kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
  |  Benim şehrim | 23 Nisan 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
Meclis'te düzenlenen törende ilginç görüntüler oluştu. Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt ayaküstü sohbet ederken ikiliye Dışişleri Bakanı Gül ile CHP Lideri Baykal da katıldı. Erdoğan ile Baykal'ın birbirlerine soğuk durmaları dikkat çekti.

Seçim gölgesinde 23 Nisan

Yeni Haber
TBMM'nin özel gündemli oturumundaki konuşmalarda cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları yaşandı.

BAYKAL: BU YÖNTEMLE CUMHURBAŞKANI DEĞİL AİLEYE KAPIKULU SEÇİLİR

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin olarak, "Milletten, milletvekillerinden, AKP milletvekillerinden bile kaçırılan bir cumhurbaşkanlığı seçimi, seçim değil tebligattır. Tek parti dikta rejimlerinde bile böyle bir uygulama olmamıştır. Böyle bir tablo, ne 23 Nisan ruhuna ne Meclisimizin onuruna ne de Millet Meclisi'nin iradesinin üstünlüğü anlayışına yakıştırılır. Bu yöntemle 72 milyonluk Türkiye'ye saygın ve onurlu bir Cumhurbaşkanı değil, bir aileye kapıkulu seçilir" dedi. Baykal'ın sözleri AKP'li vekillerin protestolarına yolaçtı.

Baykal, Meclis'te 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın 87'nci kuruluş yıldönümü nedeniyle yapılan özel oturumdaki konuşmasında, cumhurbaşkanlığı seçim sürecini eleştirdi.

Aday gösterme süresinin son iki gününe girildiği halde ortada hiçbir ciddi aday bulunmadığını belirten Baykal, şunları kaydetti:

"İktidar milletvekilleri ve bakanlar, kimi seçecekleri konusunda talimat bekliyorlar. Talimat verecek olan, Cumhurbaşkanı adayının millet tarafından bilinip değerlendirilmesini istemiyor. Milletten, milletvekillerinden, Türkiye Büyük Millet Meclisinden kaçırılan bir Cumhurbaşkanlığı seçimi. Böyle bir cumhurbaşkanlığı seçiminin Anayasa ile demokrasi ile millete ve cumhurbaşkanlığına saygı anlayışı ile bir ilişkisi yoktur. Bu şekliyle cumhurbaşkanlığı seçimi, AKP mutfağının değil, aile mutfağının bir işi haline dönüşmektedir. Milletten, milletvekillerinden, AKP milletvekillerinden bile kaçırılan bir cumhurbaşkanlığı seçimi. Bu bir seçim değil tebligattır. Tek parti dikta rejimlerinde bile böyle bir uygulama olmamıştır. Böyle bir tablo, ne 23 Nisan ruhuna ne Meclisimizin onuruna ne de Millet Meclisi'nin iradesinin üstünlüğü anlayışına yakıştırılır. Bu yöntemle 72 milyonluk Türkiye'ye saygın ve onurlu bir Cumhurbaşkanı değil, bir aileye kapıkulu seçilir. Böyle bir seçim hem Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin şerefine ve onuruna yakışmaz, hem de Cumhurbaşkanlığı makamının önemini ve değerini büyük ölçüde kaybeder."

DİNDE MUHALEFETE YER YOKTUR

Cumhuriyeti tahrip ederek demokrasiyi güçlendirmenin mümkün olmadığını ifade eden Baykal, şöyle devam etti:

"Cumhuriyeti eksilterek demokrasiyi çoğaltamazsınız. Cumhuriyete karşı programlanmış bir demokrasi, sadece cumhuriyeti değil, kendi kendisini de tahrip eder. Din ve siyaset ayırımı, demokrasinin temelidir. Din ve siyasetin kuralları birbirinden farklıdır. Dinde iman ve teslimiyet esastır, demokratik siyasette ikna ve sorgulama. Dinde gerçek tekdir ve değişmez, demokratik siyasette gerçek çoktur ve değişir. Dinde muhalefete yer yoktur, demokratik siyaset muhalefetsiz olamaz. Demokrasinin olanaklarını kullanarak dini siyasete açmaya kalkışanlar olabilir ama din ve siyaset ayırımını esas almayan hiçbir rejim demokratik kalamaz."

KARDEŞ KANI DÖKÜLÜR

Laiklik anlayışının hiçbir inancın, mezhebin, dinin, devletin hukukunu, eğitimini ve yönetimini oluşturmasına izin verilmemesini öngördüğünü kaydeden Baykal, "Siyasetin referansı demokrasi olmaktan çıkar din olursa, bunun sonucu önce oluk oluk kardeş kanı, sonra da koyu ve karanlık bir otoriter rejimdir. Türkiye'de, İslamiyet, laiklik ve demokrasi arasında eşsiz bir uyum vardır; bu, Türkiye'nin altın üçgeni, altın sentezidir" dedi.

