Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan dün partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada,
"Bazı spekülatörlere de sesleniyorum. Kimse bu ülkede spekülasyon gayreti içine girmesin. Girerse onlar da karşılarında bizleri bulurlar. Bunu da açıkça söylüyorum. Zira bazı skepülatörler var. Bunlara alışmıştık biz, eskiden borsada olurdu. Şimdi borsanın dışında da bazı spekülatörler çıkmaya başladı. Onlara da bunu özellikle hatırlatıyorum" dedi.
-
Kim bunlar?- Başbakan bu konuşmasıyla kimleri hedef aldığını da az çok belli ediyor. Kim bunlar?
"Kriz geliyor, kriz çıkacak",
"Küresel dalgalanma bizi de vuracak" diyenler. Yani bazı ekonomi yorumcuları, iş dünyası meslek örgütü temsilcileri ve muhalefetin lider veya sözcüleri. Başka kim olabilir ki?
Peki spekülasyon yapmak suç mu? Hayır. Piyasalarda bildiğimiz anlamdaki spekülasyon suç değil, hatta yararlı bulunur. Spekülatörler piyasanın likiditesini sağlarlar, daha gerçekçi bir fiyatın oluşmasına yol açarlar. Ancak
borsadaki spekülatörlere atıfta bulunması manipülasyonu çağrıştırıyor. Çünkü geçmişte uzun süre spekülasyon deniyordu ama asıl kastedilen borsadaki manipülasyon veya manipülatörlerdi.
Bu açıdan Başbakan da ekonomide beklentileri yönlendirenlere, değiştirme gücü olanlara bu beklentileri manipüle etmemelerini, kötüleştirmemelerini hatta mümkünse iyileştirmelerini istiyor. Recep Tayyip Erdoğan,
"Kim Türkiye'yi karamsarlığa, kötümserliğe sevk etmenin gayreti içinde olursa, açık söylüyorum, kaybetmekten başka seçeneği yoktur" diyor.
-
Uyarıcı görevi var mı?- Kısaca Başbakan "olayları benim istemediğim yere doğru çekiştirmeyin" demek istiyor. Ancak bunun ayrımını yapmak öyle kolay değil. Tıpkı spekülasyon ile manipülasyon arasındaki ayrımı dışardan gözlemek ve saptamak gibi. Arada çok ince bir çizgi bulunuyor.
Bir düşünün ki, aynı konularda dünyanın her tarafında tartışma sürüyor. Karamsar ve iyimser olarak iki ayrı görüş, hatta ortadakileri de katarsak üç ayrı görüş oluyor. Gerçekleşmeler de bir süre sonra kimin daha isabetli olduğunu ortaya koyuyor. Ama bunun için de gerçekleşmelerden önce tahminlerin ortaya konulması şart.
Burada sadece tek yönlü görüşler ortaya konulacaksa ve bu da bir kötüleşme aşamasına denk gelmişse, uyarıcı görevini yapmamak anlamına geliyor.
Hep söylenir, basın Kastelli'nin batışını önceden göremedi, 1994 krizini tahmin edemedi, 2001 krizi öncesinde uyarıcı görevini yerine getiremedi, diye. Peki, yorumcular hep olumlu tarafları değerlendirecekse, bu görevi nasıl yerine getirecekler. Bu da ayrı ve önemli bir sorun.
-
Belki arkası gelir- Başbakan elbette şimdiye kadar yaptıklarını bundan sonra yapacaklarının teminatı olarak gösterebilir. 2001 sonrasında tökezlediğimiz zamanlar da oldu, ama düşmedik. Ancak küresel ekonomide ciddi bir dalgalanmayla karşı karşıya olduğumuzu Başbakan'ın kendisi de söylüyor.
Eğer bu küresel dalga karşısında şimdiye kadar bir hazırlık yapılmış olsaydı, ekonomi, hükümet icraatlarında geri plana itilmemiş olsaydı, bugünkü yorumların bazıları da muhtemelen ortalıkta olmayacaktı. Başbakan da yakınmak durumunda kalmayacaktı. Bu açıdan Başbakan'ın, eleştirilere karşı eleştiri getirerek de olsa, ekonomiyi hatırlaması sevindirici. Belki arkası gelir.
- Sonuç- "Dik duruyorsanız gölgenizin kambur olmasına aldırmayın." Japon Atasözü
Yayın tarihi: 20 Şubat 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/20//yildirim.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.