kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Ekim 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

'Mahalle baskısı var mı' sorusuna yanıt

BALÇİÇEK PAMİR
BALÇİÇEK PAMİR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, KA-DER Başkanı Hülya Gülbahar ile kadınlara kota konusunda tartışırken "Benim Kadın Kolları'm sizden daha iyi çalışıyor" dedi Hem Gülbahar'a, hem de AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Gaziantep milletvekili Fatma Şahin'e sorduk: Türkiye'de kadının durumu nedir,mahalle baskısı var mı?..
Başbakan azarladı, gündeme oturdunuz. Sizi de yakından bildiğim için, gerilimin arkasına bakmak gerekir diye düşünüyorum. Damarına mı bastınız?
Tabii ki damarına basmadım. Ama konuşma karşılıklı atışma şeklinde sürdü, orası doğru. Konuşmayı uzatan taraf da ben olmadım. Bu konuşma üslubu aslında kadınların bilgisini, deneyimini ve örgütlülüğünü küçümsemektir.

* Öyle diyorsunuz ama Başbakan "Benim kadın kollarım senden iyi çalışıyor" dedi ve onları övdü.
Klasik erkek bakış açısı. Böl ve yönet. Senin kadınların benim kadınlarım. İstiyorlar ki kavga edelim. Biz artık o tuzağa düşmeyeceğiz. Her kadınla birlikte çalışacağız.

* Sizce Başbakan konuşmayı neden uzattı?
Bence Başbakan kadın erkek eşitliği konusunda konuşmak istiyor. Eşitliğe inandığını söylüyor ve bu konuda çok net bir vurgu yapıyor. Harika bir şey bu.

* Kota konusunda niye anlaşamadınız peki?
Kota talebimizi sanki eşitlikten başka bir şey istiyormuşuz gibi yorumluyor da ondan. Başbakan belki geçmişte kadın erkek eşitliğine inanmıyordu. Ama şimdi söylemlerine ve uygulamalarına baktığımız zaman aslında onun da "Kota" yanlısı olduğunu görebiliriz. Biz diyoruz ki kişiye bağlı bir hukuk istemiyoruz. Partiler değişir, hükümetler geçer ama yasalar kalır. Türkiye'nin ilerleme yapması ve kadınların yasalarla önünü açması gerekiyor. Kota konusunda Başbakan'ın kafası karışık sadece.

* Bu yaklaşımı iyimser buluyorum. Gerek Erdoğan gerekse Kadından Sorumlu Bakan Çubukçu'nun kota konusundaki tavrı net. Kafalar karışık değil.
Diyalog yolunu açık tutmaya çalışıyorum, kafa karışık derken, ben de biliyorum. "81 ilde 81 kadın seçtireceğiz" demek, "Hadi kızlar okula" demek, kızını okula gönderen anneye harçlık vermek de bir kota türü değil midir?

* Pozitif ayrımcılık diyelim isterseniz.
Öyle tabii. Erkek ve kadın eşittir ama tarihsel nedenlerle erkekler kadınlara bu eşitliği tanımamak için hem sosyal hem siyasal hem de ekonomik alanda kadınlar aleyhine çalışmışlardır. Türkiye'de artık AKP'nin de, sosyal demokratların da kadın korkusundan arınması gerekir. AKP "Ben bu korkudan sıyrılıyorum" diyor ama demek yetmez, niyet gibi gösterge de önemlidir. Göstergeler böyle demiyor.

* Ne diyor?
Örneğin işsiz genç nüfusun yüzde 80'i kadın. Ayrıca kadınlardaki istihdam oranı yüzde 45'ten yüzde 25'e indi. Bu feci bir eşitsizlik göstergesidir. Anayasa "Kadın erkek eşittir ve devlet bu eşitliği sağlamakla görevlidir" diyor. Sürekli kamuya alınacak personel ilanlarında erkek ibaresi yer alıyor. Soralım bakalım kadına şiddetle mücadele için bütçeden ne kadar pay ayrıldı?

* Ne kadar, az mı?
Daha henüz inceleyemedim ama geçen yıla oranla bir fark yok. Bakın dünya artık özel sektörde bile kadın kotasını tartışıyor, devletten bahsetmiyorum. BM'nin kararına göre özel sektörde kadın kotası yüzde 40'ın altına inmemeli. İnince kıyamet kopuyor.

* Özetle, "İyi niyet yetmez, gelin eşitliği sağlam maddelerle yasaya koyalım" diyorsunuz. Acaba türbana kilitlenip daha önemli maddeleri kaçırıyor muyuz?
Kesinlikle kaçırıyoruz. Örneğin mahalle baskısından söz ediliyor. Mahalle baskısı zaten yıllardır var, yeni değil. Ama belli maddelerle bu baskı anayasaya sokulmak isteniyor. Asıl tehlike burada, kimse görmüyor.

* Hangi maddelerden bahsediyorsunuz?
Temel hak ve özgürlükleri anlatan bütün maddelerin altında bir ibare düşülmüş. Deniliyor ki bu maddelerle düzenlenen haklar "Toplumun Genel Ahlak" nedenleriyle sınırlanabilir. Kimin ahlakından bahsediyoruz? Bu çok tehlikeli. "Gizli gündem yok" diyorlar ama Bitlis'in Mutki ilçesinin tek Tekel bayisi buldozerle yıkılıyor bir taraftan. İnsanlar da türbanı, mahalle baskısını bu tip haberlerin gölgesinde okuyor. Gelin anlatın bakalım, tek başına iktidarda olmak bile yaşam tarzını dayatmak değil mi? Bu açıdan bir mahalle baskısı da yok mudur yani?

