kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
9 Ocak 2009, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
Vali'nin başrolünde Erdal Beşikçioğlu oynuyor.

Sayın Valim durum vahim!

ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR - SİNEMA
08.01.2009
Vali filmi, tarz olarak Hollywood'un pazarladığı politik-gerilim aksiyon türüne bel bağlıyor. Ama öte yandan kalın bir milliyetçilik halesine bürünüp seyircinin duygularını sömürmeye çalışıyor..
Bu haftanın yenilerinden Vali sinema salonunda bitmeyen filmlerden. Fikriyat ve hissiyat ambarındaki yenilik ve de zenginliklerle ufuk açıcı tartışmalara vesile olacağından değil malesef. Aksine! Demek istediğim, gerçek bir figürden yani 2003'de bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Denizli valisi Recep Yazıcıoğlu'ndan 'esinlenilmiş' bu filmi benim gibi ön koşulsuz ve yargısız olarak izlemeye gidenlerdenseniz bile senaryonun hamlığı ve bitmemişliği karşısında afallayabilirsiniz. Yani filmin yönetmeni Çağatay Tosun'un hevesle iddia ettiği gibi, bazı tabu sayılan mevzuların üzerine giderken memleketin politik gidişatına dair mühim şeyler ifşa edeceğini uman seyircilerdenseniz, heyhat, vazgeçin. Olsa olsa vatandaşın 'n'olucak şu memleketin hali' kaygısını genel geçer vatan, millet ve ahlak sloganlarına uyumla eşlik edecek bir zaaf olarak görüyor, kalın bir milliyetçilik halesine büründürerek doğrudan sömürmekten kaçınmıyor. Oysa Hollywood'un itinayla dünyaya pazarladığı politik gerilim-aksiyon türünün pespaye örneklerindeki klişelerde bile bir 'süsleme' gayreti vardır. Milliyetçi sinema örneği olarak Vali'nin sorunu ise fikri fakir bir senaryo ile bu işi gayet kalınca icra etmesi. Tabii ki, idealist bir valinin devlet ile hizmet arasında yaşadığı açmazları anlatan Köprü adlı romandan (Ayşe Kulin) uyarlanan dizinin sinema filmi olarak yeniden pazarlanması hadisesi, popüler tüketim kültürü zincirinin doğal bir halkası. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Lakin 'yerli malı' halis bir komplo teorisi izlemek isteyen fanilerin de hiç şansı yok. Elbette ki ABD karşıtı komplo teorisinin baştacı edildiği filmin ikinci sınıf Hollywood taktikleriyle icra edilmiş olmasında ancak bir espri bulunabilir. Gerçi kötü adamların meyve tabağıyla süslenen hamam taşı sefası kadar gülünç klişeler unutulmamış. Üstelik filmin idealist valisi Faruk Yazıcı'nın (Erdal Beşikçioğlu ) İngiliz değil de Amerikan Dili ve Edebiyatı'nda okuduğunu öğrendiği genç kıza şakayla karışık siteminin manasızlığa da gülebilirsiniz. Esasen Luc Besson'a Hollywood pazarını açan kadın tetikçi Nikita usulü açılışında Fahriye Erdal ve Sabancı suikastının 'canlandırıldığı' filmin komplodan yana pek bir sorunu yok aslında. Mesele bunların yüzeysel bir abuklamadan, seyirciyi kanırtarak gözyaşını da garantiye almaktan öteye gitmeyen şekilci asabiyetinde sorun var. Dolayısıyla valinin barlar sokağı yürüyüşündeki günahkarlar kenti manzarasına ahlaki gözdağı, 'Bu ülkede namuslu insanlar,en az namussuzlar kadar cesur olmalıdır..' minvalindeki felsefi sözlerinin delikanlılık raconuna tercüme edildiği bir cesaret anlayışı, 'aldatanın aldattığı kişiyi seçme şansı yoktur' (evet, yanlış anlamadınız!) misali vecizelere yer veren senaryo böylece uzayıp gidiyor. Film, çevre kirliliği, nükleer enerji sorunu filan, Hollywood gibi 'siyaseten doğrucu' kisvesine bile bürünmüyor. Robot misali kötücül tek bir mimikle ortalıklarda gezinme rekoru kıran Şebnem Dönmez, küçük saf mühendis kadrosundaki İsmail Hacıoğlu vb. neyse de mühendis ağabey rolündeki Uğur Polat'ın bu senaryoda ne işi var, diyebilirsiniz.

Filmin Adı:
Vali
Yönetmen: Çağatay Tosun
Oyuncular: Erdal Beşikçioğlu, Uğur Polat, İsmail Hacıoğlu, Şebnem Dönmez
Süresi: 98 dakika