında bazı yemeklerini de İstanbullulara tattırmaya başladılar. İş sadece il değil, ilçe düzeyine indi. Nitekim, benim de geçen günlerde bir Kilis lokantasından haberim oldu. Kiliza adlı bu restoran birkaç yıl önce açılmış ama ben duymamıştım. Zengin mutfak kültürüne sahip Kilis'in spesiyalitelerini tatma heyecanıyla, kendini kebapçı değil restoran olarak konumlandıran Kiliza'nın yolunu tuttum.
LAHMACUNLAR LEZZETLİ Kiliza İkinci Levent'te, dört katlı bir villanın içinde yer alıyor. En üst katta aslen Kilisli olan Kiliza'nın sahipleri oturuyor. İş yaşamlarını yıllarca restorancılık dışında başka sektörlerde sürdürdükten sonra, çocukları yurtdışında okumaya gidince, villanın alt katlarını bir restorana dönüştürmeye karar vermişler. Yaz aylarında villanın ağaçlar ve bodur bitkilerle çevrelenmiş bahçesinde hizmet veren Kiliza, şu günlerde kentin ortasında yeşil bir vaha gibi. Kiliza'nın zengin bir mönüsü var. Otantik damak tatları ana başlığı altında meze çeşitleri, içli köfte ve lahmacunlar yer alıyor. Lahmacun üç ayrı boyda ısmarlanabiliyor. En küçüğü 'fındık lahmacun', onun bir büyük boyu 'ceviz lahmacun' olarak adlandırılmış. Büyük, normal boyuna ise 'başpınar lahmacun' deniyor. Yerel salataların yanı sıra kilosuna dikkat eden müşterilerin tercihi, her yerde bulunan basmakalıp düşük kalorili öğle yemeği yerine geçebilecek, örneğin ton balıklı, tavuklu salatalar da mönüde var. Biz özelliği olan yiyecekleri seçtik. Yuvalamanın yanı sıra zahter salatası, Gavurdağ salatası, üzerinde çöp şişle servis edilen humus ve birer de ceviz lahmacunu önden ısmarladık. Ne yazık ki yuvalama büyük hayal kırıklığı yarattı. Antep yöresinin bu ünlü yemeği burada, iri bilye büyüklüğünde köftelerin bol pirinçli bir tür yayla çorbasının içinde yüzdüğü, ilginç bir yemek olarak önümüze geldi. Ardından gelen lahmacunlar bu olumsuz izlenimi bir ölçüde silmeyi başardı. Gavurdağı salatasındaki kıyılmış domateslerin zahter salatasının üzerine de bol miktarda serpilmiş olmasının sebebini anlayamadık. Humustaki kimyon miktarı ise saatler sonra bile insanın damağında hissedebileceği kadar aşırı tutulmuştu.
ŞARAP SEÇENEĞİ YOK Kilis tavası da vasatın üzerine çıkamadı. Ağır domates salçası tepsinin altındaki pideleri hamur haline getirmiş, köfteler ise salçaya bulandığı için kendi lezzetlerini bütünüyle yitirmişlerdi. Buna karşılık simit denen ince bulgurla yoğrulmuş köfteden yapılmış oruk kebabı fena sayılmazdı. Yemeğin üzerine künefe söyledik. Bu, damak tadımızın yerine gelmesini sağladı. Kiliza'nın şarap mönüsünde sadece Doluca'nın ürünleri var. Bu da değişik firmaların şarapları arasından tercih yapmak isteyen müşterilerin keyfini kaçıran bir başka uygulamaydı. Kiliza'yı, örneklerini pek çok yerde bulabildiğimiz Güneydoğu kebapçılarından ayıran özellikleri saptayamadım. Her ne kadar restoranın, sahibesinin yanı sıra aşçının da Kilis'ten geldiği basın bültenlerinde belirtiliyorsa da, bu avantajlar mönüye yansımıyor. Yine de Levent gibi yoğun iş ortamında yeşillikler arasında bir öğlen yemeği ya da sıcak akşamlarında ferah bir ortamda fazla iddialı olmayan bir yemek yemek isteyenler için uygun bir ortam.
DENİZ ERBİL
|