Başbakan ile Gülbahar'ın tartışmasında adınız gündeme geldi. Gülbahar diyor ki "Olsun en azından kadın ve kota konuşulur hale geldi." Katılıyor musunuz?
Katılmıyorum. Başbakan için söylemiyorum, kadın meselesi hep tartışılan bir mesele. Sivil Anayasa'da bile günlerdir kadınların üzerinden tartışma yürüyor. Türkiye'de çok konuştuğunuz şeyi çözemiyorsunuz. Kadınların üzerinden erkeklerin siyaset yapmasını engellemek lazım.

* Peki kadınlar niye konuşmuyor?
Doğru sessiz bir çoğunluk var ve erkeklerin konuşmasına izin veriyor. Ülkenin en büyük sorunu demokratikleşme. Özgürlük ve refah ikiz kardeş. Kadının ekonomik sorununu çözmezsek konuşmasını sağlayamayız. Gülbahar örneğinde olduğu gibi, uygun olmayan ortamlarda ağır konular konuşulmamalı. Başbakan ile sivil toplum kuruluşlarını karşı karşıya getirmeye çalışan bir medya var.

* Kota kelimesini sevmiyorsumusunuz.
Kadın ve erkek eşit bir şekilde girmeli ve yarışmalı.

* O zaman niye 81 ilde 81 kadın dediniz?
Ortada bir sorun var biliyoruz. Kadınları karar alan yere almalıyız. Tepeden bastırmayla değil toplumsal yapıyla örtüşen bir çalışmaya gidelim diyoruz. Doğal akış içinde toplum daha iyi kabul ediyor. Gaziantep'ten yedide iki kadınla geldik. Bunu orada başardık düşünsenize.

* Sizin için yeterli mi yani?
Siyasette duygusallığa yer yok. Siyasette bir puan kim fazla getirirse, o önemli oluyor. Siyasetteki dengeleri "İlla kadın" diye alt üst edemezsiniz. Eğer tabana kadınları yayamazsanız, sistem kadını yukarıya taşıyamaz. Ana kademenin yönetimlerine yüzde 20 kadın sokuldu. Gerekliliğini vurguladı. Kadın Kolları'nın kurumsallaşması çok önemli. Hedefimiz Meclis'in yüzde 25'i.

* Hükümette niye sadece tek bir kadın var?
Duygusal olmayalım. Erkek egemen bir alan. Başbakan'ın yüreğinden geçen kadın sayısının artması, orası kesin. Ama bölge dengeleri, davet ettiğiniz kişilere verilen sözler var. Yeni gelen kadın vekillerin de tecrübe kazanması lazım.

* Yani erkekleri kırmamak adına yapılıyor.
Öyle değil. Ben de olsam aynısını yapardım. Başbakan eğer iki aday da eşitse pozitif ayrımcılık yapıyor ve kadını tercih ediyor. Siyasi tecrübe, bölge dengesi derken birini illa kadın diye bakan yapamaz.

* Siz de o zaman siyasi tecrübe ve bölge dengesi açısından iyi isimler seçseydiniz.
Şu anki kadın vekillerimiz, karizma, kapasite ve kariyer açısından erkeklerden geri kalmıyor zaten.

* Eee, o zaman?
Bir Mehmet Şimşek, bir Ertuğrul Günay normal bir milletvekili değil, bakan olsun diye getirildiler. Verilen sözler var. Bu konuda kabinede bir eksiklik var. Doğru. Çözüm? 30 kadın ciddi anlamda yeni giren erkeklere göre performanslarını yüksek tutacaklar. Maalesef kadın görünebilir olmak için iki üç kat fazla çalışmak zorunda. Eğer kadın vekiller kendilerini hızlı bir şekilde yetiştirirse, eşitlik sağlanacak. Bundan sonra hedef 3-4 bakanlık.

* Diyelim tekrar iktidar oldunuz ve kabinede kadın bakan yok. Arıza çıkaracak mısınız?
Arıza çıkarmama gerek yok sistem zaten bunu yapacak. Üstelik kadından sorumlu Devlet Bakanlığı değil başka bakanlıkları hedefliyoruz.

* Yani yine kadının erkekten çok çalışarak bu hakkı elde etmesi gerekecek.
Kuralları biz koymuyoruz. Değiştirebilecek kadar güçlendirmek lazım.

* Şu anda hangi tecrübesiz kadın vekilinizi koysanız uyuyan turizm bakanından daha iyi olurdu.
Doğru ama yerine koyduğu bakana bakın lütfen.

* O zaman konuyu değiştirelim. Sizce Türkiye'de mahalle baskısı var mı?
Yine kadının üzerinden tartışma yine olmayan bir şeyin korkusunu salma, yine erkeklerin kadın üzerinden siyaseti. Türkiye'de bence asıl mahalle baskısı Hayrünnisa Gül'e yapılıyor. Baskı onda etkili sadece. Ama kimse çıkıp da bir şey demiyor.