Türkiye'nin elbette başörtüsünden önemli sorunları var. Üniversitedeki merkezi yapılaşma, özgürlükleri kısıtlıyor. 301. madde, hâlâ değişmedi. İyileştirme çabalarına rağmen, kadınlar, özellikle bazı bölgelerde ve bazı sosyal çevrelerde ikinci sınıf vatandaş konumunda. Tuzla tersanelerinde taşeronlar vasıtasıyla çalıştırılan vasıfsız işçiler, kaza sonucu ölüyor; Davutpaşa'da kaçak olarak faaliyet gösteren maytap dolum tesisinde çıkan yangın çok sayıda kişinin ölmesine ve yaralanmasına yol açtı.
Bütün bunlar Türkiye'nin mühim meseleleri. Ama, başörtüsü konusuna el atmak için tümünün hallini mi beklemek gerekiyor? Gelin liberaller ve muhafazakârlar barışın! Ne muhafazâkar kesim, başörtüsü bildirisine imza atmadığı için, "
özgürlük anlayışı türbana kadarmış" diye Mehmet Altan'ı suçlasın, ne de Mehmet Altan,
"özgürlüklerin sınırını siyasal iktidarın işaretiyle belirleyen kurşun askerler" diye muhafazakâr kesime çatsın. Ben yakından biliyorum ki, Fehmi Koru, sadece başörtüsü özgürlüğünü değil, bütün özgürlükleri savunuyor. Ve Mehmet Altan da, üniversitelere başörtülü kızların serbestçe girmesine karşı değil. O, sadece, özgürlük bildirisini imzaya açanların AK Partisi'yle siyasi yakınlığından rahatsız oldu. Buna mukabil, Prof. Eser Karakaş, aynı bildiriyi şu gerekçeyle imzalamıştı:
"Diyelim ki, safra kesemde taş var; böbrek yetersizliği çekiyorum; akciğerlerimde leke görüldü ve dişim ağrıyor. Önce gider dişimi çektiririm." Eser Karakaş demek istiyor ki: Başörtüsü sorununu halletmek için diğer meselelerin çözümünü beklersek, diş ağrısından ölürüz.
Bugünkü Tüm Yazıları
Muhafazakârlar ve liberaller
Yayın tarihi: 20 Şubat 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/20//haber,60F6A8CB5EFF40A0886EB8437D1BD441.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.