AYMAZLIK

Baykal, "Aynı şekilde din, inanç, mezhep anlayışlarımızı ön plana çıkarırsak, tarikat, cemaat bağlılıklarımızı temel alırsak, devletin gücünü, yetkilerini, parasını, olanaklarını o doğrultuda kullanırsak, kurumları ve devleti kadrolaşmanın hedefi haline getirirsek, birlik ve bütünlüğümüze, barış ve kardeşliğimize, 23 Nisan ruhuna ihanet etmiş oluruz. Demokrasimizin sağladığı olanakları, Cumhuriyetin ve devletin milli ve laik kimliğini ortadan kaldırmak için kullanmak tam bir aymazlıktır" diye konuştu.

DOKUNULMAZLIK TEPKİSİ

Demokrasinin sadece usulden, yöntemden ibaret olmadığını kaydeden Baykal, iktidara dokunulmazlıkların kaldırılmaması nedeniyle tepki göstererek, "Eğer adı her türlü yolsuzluğa karışmış bir Bakan kendi hakkında dört defa af yasasını bu Meclis'ten çıkarabilmiş ise bunun ne demokrasinin ne Milli Egemenlik anlayışının gereği sayılması mümkün değildir. Böyle bir uygulama ne bunu yapanlara ne de Meclisimize şeref kazandırmıştır. Gene aynı şekilde yüzden fazla yolsuzluk dosyası, Başbakan'la, bakanlarla, milletvekilleri ile ilgili olarak beş yıldan beri TBMM'de beklemektedir. Bunların bir tanesinin bile ele alınmamasını, bir kişinin bile dokunulmazlığının kaldırılmamış olmasını demokrasinin, milli iradenin, hukuka saygının gereği saymak çok güçtür" dedi.

BEKİ'YE TEPKİ

Son zamanlarda medyaya yönelik baskı ve yıldırma politikası uygulandığını belirten Baykal, "Ama dün bir genel yayın yönetmeninin açıklamalarından öğrendik ki Başbakan'ın basın sözcüsü, Türkiye'nin ikinci büyük gazetesinin hangi manşetle çıkacağına, hangi yazarlara yazı yazdırılacağına, yazıların hangi sayfalarda yayınlanacağına karar verebiliyor. Bu utanç verici bir tablodur. Bir demokrasi skandalıdır. Demokrasi makyajı ile gizlenmek istenen çehre bir kez daha ortaya çıkmıştır. Demokrasi işinize geldiği sürece kullanıp sonra bir kenara atabileceğiniz bir araç değildir" diye konuştu.

SEZER'E TEŞEKKÜR

Baykal, konuşmasında, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e teşekkür ederek, "Cumhurbaşkanlığının bu son döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında milletimizin de duygularına tercüman olarak saygıyla selamlıyorum. İnanıyorum ki Sayın Sezer'i Anayasa'ya, hukukun üstünlüğüne, laik demokratik Cumhuriyete ve Atatürk ilkelerine, bunlara en çok ihtiyaç hissettiğimiz bir dönemde sahip çıkan ilkeli ve kararlı tutumuyla, alçak gönüllü, ahlaklı ve onurlu kişiliği ile, milletimiz ve tarih takdirle anacaktır" dedi.

ULUSAL BÜTÜNLÜK MESAJI

Ulusal bütünlük mesajı veren Baykal, şunları söyledi:
"Bizim milliyetçilik anlayışımız, bir ırk, kan ve kafatası milliyetçiliği değildir; bir siyasal bilinç, bir siyasal dayanışma milliyetçiliğidir. Bizim milliyetçiliğimiz, herhangi bir husumetten, düşmanlıktan beslenen bir milliyetçilik değildir. Bizim milliyetçiliğimiz, şiddete, teröre yönelen bir milliyetçilik değildir; ama, şiddete, teröre boyun eğecek bir milliyetçilik de değildir. Kimsenin etnik kimliğini devlete bir damga gibi vurmasına, devleti belli etnik kimliklerin lehine ya da aleyhine kullanmasına göz yumamayız. Ayrı bayrak arayışlarına girenler, onları insan hakları, demokrasi adına kanatları altına alanlar sanmasınlar ki Türkiye buna göz yumar. Herkes aklına çok iyi yerleştirsin: Türkiye'nin ulusal bütünlüğünü parçalama gücü ne içeride ne de dışarıda kimsede yoktur"

ERDOĞAN'DAN BAYKAL'A:ADAY OLACAKSAN ADAY OL

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da CHP Genel Başkanı
Deniz Baykal'ın cumhurbaşkanı adayını kendisinin belirlemeye gayret ettiğini ileri sürerek, ''Kendin aday olacaksan kendin aday ol. Yani burada biz, Sayın Baykal'ın verdiği zamana, tarihe, adrese göre mi açıklama yapacağız veya söyleyeceğiz veyahut da aday arkadaşlarımızı açıklayacağız?'' dedi.

