|
|
|
|
|
Starları bir Türk süslüyor
|
|
Türk mücevher markası Gilan Amerika'yı kasıp kavuruyor.
Pop şarkıcısı Christina Aguilera ve oyuncu Drew Barrymore'un Gilan takılarıyla poz vermesi markanın satışlarını artırdı. Ferhan Geylan "Beyonce'yi de takılarımızla görmek isterim" diyor.
Mücevher alırken pazarlık edemediği için ağlayan
Türk mücevher firması Gilan ağustos ayında New York 5. Cadde'de mağaza açıyor. Ferhan Geylan ile Hollywood yıldızlarının gözbebeği olan markasını konuştuk.
Bursa'da bir apartman. Apartmanın bir katında Ayşe-Ece Ege kardeşler yani DICE KAYEK'in yaratıcıları, bir katında Atıl Kutoğlu, bir diğer katında ise Ferhan-Muharrem Geylan, Gilan'ın sahipleri oturuyormuş. İnanın şaka değil. Ne bereketli apartman değil mi? Üç dairenin sakinleri bugün dünya çapında birer Türk markasının yaratıcıları. Bu aralar New York'ta en çok konuşulan nedir biliyor musunuz? Gilan'ın 5. Cadde'de Louis Vuitton'un yanına açacağı yeni mücevher mağazası. Düşünsenize, dünyanın en güzel caddesinde, uluslararası alışverişin kalbinde bir Türk markası, Gilan. Gurur verici değil mi? Ama 5. Cadde'ye kadar uzanan hikaye hiç de kolay gerçeleşmemiş. Ferhan Geylan'ın New York'taki ofisindeyim. "Bir risk aldık" diyor Geylan. "Paris mi burası mı, bir türlü bilemedik. Sonra ani bir kararla buraya geldim, yerleştim. Ama inanır mısınız üç yıl mağazayı bulmak için sonraki bir yıl da kiralayabilmek için uğraştık." Kolay mı 5. Cadde'de mağaza açmak? Üstelik bir Türk firması için... Şaka değil, "Bastırırım parayı, kiralarım dükkanı" diyemiyorsunuz. Ev sahibinin sizi beğenmesi gerekiyor. Ardından komşularınızın "ok" demesi de. Örneğin Ferhan Geylan kira sözleşmesi bittikten sonra ev sahibinin yaptığı bir şakaya büyük alınganlık gösterdiğini söylüyor. "Dediler ki, Louis Vuitton Türk firması olduğunuz için maraza çıkarabilirdi ama yapmadı. Bunu bana söyleyen şaka niyetine söylüyor ama her şakanın arkasında bir gerçek vardır, müthiş bozuldum ama sesimi çıkarmadım." Ferhan Geylan sesini çıkarmamış çıkarmamasına ama kendi kendine "Bir gün öyle büyüyeceğiz ki biz Türkler komşularımızı seçmeye başlayacağız" diye söz vermiş. Açıkçası anlattıklarından sonra bu sözün çok da uzak olmadığını düşünüyorum. Gilan bir başarı öyküsü. Hayır, sadece öykü dersem haksızlık etmiş olurum, Gilan tam bir zafer. Geylan kardeşler önce Bursa'da bir mücevherci dükkanı açtı. Yetmedi İstanbul'un en iyisi oldular. Yetmedi yurtdışındaki çeşitli ülkelerde özel randevulu müşterilere hizmet vermeye başladılar. Yine yetmedi dünyanın merkezine, New York'a hem de 5. Cadde'ye dükkan açıyorlar. Hollywood'un birbirinden ünlü yıldızları artık bir Türk markası takıyor, Gilan takıyor. Yine de yetmiyor Ferhan Geylan'a. "Daha" diyor, "yapacak çok iş var. Önce Paris sonra Uzakdoğu."
BİZİ YABANCI SANDILAR
* Yanılmıyorsam ailenizde mücevherle ilgilenen kimse yok. Nereden çıktı bu taş sevdası? Ailemiz Kosova göçmeni. Ben inşaat okudum, ağabeyim iktisat. Ama her zaman yaratıcı bir şeyler yapmak istemiştik. Tekstil mi mücevher mi derken kendimizi Bursa'nın Kapalıçarşı'sında bir dükkan açarken bulduk. Biz Bursa'nın saygın ailelerinden biriyiz. Bunun işimizde çok etkisi oldu çünkü yaptığımız iş tamamen güven üzerine kurulu bir iş. 1981 yılında girdiğimiz sektörde hızla büyüdük.
* Ve İstanbul'a geldiniz. Ve İstanbul'a geldik. Ağabeyim İstanbul'a benden 3 yıl sonra geldi. Ben o 3 yılda altyapıyı tamamladım. Ama inanın o zamanlar çok zordu iş yapmak. Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu vardı, o yüzden hiçbir atılımda bulunamıyorduk. Rahmetli Özal'ın yaptıklarını hiç unutmuyorum. Bu sektörün ivmesini onun ileri görüşü sağlamıştır.
* Mücevher sektöründe en önemli unsur iyi taşı bulabilmek midir? Öncelikle o. Ayrıca iyi usta da bulmak çok önemlidir. Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu'yla elimizdeki en iyi ustaları yitirmişiz biz. Hepsi yurtdışına gitmiş. Öyle bir ortamda, 1987 yılında, ilk defa bir tasarım ekibi kurduk. 1991 yılında Körfez Krizi patladı. Tabii çok etkilendik çünkü biz o zamanlar güney sahillerine gelen çok kaliteli Avrupalı müşteriye taş satıyorduk.
