|
|
|
|
Geçmiş Unutulmuyor
Fransa, bir asırdan uzun süre sömürgesi olan Cezayir'deki geçmişini sorguluyor.
Tıpkı insanlar gibi devletlerin de geçmişleri bazen hiç geçmez. Tıpkı insanlar gibi gün gelir devletler geçmişte yaptıkları hataları, fenalığı, zulmü itiraf eder, tanır ve özür de diler. Ama devletler insan olmadıkları için, iyi ya da kötü hisleri yoktur. Üzüntü de duymazlar gün gelip yaptıklarına yeniden tanık olduklarında. Ama yine de o devlet üzerinde yaşayanlar için tarihi bir vaka da olsa, bir hafıza çalışmasıdır ve "iyi bir şeydir". Fransa'nın mesela Cezayir'e ilişkin hafızasını ilk yokladığı yıllar 90'ların başıydı. O gün bugündür, neredeyse 10 yıldan fazladır, bir asırdan fazla sömürgesi olmuş bir ülkedeki "geçmişi"ni konuşuyor. Önce küçük küçük başladı bu çalışma, geçen hafta Cezayir'in bağımsızlık savaşının başlangıcının 50'inci yıldönümünde sayfalarca ek çıktı, öğrenmek, duymak isteyene.
Sanmayın ki kolay bir çalışma bu! İlgilileri için fevkalede zor. Hem Cezayir hem Fransa için. Biri başına gelenleri yeniden duymak istemiyor, diğeri onun başına yaptıklarını hatırlamak! Bazen ister istemez hatırlanıyor ama bazen birileri hatırlatıyor. Cumhurbaşkanı Chirac bu yılın başında meşhur "laiklik" açıklamasında "İslam yeni bir din Fransa için" demişti. Ertesi gün Le Monde Gazetesi'nin birinci sayfasında bir Fransız gazeteci "Hayır hiç de yeni değil" diye düzeltti. Cezayir Fransa'nın diğer sömürgelerinden farklı olarak "sömürge" statüsünde değildi, "Fransa toprağıydı". Ve bu Fransa toprağında Le Monde'da çıkan hatırlatmaya göre; "Eğer tam anlamıyla vatandaş olmak istiyorsanız, yani mesela pasaportunuz olması için, Müslümansanız eğer dininizi red etmeniz gerekiyordu". 1962'ye kadar yani Cezayir Bağımsızlık Savaşı sonuçlanana dek durum böyleydi. Aslında Cezayir'de asayiş hiçbir zaman berkemal olmadı. Ama 1 Kasım 1954'te, yani bundan tam 50 yıl evvel Cezayir'de FLN de harekete geçti. FLN de benzeri hareketlerde olduğu gibi resmi otoriteye karşı savaş verirken kendi milletinden insanlara karşı da zulme başvurdu. Sağda solda bombalar patlamaya, köyler yakılmaya başladı.
Fransa ülkedeki anarşiyi bastırmak için her yolun mubah olduğuna dair karar çıkarttı mecliste. İçişleri Bakanı Francois Mitterrand, (eski sosyalist cumhurbaskanı) o zaman "tek muzakere savaştır" demişti. Ve iyi savaş verdi Fransa! Yıllar sonra bir generalin (general Massu) "Hatırladıkça perişan oluyorum, savaşta işkence şart değildir" diyerek, bir diğerinin ise "övünerek" (general Ausaress) itiraf ettiği anılarından takip edildi savaş.
MÜSLÜMAN ASKERLER Kimi bir anarşi ortamında, kimden korkarsa ondan yana tavır koyanlar çıktı, kimi bir asırdan fazladır emrinde yaşadığı sömürgeci devlete boyun eğdi, kimi FLN'in yaydığı korkuya. Kendilerine "harki" denilen Müslüman askerleri oldu Fransa'nın. Onun tarafında savaştı, ama Fransa Cezayir'den çıkarken onlar orada bırakıldığı için 150 bin kişi bir gecede "hain" diye öldürüldü. Halbuki hiç o kadar basit değildi, bugün de değil. Harkiler'in çocukları kendi ülkelerinde pastanelerin, plajların haram edildiği babalarının neden Fransa tarafında savaştıklarını anlamakta güçlük çektiler. Yıllarca kimse konuşmadı. Bu hem Cezayir hem Fransa için büyük bir tabuydu. Cumhurbaşkanı Jacques Chirac 40 yıl sonra özür diledi: "Fransa Cezayir'i terk ederken bilemedi, çocuklarını kurtaramadı. Harkiler ve aileleri o barbarlığa, trajediye mahkum oldu" diyerek şimdi yavaş yavaş konuşuluyor.
Geçenlerde Le Monde'la birlikte 50. yıl münasebetiyle çıkan 24 sayfalık ilavede bir başka hatırlatma vardı: Wassila Tamzali Cezayirli, feminist ve yargıç bir hanım örnek veriyordu; "Biz kültürsüzleştirildik, kişiliksizleştirildik. Askeri düzenlemeye göre Cezayirliler'in daha az oksijene ihtiyacı vardı. Bir tespit bir kuraldı. O zaman koğuşları kalabalık olabilirdi. Çok net bir şekilde 'O bizim gibi bir adam değil' kuralı işliyordu Kuzey Afrikalılar için". De gaulle, 4 Mayıs 1962'de bakanlar kurulunda; "Aşkta zafer bir tek şekilde mümkündür. Kaçarak! Cezayir'de de bir tek çözüm var, buradan gitmek lazım" demiş. Ama "geçmiş" bu, "bazen hiç geçmiyor"...
Belkıs Kılıçkaya
|
|
|
|
|
|
|
|
|