1961 Anayasası'na, 1971'de yapılan bir değişiklikle,
"Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliklerinin şekil şartlarına uygunluğunu denetler" hükmü getirilmişti. Buna rağmen Anayasa Mahkemesi, anayasanın 38. maddesine
"kamulaştırma bedeli vergi değerini geçemez" hükmü konulunca,
"mülkiyet hakkı zedeleniyor" gerekçesiyle iptâl kararı vermişti. Buradan yola çıkarak kimileri, anayasanın 2. maddesinin teminatı altında olan
"laiklik ilkesi zedeleniyor" diye, Anayasa Mahkemesi'nin benzer bir tavrı benimseyebileceğini ileri sürüyorlar. Oysa, 12 Eylül'den sonra, Anayasa Mahkemesi'nin
"şekil" denetiminin ne anlama geldiği açık bir hükme bağlandı:
Şekil şartlarının yerine gelip gelmediği, teklifin yeterli çoğunlukla yapılması, 5'te 3 veya 3'te 2 çoğunlukla parlamentodan geçmesi, iki müzakere arasında yeterli sürenin bırakılması ve ivedilik yasağına uyulmasıyla sınırlıdır.
Kaldı ki, yapılan anayasa değişikliğinde, başörtüsünden söz edilmiyor. 10. madde,
kamu görevlileri hizmet alana eşit davranacak demekte. 42. maddede ise,
kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yüksek öğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez hükmü yer almakta. Görüldüğü gibi, bugünkü durum 1976'dan farklı. Zaten bu sebebten dolayı, Ek 17. madde değiştirilsin ki, Anayasa Mahkemesi müdahale edebilsin ısrarı var. Hükûmetin, Ek 17. maddede yasaklı kıyafetleri sıralayarak,
"peçe, poşu, çarşafla girilemez" düzenlemesini yapacağı belirtiliyor. Aman dikkat!!! Bu durumda dahi Anayasa Mahkemesi müdahale eder ve yasaklar arasına
"din amaçla başın örtülmesini" de koyuverir; şaşıp kalırsınız.
Yayın tarihi: 20 Şubat 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/20//haber,97FD4DEB524E4469A68FA73B3F1BF859.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.