* Akmerkez'deki mağazanız açıldığı zaman yabancı bir marka olduğunuzu düşünmüştüm. İnanın herkes böyle düşünüyormuş meğer. Bir gün tesadüfen öğrendim ben de. Akmerkez'deki dükkanı 1994 yılında açtık. Bir gün mağazanın önünde bizim markanın yabancı olduğunu söyleyen bir hanımı şaşkınlıkla dinledim sonra müdahale edip "Hayır, biz Türk markasıyız" dedim ama inandıramadım.
AĞLAYAN ERTESİ GÜN TEKRAR GELDİ
* Gilan isminin soyadınızla bir ilgisi var mı? Kısmen. Gilan anne babamızın Kosova'da doğduğu yerin adı. Arnavutça'da Geylan, Gilanlı demek. Dünya markası olmasını hedeflediğimiz için kolay okunabilir bir isim seçmeyi uygun gördük.
* Duyduğuma göre sizin mağazalarınızda hiç pazarlık yapılmıyormuş. Bunu nasıl sağladınız? Yani kadınlar her zaman pazarlık yapar ya da indirim ister. Üstelik bu mücevher işi. O kadar çok zorlandık ki inanamazsınız. Türk insanı mücevher alacağı zaman 'mutlaka kazıklanırım' hissiyatıyla yaklaşıyordu. Geçmiş zaman kullanıyorum çünkü biz bu güvensizliği ortadan kaldırdık.
* "Pazarlık yoksa kalkıp giderim" diyen olmadı mı? Oldu tabii. Araya hatırlı kişiler sokuldu, indirimler istendi ama biz direndik. Direncimizle birlikte mücevher sektöründe büyük çığır açıp pazarlığı ortadan kaldırdığımızı düşünüyorum. Başıma gelen ilginç bir olayı sizinle paylaşmak isterim. Dükkanın ilk açıldığı dönemde bir hanım pazarlık yapmak istedi. O zaman ben de bizzat satış yapıyorum ama kim olduğumu söylemiyorum. Ben pazarlık için ikna olmayınca ağlamaya başladı.
* İndirim alamadı diye mi ağladı? Evet düşünebiliyor musunuz? Nasıl ağlıyor karşımda. Ne yapacağımı şaşırdım. Büyük bir kızgınlıkla çıktı ama ertesi gün gelip beğendiği parçayı satın aldı.
AVRUPALI ARTIK MÜCEVHER ALMIYOR
* Niye pazarlığı sevmiyorsunuz peki? Yani bir iki indirim olsa, kadınları da ağlatmasanız diyorum. Biz müşteriye kurumsal olduğumuzu anlatıyoruz. Bazen pazarlık yapmadığımız için satış kaybettiğimiz olmuştur ama uzun vadede hem ismimizi hem de kalitemizi oturtmak adına büyük bir güven oluşturduk müşteride. Ayrıca bir kişiye indirim yaparsanız o olay çorap söküğü gibi gelir. Başından beri büyük hedefler koyduk Gilan için. Örneğin biz ürünlerimizin asla başka mağazalarda satılmasına izin vermedik.
* Bildiğim kadarıyla yeni mağaza ağustos ayında New York'ta açılacak. Niye New York? 1999 yılına kadar yapılanma çalışmasını yönettik. Hedeflerimiz vardı 2002 yılında mutlaka yurtdışına açılacaktık. Hedefler de biraz gecikti çünkü tam 3 yıl aradık mağazayı açacağımız yeri. 5. Cadde'deki yerin boşaldığını görünce hemen devreye girdik. Ama kiralamak da hiç kolay olmadı. Çok uzun sürdü.
* Peki niye Amerika? Avrupalı artık çok doymuş, mücevher almıyor. Belki kültürleri çok eski ve gelişmiş olduğu için. Avrupalı yüzyıllardır mücevher kullanıyor ve artık bıkmış. Onları heyecanlandıran bir sektör değiliz.
* Bu biraz da sektörün hatası olmasın? Yani kadın her yerde kadındır ve alışverişi sever. Doğru bir tespit. Mücevher endüstrisi kendini yenileyemiyor. Yarını hedefleyen ve müşterinin algısını önceden yakalayan projeler geliştiremediği için Avrupalı artık mücevher satın almıyor. O yüzden Amerika bizim için çok iyi bir fırsat.
* Tasarımlarda Anadolu'yu kullanıyorsunuz. Evet. Biz Topkapı Sarayı'nın Hazine Dairesi'nin restorasyonunu üstlenmiştik. Oraya bir girince tarihle o kadar iç içe geçtik ki hala çıkamıyoruz, inanın. Anadolu bir cevher. Üstelik mücevher sektöründe hiç kullanılmamış bir cevher. Tamamen bakir bir alan. Bir medeniyet bitiyor, öteki başlıyor.
* Uzun bir zamandır Amerika'da randevulu müşterilere ürün satıyorsunuz. Ağustos ayında mağaza açılacak, Drew Barrymore, Christina Aguilera, Evelyn Lauder gibi ünlüler artık Gilan takılarıyla objektiflere poz veriyor. Hedefiniz nedir? Yani kimin üzerinde takınızı gördüğünüz zaman "Tamam bu iş oldu!" diyeceksiniz? İnanın bütün yaptıklarımıza kulaklarımı tıkıyorum. Görmemezliğe geliyorum çünkü rehavete kendimizi kaptırırsak yaratıcılığımızı kaybederiz. Ama bu arada, Beyonce'nin bizim takılarımızı takmasını isterim doğrusu.
|
|
|
|
|
|
|
|
|