Erdoğan, TBMM kulisinde gazetecilerin sorusu üzerine, CHP Genel Başkanı
Deniz Baykal'ın Genel Kuruldaki sözlerini değerlendirdi.Baykal'ın bütün ifadelerini, ''milletin takdirine'' bıraktığını belirten Erdoğan, şunları söyledi:

''Milletim o tür ifadeleri nereye koyacağını çok iyi bilir. Bugün bir bayram
günüydü ve ben bir bayram gününe yakışır bir konuşma yaptım. Ama Sayın Baykal'ın bir bayram konuşması mı yoksa bu ülkede çatışma-gerilim konuşması mı yaptığını milletim gayet güzel takdir edecektir. Çünkü Sayın Baykal'ın yapısında hiç bir zaman uzlaşma yoktur.Onun için de uzlaşma kültürünü ifade etmesi zaten milletimizin kabul etmeyeceği yaklaşım tarzıdır ve bütün ifadelerini görüyorsunuz. Bu parlamentonun çatısı altında olanlara saygısızlık yapacak kadar ileri taşıyan, onları ciddi bulmayan ve onlara hakaret eden, bu hakaretin ötesinde bakıyorsunuz ki yine kullandığı bir çok şeylerde seçilecek cumhurbaşkanını kalkıp da kendisi belirlemeye gayret ediyor.

Yani bu parlamento içinde iktidar partisinin adayı ne kadar önemli ise
muhalefet partisi olarak sizin adayınız da önemlidir. Sen bizden niye
bekliyorsun? Açıkla adayını... Kendin aday olacaksan kendin aday ol. Yani burada biz, Sayın Baykal'ın verdiği zamana, tarihe, adrese göre mi açıklama yapacağız veya söyleyeceğiz veyahut da aday arkadaşlarımızı açıklayacağız? Bir arkadaşımız çıktı adaylığını açıkladı. Buyursun, kendisi de aday olsun veya başka adayları varsa çıkarsınlar onları aday belirlesinler.''

Kendilerine göre bir strateji ve taktiklerinin bulunduğunu dile getiren
Başbakan Erdoğan, ''Bu taktiklerimizi, stratejilerimizi uyguluyoruz,
uygulayacağız, olay budur'' dedi.

ERDOĞAN ATATÜRK'ÜN SÖZLERİNE VURGU YAPTI

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 23 Nisan'la birlikte milletin siyasi rejimin temel aktörü haline geldiğini söyledi. Erdoğan, konuşmasında, Atatürk'ün "Millet ve memleket nam ve hesabına yegane müracaatgah burasıdır. Bu hakkı meşruu, bu hakkı milliyi, bu hakkı tabiiyi hiçbir sebep ve bahane ile ve hiçbir mütalaa ile hiçbir şahsa ve hiçbir heyete terk edemeyiz" sözlerine de yerverdi.

Erdoğan, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla TBMM'nin özel gündemli toplantısında konuştu. TBMM'nin 87'nci kuruluş yıldönümüne ulaşmış olmanın gururu, mutluluğu ve coşkusunu paylaşmak üzere bir araya gelindiğini kaydeden Erdoğan, yokluklar, imkansızlıklar içinde verilen istiklal mücadelesinin karargahı olan Meclis'in daha sonra modern, çağdaş cumhuriyetin üzerinde yükselen temel olduğunu bildirdi.
Erdoğan, TBMM'nin Kurtuluş Savaşı'nı yürüten ve cumhuriyeti kuran, demokrasiyi yaşatan irade olduğunu belirtti. Erdoğan, "Çünkü, TBMM Türk milletinin yüce iradesidir" dedi.

Cumhuriyet'in 100'ncü kuruluş yıldönümüne yaklaşırken Türkiye'yi her alanda en ileri seviyelere taşımak yolundaki çağdaşlaşma mücadelesini azim ve kararlılıkla sürdürdüklerini vurgulayan Erdoğan, "Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün işaret ettiği muassır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma hedefine doğru ilerlerken, bugün her zamankinden daha inançlı, daha azimli ve daha güçlüyüz" dedi.

