Maalesef ruhu yok

Öyle bir maç ki bu, Galatasaray'ın 'transfer şov'unu bir anda 'ne gerek vardı müsrifliğe' hadisesine dönüştürebilir... Galatasaray'da bütün 'diller' bunun gayet bilincindeyiz diyor demesine ama sahadaki kadro birinci sınıflara uygulamalı futbol dersi yavaşlığında. 'Acıların mevkii' sağ bekte bu kez de sakatlıktan yeni çıkmış Linderoth var mecburiyetten. Aksamıyor ama hızlandırmıyor da... Bükreş'te ise skor avantajı sertliği almış nispeten. Tempoyu da. Onlar da Galatasaray'a ayak uyduruyorlar. Oyun hafif bir Galatasaray rüzgarı ile başlıyor gerçi. Ama sonra bu rüzgar mutedil dalgalı hale geliyor, ılımlı ılımlı esiyor, genelde de duruyor ilerleyen dakikalarda. Tek neti var ilk yarının. 5'te Nonda'nın asistini kaleye gönderen ama 'üst direkle' yüzleşen Kewell'ın vuruşu. Bunun dışındakiler daha çok pozisyoncuk kalıyor. Her iki taraf da organize olamıyor, olmaya da çalışmıyor.

* GALATASARAY- STEAUA BÜKREŞ MAÇINDAN KARELER

EN ZAYIF HALKA MEHMET TOPAL
Sarı-kırmızılılarda en zayıf halka Topal, sarsaklıyor. Ayhan ona ayak uydurup Lincoln de 'hayalet' futbolcu olunca Galatasaray'ın 'göbeği çatlıyor', kanatlar uçamıyor. İkinci yarıda 53'te Arturo'nun üst direkten dönen 'numunelik' şutu dışında iki tarafın da net bir çabası yok. Ama yan hakemin canı durağan maç seyretmekten sıkılmış olacak ki, 57'de açık ara ofsayt olan Nicolita'nın golünü 'geçer akçe' sayıp golü ev sahibine yazdırıyor. 60'ta Ayhan'ın yerine giren Karan'la Galatasaray İstanbul'dakine benzer 2 sayılık bir 'geri dönüş' arıyor. Yetmeyince Lincoln- Hasan'la değişiyor 70'te. Bir nefeslik gol aranan. Ama ev sahibi 'duvar ustası', hem kalesinin önüne Çin Seddi dikiyor hem de Galatasaray'ın arayışını kontrataklarla leyhine çeviriyor. 77'de Dario kaçırması daha zor olan pozisyonu Servet'in çabasıyla ıskalıyor, 86'da uzaktan şutunu Aykut tokatlıyor... Ama gole ihtiyacı olan onlar değil, nasıl olsa. Her ne kadar Avrupa macerası UEFA Kupası ile sürecek olsa da Galatasaray'ın Bükreş'te yaşadığı 'geri dönüş' değil bir anlamda 'kesin dönüş' oluyor.