Gözler Türkiye Üzerinde
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesine karşı olan İtalyan Kuzey Ligi Partisi'nin tepkileri herkesi şaşırtıyor
Benim için Türk olmanın bu kadar popüler ve zor olduğu başka bir dönem olmadı İtalya'da. Her daim birileri Türkiye-AB konusunda bir şeyler soruyor. Bu artık mesleğin getirdiği sınırları da zorluyor. Bir sorumluluk. Bizim için en açık, en sıradan konularda bile yabancılara sürekli açıklama, fikirlerini değiştirmeye, ikna etmeye çalışıyor gibi gözükmeden, başımızı eğmeden, gerekçelerimizi iyi anlatma zorunluluğu var. Yabancı basın merkezinde karşılaştığım Suriyeli meslektaştan, Fransız ekonomi muhabirine kadar herkes, Latin Amerikalılar'a kadar...
Romanya ve Bulgaristan'ın AB üyelik süreci kimseyi ilgilendirmiyor. Bütün gözler Türkiye üzerinde. Geçen hafta da Türkiye, bağımsızlar komisyonu raporunu Roma'da sundu. Komisyonun İtalyan üyelerinden Emma Bonino, Finlandiya Büyükelçiliği'nde verilen yemeğe mutlaka gitmemi istedi. Komisyon başkanı, Finlandiya eski Devlet Başkanı Ahtisaari, değerli bir devlet adamı olmasının yanı sıra esprili bir insan da. Binlerce göl ve adaya sahip Finlandiyalılar'ın AB üyeliği sürecinde Almanlar'ın emlak istilasından nasıl korktuklarını hatırlatırken, "Ben hala yazlıklarımıza müthiş paralar verip satın alacak Almanları bekliyorum" diyordu. Emma, ışığı ve enerjisi bol bir insan.
Bir salona girip herkese pozitif enerji yayanlardan. Bu enerjiyi de şu an Türkiye için kullanmaya kararlı. Aynı zamanda Radikal Parti'nin lideri olan Emma Bonino, "Türkiye'de kendimi evimde hissediyorum, dünyanın pekçok yerinde hala Radikal Parti'nin ne olduğu bilinmiyor, Türkiye'de bizi doğru algılıyorlar" diyor.
OLUMSUZ TEPKİLER Emma bizim için Türkiye-AB pazarlık sürecinde pozitif bir aktör. Bir de negatifler var. Onların bir kısmı ile "La Sette" televizyonunun cumartesi akşamı 2.5 saat süren "l'infedele" programında karşılaştım. Yaklaşık iki senedir ne zaman Türkiye gündeme gelse bu programa davet edildim. Milano'dan cumartesi akşamı canlı yayınlanan programa Kuzey Ligi Partisi'nin temsilcileri de katıldı. Program yapımcısı ve sunucusu Gad Lerner'i uzun yıllardır tanıyorum. İtalya'nın en beğenilen ve en tartışılan gazetecilerinden biri. La Stampa gibi bir gazetede genel yayın yönetmenliği yardımcılığı da yaptı. Televizyon programları hala anılmakta. Bir İtalyan Yahudisi olan Gad, hiç kimseye "eyvallah" demeyen, önyargısız, modern, eleştirel tartışmayı seven ama aynı zamanda doğru enformasyon yapma tarzı ile öne çıkmış bir gazeteci. Gad Lerner, aslında bana hazırladığı sürpriz karşısında benim sert bir tavır koymayacağımı da iyi biliyor.
Programın başında karşıma üzerinde "Türkiye'yi Avrupa'da istemiyorum" yazılı bir tişörtü olan Kuzey Ligi'nden Avrupa Parlamenteri Matteo Salvini'yi oturttu. Salvini genç bir adam, 1970'li yılların dövüşken militanlarını hatırlattı bana. Gad, program başlar başlamaz "Yasemin'den özür diliyoruz. Karşısına bu tişörtle Salvini'yi oturttuk, pek nazik bir tavır olmadığını biliyorum" dedi. Elbette böyle bir TV programında neredeyse folklorik sayılacak bir hareketi önemsemiş gibi davranamazsınız. İroniyle fazla da ciddiye almadan yanıt vermekten başka yol yok. Zaten Kuzey Lig'li Salvini de program sonuna doğru iyice cahil, cürretkar militan kalıbına oturdu.
|