|
|
|
|
|
Şöhretim biterse yaşayamam
|
|
Serdar Ortaç 'Elimde sihirli değneğim olmazsa ölürüm' diyor.
Şöhretli insanlarda sağlıklı bir beynin düşüncelerini görmedim.
Aşksız, kadınsız yaşayabilirim. Evlilik olmazsa olmaz değil.
Adımız sosyeteye çıkmış. Midem Paper Moon'un yemeklerine alıştı.
Elimdeki sihirli değnek olmasa asla yaşayamam, ölürüm
Geçtiğimiz yılın en çok albüm satan sanatçısı ödülünü alan Serdar Ortaç, yeteneğine güveniyor ve onu sihirli bir değnek olarak tanımlıyor. Ortaç "Başka bir işte nefes bile alamam" diyor.
Bir yazısında bir anket sonucu ortaya çıkan sevilen-sevilmeyenler listesinde kendi adını ararken yaşadığı duyguları anlatıyordu Serdar Ortaç. Okurken etkilendim. Çünkü en çok sevilmek istiyordu. Durmaksızın üreten, ürettikleriyle milyonlara ulaşan ama yine de tatmin olamayan bir insanın ruh hali nasıldır, çok mu mutludur diye düşünüyorsanız, Ortaç'ın açıklamalarını dikkatlice okuyun...
* Niçin bu kadar çok sevilmek ister insan? Sanat yapan herkesin besin kaynağı sevgidir. Ben de sevilmek istiyorum. O yazıda da yazdım; sevilmemek için ne yaptım diye düşünürüm hep, kafama takarım. '
* Hangi yanıtları buluyorsun sonunda? Çoğu zaman yanıt bulamıyorum ama yakın hatalar bulup onları onarıyorum. Sonra bir daha deniyorum, denedikçe de öğreniyorum. Ama sevilmeyen bir insan olduğuma da inanmıyorum. Ben bu işi sevilmek için yapıyorum.
* Siz hep şımartılmak istenen çocuklar mısınız? Doğru, şöhretler her zaman pohpohlanmaya ihtiyaç duyar. Zamanında ben de buna ihtiyaç duydum ama şimdi öyle yaşamıyorum. Ama şöhretin ilk yıllarında ne oldum delisi oluyorsun.
* Sen de bu 'ne oldum' durumlarını en fazla yaşayan isimlerden birisin, değil mi? Mesleğimle ilgili bir şey yaşamadım. Yaşadıklarım kendi arızalarımdan kaynaklanıyordu. Kumar oynamam, gece gezmelerine çok takılmam gereksizdi.
* Kumar tutkunu şimdi açıklayabiliyor musun? O da şöhretin getirdiği ağırlığın sonucu bir arayış, bir kaçış mıydı? Bu insanın mesleği ile ilgili bir şey değil. O masalarda biten, kendini tüketen ne doktorlar ne avukatlar gördüm. Benim şansım, 22 ile 25 yaş döneminde bunu yaşamam. Hayat bana artık ne yapmamam gerektiğini öğretti. O yıllarda şöyle hissediyordum; Koca bir boşluk, koca bir yalnızlık. Belki daha çok büyümek, hayata karşı savaş açmak. Ama artık kumar hayatım olmaz.
* Ahmet Altan'ın sanatçılar için şöyle bir benzetmesi vardı; "Onlar bütün ışıklarını yarattıklarına yansıtırlar, kendilerine karanlık kalır." Ne diyorsun? Çok doğru bu saptama... Hayatımda sahnemden, beste yaptığım anlardan ve televizyona çıkıp sunduğum yarışma dakikalarından başka hiçbir yerde mutluluğu yaşamadım. Ben aslında mutluluğun ne demek olduğunu bilmediğim için 'neden mutsuzsun?' dediklerinde 'mutsuz değilim' diyorum. Çünkü mutlulukla mutsuzluk arasındaki farkı bilmiyorum. Benim için mutluluk sahneye çıkmak, televizyona çıkmak, beste yapmak...
KADINSIZ YAŞARIM
* Aslında hep kendini gösterme çabası bu, öyle değil mi? Acaba bunu ego olarak mı algılamak lazım yoksa hayatını başarı üzerine kurmuş ve başka hiçbir şey istemiyor olarak mı algılamak lazım? Benim öncelik sıramda önce ailem, sonra başarım, sonra sağlığım gelir. Aşk en sondadır. Aşka, kadına, olmazsa olmaz diyebilirim ama başarıya asla...
* Bütün bunlar olmasa ne olur? Hiç mi olur Serdar Ortaç? Yaratıcılığım bittiği anda mutsuz olurum.
* Yalnız anlarında ne yaparsın? Çünkü bütün o kalabalıklara rağmen hepiniz izole hayatlar içinde yaşıyorsunuz... Kendimi asla yalnız hissetmem. Sokağa çıkayım, bilardo oynanayım, bir şeyler yapayım diye düşünmem hiç. Çünkü beyin çok yorgun. Sokağa çıksam selam vereceğim yüzlerce insan olacak. Onları sabırla, gülücükle ve büyük bir merhametle selamlayacağım. Yürüyüşü tamamlayana kadar asabi, sinirli, suratsız bir adam olmaktansa bu yürüyüşü evimde koşu bandında yapmayı tercih ediyorum. Ben de isterim sokaklarda olmayı, hamburger yemeyi, kahve içmeyi.. Bunları yaparken belli sokakları tercih etmemizin sebebi de budur. Adımız o yüzden sosyeteye çıkmıştır ama alakası yoktur. Ali Baba köftecisine de gidebilirim ama gidemiyorsun, Paper Moon'a gidiyorsun. Çünkü mide oradaki yemeklere alıştı.
* Şöhretin bedeli mi diyoruz buna? Böyle... Şöhret olduktan sonra insanın anne babasının bile bakışı değişir. Şöhret değil insanlarla, dünyayla arana mesafe koyar... Kendinle bile arana mesafe koyuyor. İki tane Serdar Ortaç yönetiyorum ben. Biri sahnede gördüğünüz Serdar, diğeri evde kendi dertleriyle boğuşan adam. İkisini birden menajer gibi uzaktan izliyorum.
* Aynı insanlar değiller mi onlar? Kendinden ikinci, üçüncü kişi gibi söz ediyorsun? Sanki biraz saplantılı bir durum... Yaşamak lazım, nasıl anlatayım ki... Kendimi o ikisinin menajeri gibi görüyorum gerçekten. Ve bunların içinde en çok yöneten adam yoruluyor. Sahnedeki adam mutlu, evdeki adam mutlu, hiçbir şey düşünmüyor. Tepede onları yöneten ise her şeyi düşünmek durumunda. Bir tek ben mi böyle hissediyorum diye çok düşündüm. Sonra pek çok ünlünün biyografisini okudum. Hepsi birbirine benzer. Hiçbirinde sağlıklı bir beynin düşüncelerini görmedim. İşin komik tarafı bütün bunlardan acı çekeceğine zevk alıyorsun. Bugün elimden o sihirli değneği al ve beni muhteşem bir işin başına koy, asla mutlu olmam. İki günde ölürüm. Şöhret böyle bir şey işte. Vazgeçemezsin.
* Hiç psikolojik destek aldın mı? Şu anda şu röportaj psikoterapi gibi. Bu röportajdan sonra iki-üç hafta çok yüksüz yaşayacağım. Üzerimden 50 kiloyu atmış gibi olacağım. Sizden daha iyi bir psikaytr bulamam ki. Çünkü beni dinliyorsunuz.
|
|
|
|
|
|
|
|
|