kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
9 Ocak 2009, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Kutlukhan Kutlu: "Hüzünlü bir aşk komedisi"

Sinema dergisi
Giriş Saati : 09.01.2009 11:09
Güncelleme : 09.01.2009 21:34
Yeni Haber
Woody Allen İngiltere’de çektiği son üç filminin ardından İspanya’da soluğu alıyor. Yönetmeni tarafından "Kozmetik özellikleri aksini düşündürse de aslında hüzünlü bir film" olarak tanımlanan "BARSELONA, BARSELONA" (Vicky Cristina Barcelona), seyirciden en çok ilgi gören Woody Allen filmlerden biri oldu..
(...)

"Maç Sayısı", "Scoop", ardından da Ewan McGregor ve Colin Farrell'lı "Cassandra'nın Rüyası" ile İngiltere'de peşpeşe üç film yapan yazar-yönetmen son filminde Britanya'nın bulutlu semalarından daha güneşli bir yere, Barcelona'ya gidiyor. Ve mizahi bir ışıltıya sahip ama son tahlilde insanın zihninde giderek ciddileşen gönül ilişkileri analizlerine bir yenisini ekliyor: "Vicky Cristina Barcelona".

Woody Allen yeni filmini İspanya'da çekmeye bir ilham anı sonucunda karar vermemiş... Düpedüz bir teklif almış, "Gelip Barcelona'da bir film yapar mısınız?" diye. "Filmi biz finanse edeceğiz," demiş teklifi yapanlar. Film finansmanı bulmanın yazmaktan ve yönetmekten, hatta bir filmin yapımıyla ilgili başka her şeyden daha zor olduğunu düşünen Allen da bu teklifi kabul etmiş.

Barcelona ışıltısı

Öykünün başında iki Amerikalı öğrenci, Vicky ve Cristina, ancak Woody Allen filmlerinde görebileceğiniz o ne derece şaka, ne derece ciddi olduğunu anlayamadığınız dış seslerden biri eşliğinde Barcelona'ya gelirken, filmin bu şehre bir güzelleme niyetine yapıldığını düşünebilir insan. Güneşin, tarihin ve genel olarak romantik bir atmosferin hüküm sürdüğü bu şehrin dokusu, Allen'ın eskiden üstüne titrediği o "nevrotik entelektüel New York hayatı"na alabildiğine uzak. "Görsel güzellikle dolu bir şehir" diyor Woody Allen Barcelona için, "ve duygusu epey romantik."

(...)

Woody Allen'ın filminde Barcelona'nın (ve üç karakterin bir haftasonu geçirdiği Oviedo'nun) inkar edilmez bir görsel cazibesi var ama çoğu Woody Allen filmi gibi "Vicky Cristina Barcelona"da da asıl odağın karakterler ve aralarındaki ilişkiler olduğu kısa sürede anlaşılıyor. Engin anlayışı ve görmüş geçirmişliği ile dış ses (Christopher Evan Welch) , bize iki arkadaş Vicky (Rebecca Hall) ile Cristina'nın (Scarlett Johansson) hayatta her konuda çok iyi anlaştığını ama aşk konusunda anlaşamadığını söylediğinde, ikisinin de gönül işlerine bakışını gözler önüne serecek ve muhtemelen biraz da sarsacak bir şeylerin köşe başında beklediğini tahmin edebiliyoruz.

Don Juan girişi

Nitekim çok geçmeden Allen, tanıdık bir Don Juan girişiyle sadede geliyor: Güvenli ve kararlı değil, fırtınalı aşklara ilgi duyan Cristina'nın önceden gözüne kestirdiği kırmızı gömlekli ressam Juan Antonio restoranda iki kızın masasına doğru geliyor ve hemen o akşam özel uçağına binip Oviedo'ya gitmeyi, gezme, yeme, içme ve sevişme dolu bir haftasonu geçirmeyi teklif ediyor (Javier Bardem "sevişme" kelimesini aynı bu cümledeki gibi fazla patırtı çıkarmayan bir kelime haline getiriyor). Besbelli böyle sıradışı anlarla arası iyi olan Cristina duruma geniş bir Scarlett Johansson gülümsemesiyle bakarken, ilişkilerinde saygı, sadakat ve uyum arayan Vicky tabiri caizse "kopuyor"... Ve arkadaşınınkinden epey farklı, duyduklarına inanmayı reddeden sinirli bir gülümsemeyle, bu Avrupalı kendini beğenmiş sanatçı bozuntusunu azarlayıp arkadaşını vahim bir hatadan kurtarmaya koyuluyor. Ne var ki Cristina çoktan kararını vermiş durumda: O akşam Juan Antonio'nun uçağına biniliyor, üstelik en iyi arkadaşına göz kulak olma ve delice bir şey yapmasına müsaade etmeme içgüdüsüyle Vicky de biniyor.

Juan Antonio, Oviedo'da hakikaten de vaatlerini bir bir yerine getiriyor, ancak iş "o son kelime"ye gelirken olaylar hayli beklenmedik şekilde gelişiyor: Juan Antonio ile birlikte olma fikrine itirazı olmayan Cristina midesini bozup yataklara düşünce, Oviedo tatili Vicky ile İspanyol ressam arasında iki kişilik bir tatile dönüşüyor... Ve tabii ki Vicky başta bu fikri ne kadar inanılmaz bulsa da, biraz yörenin romantik atmosferine de kendini kaptırıp, Juan Antonio ile birlikte oluyor.

