|
|
|
|
|
Kızımın zorlamasıyla ilk kez bir evim oldu
|
|
* Bu kadar büyük şöhret sahibi, bu kadar çok film çevirmiş bir insansınız ama ben biliyorum ki her zaman çok mütevazı, sakin ve ölçülü yaşıyorsunuz. Bir korku olabilir mi? Benim için mal mülk önemli değil. En önemli şey ailemin ve benim sağlığım ile huzurumuz. Bunları çok önemsiyorum. Demek ki, huzursuzluğun ne olduğunu görmüşüm. Evim olsa ne olur, olmasa ne olur. Bunları hiç umursamadım. Gülşah, 'Anne sen daha iyi bir yerde yaşamalısın. Sen her şeyi hak etmiş bir insansın. Ben seni daha iyi bir yerde görmek istiyorum. Senin için ben ev arayacağım ve babama ben söyleyeceğim' dedi. Şu anda oturduğumuz ev bile Gülşah'ın zorlamalarıyla olmuştur. Gülşah önayak olmasaydı, orada yaşamaya devam edebilirdim. (Suadiye'de bir apartman dairesi)
* Güzel miymiş müstakil ve geniş bir evde yaşamak? (Gülerek) İnanın henüz farkında bile değilim. Ev benim için bir liman. Dinlenilecek, huzur bulunacak bir mekan... Evi hiç önemsemedim. Ev ya da eşya değil, önemli olan benim diye düşündüm. Güzel bir bahçesi, bahçesinde havuzu olan bir ev. İlk kez böyle bir evim oldu.
* Bir kez evinize gelmiştim. Evinizde bir yardımcınız vardı ama siz mutfağa girip yemek yapıp masayı hazırlamıştınız. Garibime gitmişti. Ama sanırım eşiniz de böyle istiyordu. Yani şöhretli Hülya Koçyiğit'i evin dışında bırakmanızı... Selim istiyordu ki kendi kendimize ikimiz olarak hayatımızı yaşayalım. Çünkü o da yorulmuştu benimle birlikte. Ve sürekli seyahat etmeye başladık. O yıllarda Neslişah da doğdu. Ben de sürekli oraya gidip geliyordum. Selim o zamanlar çok mutlu oldu. 'Artık sen benimsin' diyordu. Bir 10 yılı böyle yaşadık. O her zaman beni tamamlayan bir yarım oldu. Çok özverili davrandığı bir gerçek. Ama karşısında da onu anlayan bir kadın vardı. Bundan çok mutluluk duyduğumu ona ifade ediyordum. Bir erkeğin eşini Türkiye ile paylaşması zor bir şey.
* Hakkınızda art arda kitaplar yazıldı, sizin anlatımlarınızla. Bunları anlatmak, tüm bir hayatla yüzleşmek kolay olmasa gerek. Neler yaşadınız o süreçte? Çok yorucuydu. Her şeyi çok dürüstçe anlattım. Sorulan bütün sorulara çok dürüst yanıtlar verdim. Ama 'kitap çıkıyor' dedikleri anda gerildim. Ne kadar kontrollü bir insan olduğumu fark ettim. Ama bu zorlama değildi, alışkanlıktı.
* Hiç dağıtmadınız mı? Çok müsait ortamlarda dahi dağıtamadığımı fark ettim. Öyle özgür ve rahat ortamlarda oldum ki yine de yapamadım. Çok yüksek sesle şarkı söylemek, kahkahalar atmak, ya da sarhoş olmak. Bunların hiçbiri olmamış bende. Türkiye'nin değerleri ile çok uyumlu olduğumu gördüm. Belki de beni tutan oydu. Ne yapmışsam, çok samimi çok dürüst olarak yapmışım ki, hayatta bir sıkıntı, bir acı, bir pişmanlık yaşamadım. Çok bunaldığımı hissettiğim anlarda bile bir ışık doğdu.
TORUNLARIMLA ARKADAŞ GİBİYİM * Gülşah'ı büyütürken çok yoğun çalışıyordunuz. Şimdi Neslişah'la ilişkinizi görünce, kızınızla yaşayamadıklarınızı torununuzla yaşıyormuşsunuz gibi geliyor, yanılıyor muyum? Çok doğru... Gülşah her ne kadar benim bu konudaki eksikliğimi önemsemiyor ve 'sen çok iyi bir anneydin' diyorsa da çok yoğun çalışıyordum gerçekten. Neslişah doğduğunda onlarla birlikte yaşamaya başladım. Neredeyse ilkokula gidene kadar onlarla yaşadım. Yine öyleyiz. Onun için, iyi yetişmesi için çabalıyorum. Şimdi İngiltere'de okuyor. Günde iki kez arıyor. 'Gel' dediği zaman gidiyorum yanına... Anne babasından daha çok ben gidiyorum. Torun gibi değil, evlat gibi. Ben doğurmuşum gibi gerçekten. Annemin bana yaptıklarını ben ona yapmaya çalışıyorum belki de. Çünkü Gülşah'a yapamadım. O kendi kendini yetiştirdi, mükemmel bir insan oldu. Neslişah evinde belli kurallar ve disiplin içinde yaşıyor. Benimle beraber olduğunda ise özgürleşiyor. (Gülerek anlatıyor bunları) Birlikte çok güzel vakit geçiriyoruz. Arkadaş gibi olduk. Herhalde Neslişah ilk torun olduğu için dozu fazla ama bir de Aslışah'ımız var. İkisini de çok seviyorum.
|
|
|
|
|
|
|
|
|