kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
8 Mart 2009, Pazar
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
Yıldız Hanım’a ilanı aşkımın resmidir.

'Aşksız bulaşık bile yıkanmaz'

Savaş Ay
07.03.2009
Tiyatronun imparatoriçesi Yıldız Kenter'le aşk muhabbetleri "mola"sı aldık. Sohbetten yüz bulup yıllanmış bir itirafta bulundum, sahnelerin bu en muhteşem divasına..
-Yıldız Hanım bir şey itiraf edeceğim ama... - Hayırdır?

- Açıklarsam balta taşa değer, söyleşimiz başlamadan biter diye ürküyorum - Bitmez bitmez söyle bakalım

- Ben size ta 1970 yılında âşık oldum. - 40 seneye yakındır ha?

- 16 yaşımdaydım. Elimi tutup yanaklarımdan öptünüz. Bayılmama ramak kaldıydı. - Allah Allah! Nerede, nasıl olduydu bu?

- Boğaziçi Amatör Tiyatrolar Yarışması vardı. Yücel Kültür Vakfı olarak katıldık. Hücre adlı tek kişilik bir oyun oynadım. En iyi erkek oyuncu seçtiniz beni. Jüri başkanı olarak da ödülümü verirken gerçekleşti meşum hadise.

HOCALARINA ÂŞIK

- Çok geçmiş üzerinden boş ver.

- 40 yıl sonra şişko, kel ve sakallıyım ama size hâlâ... - İyidir aşık olmak. Ben de hemen aşık olurum. Hiç aşksız yaşamadım. Hem ille birine aşık olmak da gerekmez. Doğaya, yaratana, resme, müziğe, kedinize, yaptığınız resme, diktiğiniz elbiseye aşık olabilirsiniz. Aşksız bulaşık bile yıkanmaz.

- Çocuk denecek yaşta konservatuara girmişsiniz. İlk aşkınız da oradan mıydı? - Toptan bir heyecandı o günler. Derslere ilk giren hocaya bile aşkla yaklaştım. "Her hasta doktoruna, her öğrenci hocasına, her çırak ustasına biraz aşık olur" derler. Bu söze katılıyorum. Ben bu tür aşkları çok yaşadım, hâlâ da yaşamaktayım.

- Fiziğe de çok önem verdiğinizi duyarız. - Elbette. Konservatuar sınavlarında mesela öğrenci seçerken yakışıklılık, güzellik çok önemli benim için. Bir gün sınavda oldukça uzun etek giyinmiş bir genç kız gördüm. Yanına yanaşıp "kaldır eteğini bakayım" dedim kaldırdı. Baktım ki bacakları çok güzel, tamam dedim. Oyuncu bedenini de ortaya koyarak oynar çünkü.

- İlk eşiniz Nihat Bey'le olan aşk evliliği miydi? - O, dünya yakışlıklısı bir adamdı. Öldüğü güne kadar sevdim onu. Eşimdi erkeğim olarak sevdim, sonrasında kardeşim gibi sevdim. Benden sonraki eşi Emel de müthiş tutkundu ona. Bazen telefon açar "Yıldız Abla, Nihat ilacını içmiyor" diye şikâyet ederdi. Nihat'ın vefatından sonra o da çok yaşamadı yazık ki.

- Magazin basınına yansıyor bazen. Bazı öğrencileriniz günü birlik aşklar yaşıyor, uluorta coşuyor, taşıyor. - İyi ediyorlar. Sevmek, aşklar yaşamak ayıp, kötü değil ki. Bizim gençliğimizde kadın üzerinde aşırı baskı vardı. Şimdi bu kırıldı ve patlama yaşanıyor duygularda. Bak, 20 yaşında burs kazandım. Edinburg'a gittim. Çok zayıf, çırpı gibiyim. Trenden indim, bavulumu zor taşıyorum. Bir ara durdum, dinlendim. Adamın biri bavulumu kaptı hızla yürümeye başladı. Hırsız sandım. Koşup yakaladım, tersledim, "bırak bavulumu" dedim. Şaşırdı. "O kadar zayıfsın ki, bunu taşırsan bileğin kırılır diye yardım etmek istedim" dedi. O an o kente, oranın insanlarına müthiş bir sıcaklık duydum.

- (gülerek) Bilahare kentin delikanlılarına faydası oldu mu bunun? - Sonu da çok matrak. Geldim okulun yurduna yerleştim. "Tanışma partisi var aşağı bekliyoruz" dediler. İndim ki içip dans edenler, delice eğlenenler filan. Biz tutucu ortamdan gelmişiz ya sıkıntı duydum. Merdivene yürüdüm. Birden 2 İtalyan genç sağımdan solumdan yanaşıp duvara doğru sıkıştırdı. Biri, "Çok güzelsin, seni öpebilir miyiz?" diye sordu. Kızdım, çıkıştım, hızla uzaklaştım, şaşırdılar. Şimdi bile kendime kızıyorum. - Niye? - (kollarını açarak bağırıyor) Keşke deseydim ki: Öpün beee öpün!.. (kahkahalar)

- Eşiniz Şükran Güngör'le efsane ilişkiniz vardı. - Şükran ancak ben ölünce ölür kafamda ve yüreğimde. Sımsıkı sarılıp "canım" demesini, dokunmasını özlüyorum. Hâlâ eşyalarıyla, fotoğrafıyla konuşur öperim. Bak onun çaldığı ud yanı başımda duruyor. Hâlâ da aşığım

Şükran'a...

AŞK ÖTESİ MEVZULARI

- Gazanfer Özcan yığınla vergi borcu altında göçtü. Sizde durum ne hocam?
- Vergi borcu yüzünden bir ara bizim tiyatromuz satılığa çıkmıştı. Sayın Süleyman Demirel'in bir telefonuyla hallettik o zaman. Bu defa biz tiyatromuzu devlet tiyatrosuyla paylaşıyoruz şimdi. Oradan bize katkı olsun diye. 15 gün oynuyorlar bu arada iki ekip değişik yerlere turnelere gidiyoruz

- Ne güzelmiş işte. - Güzeldi fakat sayın Unakıtan, "vergi borcu olanlara para ödemeyin, borçlarına yatırın" demiş. Bu bizi perişan etti. Vergi dairesiyle bir anlaşmaya vardık ödemeye müsaitiz diye. Oradan verdikleri kağıtla devlet tiyatrosundan para istedik. (gülümsüyor) Bu sefer onlarda para yokmuş. Çok sıkıntılarımız var. 3- 4 gündür elektriklerimiz kesiliyor, oynayamıyoruz. Kadir Topbaş'ı arayıp yardım isteyeceğim. Başa çıkamıyoruz biz. Bu kabloların değişmesi lazım ama biz beceremeyeceğiz. Üstelik dam da akıyor.