Bir gönül karmaşası

Tatil sona erip üçü Barcelona'ya döndüklerinde ise Juan Antonio ile Cristina giderek daha çok birlikte olmaya başlıyor ve Vicky kafası karışmış bir hâlde kendini geri plana çekiyor. Buraya kadar her şey o alıştığımız aşk üçgenlerinden biri gibi görünebilir, ama sonra Woody Allen köşe sayısını artırıp işi daha da karışık, olaylı ve eğlenceli hale getiriyor: Cristina Juan Antonio'nun evine yerleşmiş, onunla yaşamaya başlamışken, denkleme birden bire ressamın eski karısı dahil oluyor. Maria Elena'nın intihar teşebbüsünde bulunduğunu öğrenen Juan Antonio gidip onu alıyor ve göz altında tutmak için evine getirip yerleştiriyor. Penelope Cruz'un oynadığı bu güzel, yetenekli ama son derece çalkantılı karakter, adeta etten kemikten bir fırtına etkisi yapıyor öyküde. Ve Juan Antonio'nun evindeki ikili ilişki hızla bir üçlü ilişkiye, Vicky'nin ressamı aklından çıkaramamış olduğunu da hesaba katarsanız gönül üçgeni de bir dörtgene dönüşüyor.

"Vicky Cristina Barcelona"nın aydınlık ve zaman zaman komik bir yüzü var, ama yönetmenine göre hüzünlü bir film bu. "Filmin temel kozmetik özellikleri hüzünlü değil, izlerken güzel bir şehir görüyor, harika müzikler dinliyor ve bu güzel kadınlarla bu çekici erkeği görüyorsunuz. O yüzden de umuyorum ki iyi vakit geçiriyorsunuz, şurada burada komik yerler ve ilginizi çeken anlar var," diyor. Ama nihayetinde karakterlerin ya eziyet verici ilişkiler yaşadıklarını (Juan Antonio ve Maria Elena), ya ne istemediklerini bildiklerini ama ne istediklerini bilmediklerini (Cristina), ya da egzotik bir ilişki hoşuna gidecek olsa bile bundan korktuklarını (Vicky) hatırlatıyor. "O yüzden bütününe bakınca, bence kötümser ve hüzünlü bir öykü bu."

"İlişkiler konusunda kötümser bir bakış açısına sahibim," diyor Allen. "Benim bakış açım eskiden beri aynı: Arkadaşlarınla konuşursun, plan yaparsın, kumpas kurarsın, psikanaliste gidersin, evlilik danışmanına gidersin, ilaç tedavisi görürsün, elinden gelen her şeyi yaparsın ama nihayetinde şansının yaver gitmesi gerekir. Bu iş tamamen şans meselesi."

Buradaki karakterlerin yüzüne şansın gülüp gülmediğini görmeniz için filmi izlemeniz gerekiyor, ama "Vicky Cristina Barcelona"da Woody Allen'ın şansı yaver gitmişe benziyor. En başta, oyuncu seçiminde ve çekimlerde bir talihsizliğe çatmamış. Zaten kafasında Scarlett Johansson'a uygun bir rol bulduğu zaman, o karakter konusunda içinin artık rahat olduğunu söylüyor -genç aktrisin oyunculuğuna çok güveniyor. Ama daha önce hiç çalışmadığı oyunculara karşı da güvensiz sayılmaz

(...)

Dilin filmde önemli bir yere sahip olduğu kesin. Javier Bardem ile Penelope Cruz'un karakterleri çoğunlukla İspanyolca tartışıyorlar ve Bardem'in karakteri sık sık sevgilisini göstererek, eski karısını "İngilizce konuş!" diye uyarıyor. Ama işler kızışınca İngilizce konuşmalar yine hızla İspanyolca'ya dönüşüyor. İspanyolca bilmeyen Cristina bir sahnede eskiden Çince çalıştığını söyleyecek oluyor ama Maria Elena Çince'nin çok çirkin bir dil olduğunu söyleyerek onunla alay ediyor. Juan Antonio'nun yaşlı babası ise, yabancı dil öğrenmeyi reddetmiş bir şair. Yani bir bakıma filmde dil engelleri ve karışıklıkları da karakterlerin gönül ve kafa karışıklıklarından geri kalmıyor.

(...)

Woody'nin şansı açık görünüyor

"Vicky Cristina Barcelona"nın yapımında yaver giden şans, film gösterime girdikten sonra da yön değiştirmedi. Cannes'da prömiyeri yapıldıktan bu yana festivalleri de dolaşan film, sinema yazarları tarafından beğeniyle karşılanmışa benziyor. Üstüne üstlük pek az Woody Allen filminin yaptığı bir şeyi yapıp hatırı sayılır bir gişeye ulaştı (Dünya çapında 70 milyon dolara dayanan hasılatıyla "Maç Sayısı"ndan sonra Allen'ın gişede en çok kazanan filmi).

Bazıları hâlâ Woody Allen klasiklerinin geride kaldığını ve "Manhattan"ların, "Annie Hall"ların ve "Suçlar ve Kabahatlar/Crimes and Misdemeanors"ların yenisinin gelmeyeceğini düşünüyor belki ama bu yıl Woody Allen için iyi bir yıl oldu. Şimdi de "Vicky Cristina Barcelona" 4 adaylıkla Altın Küre'nin önemli filmleri arasında yer alıyor (Film, Müzikal veya Komedi Dalında En İyi Film'e, Juan Antonio rolündeki Javier Bardem Müzikal veya Komedi Dalında En İyi Erkek Oyuncu'ya, Vicky rolündeki İngiliz aktris Rebecca Hall Müzikal veya Komedi Dalında En İyi Kadın Oyuncuya, Penepole Cruz ise En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu'ya aday).