"Biliyoruz ki huzur ve istikrarımızı sürdürdüğümüz bu ülkenin istikametini gelişme ve kalkınma doğrultusunda tuttuğumuz her gün bizi hedeflerimize daha da yakınlaştırmaktadır" diyen Erdoğan, bu yolda en büyük güvencenin millet, ve millet iradesinin tecelligahı olan TBMM olduğunu belirtti.

Erdoğan, "Milli egemenlik kavramı cumhuriyetimizin demokratik meşruiyet temelinde kurulduğunu en açık ifadesidir" dedi ve 23 Nisan'la birlikte milletin siyasi rejimin temel aktörü haline geldiğini söyledi.

TBMM'nin de milli iradenin tecelligahı olarak ortaya çıktığına işaret eden Erdoğan, "Gazi Mustafa Kemal Atatürk, milli mücadelenin en zor şartlarında bile TBMM'nin demokratik bir zemin olarak işletilmesine büyük özen göstermiştir. Bunun için Atatürk demiştir ki, 'Millet ve memleket nam ve hesabına yegane müracaatgah burasıdır. Yani Meclis'i Aliye'dir. Bu hakkı meşruu, bu hakkı milliyi, bu hakki tabiiyi hiçbir sebep ve bahane ile ve hiçbir mütalaa ile hiçbir şahsa ve hiçbir heyete terk edemeyiz'" dedi.

"Savaşın en zor günlerinde, en kritik kararlar İstiklal mücadelemizin de karargahı olan yüce Meclisimizde müzakere edilmiştir" diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Türkiye Cumhuriyeti, Anayasamızdaki tanımıyla demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Cumhuriyetimiz birbirini tamamlayan bu temel nitelikleriyle artık kurumsallaşmış, kökleşmiş ve milletimize mal olmuştur.
Milletin vekilleri olarak bu çatı altında yerine getirmemiz gereken şüphesiz ki pek çok görev vardır. Ama bilmeliyiz ki bu görevlerin ilki ve en önemlisi hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir şiarını yaşatmaktır.
Çünkü, bu şiar cumhuriyetimizin, demokrasinin, adaletin hak ve özgürlüklerin yegane teminatıdır. Dünyanın şartları değişebilir, zaman zaman ülkemizin önüne atlatılması güç badireler de çıkabilir. Ama biliyoruz ki, milletin sesi bu çatının altında çınlamaya devam ettiği sürece bu ülkenin var olma iradesi asla kaybolmayacaktır. Gücünü milletinden alan cumhuriyetimiz demokrasi ve hukuk devletinin işleyen mekanizmaları ile her zamankinden bugün daha güçlüdür."

Erdoğan, her 23 Nisan'da millete, tarihe, istiklal mücadelesine yakışan geleceği tesis etme konusundaki azim ve kararlılığın arttığını ifade etti. Çocuklara aidiyetiyle, vatandaşlığıyla, sahipliğiyle gurur duyacakları bir ülke bırakmanın, Türkiye'yi medeniyet ideallerinin ötesine taşımak için çıktıkları bu yolculukta en büyük gücün "millet olma bilinci" olduğunu kaydeden Erdoğan, "Bu bilinci güçlendirmek için bütün samimiyetimizle, gücümüzle ülkemize, milletimize hizmet etmeyi her zaman en büyük şeref kabul edeceğiz" dedi.

KURULUŞ İDEALLERİNE HER ZAMANKİNDEN YAKIN NOKTADA


Erdoğan, "Cumhuriyet ilkelerine bağlı kalarak milletimizin öz değerlerini, kimliğini koruyarak, Türkiye'nin onuruna haysiyetine sadakatle sahip çıkarak, demokrasiyle, adaletle, barış ve kardeşlikle geleceğe ilerlemeye devam edeceğiz. Biliyoruz ki millet olarak aynı duyguda birleşirsek, aynı hedefe odaklanırsak ulaşamayacağımız hiçbir başarı yoktur. Olmayacaktır" diye konuştu.

Erdoğan, bu bilinçle gözlerini geleceğe diktiklerini belirtirken, "Her 23 Nisan'ı bir öncekinden daha ileride kutlayan bir Türkiye için milletçe gecemizi, gündüzümüze katarak çalışıyoruz. Bir günün bir güne eşit olmasını istemiyoruz. Ne mutlu ki, cumhuriyetimizin kuruluş ideallerine, çağdaşlaşma hedeflerine bugün her zamankinden daha yakın bir noktada bulunuyoruz" dedi.

CUMHURİYET KORKULARIN DEĞİL UMUTLARIN ÜLKESİ HALİNE GELDİ


Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu başarı her şeyden önce aziz milletimizindir ve onların vekaleti ile sizindir. Değişim iradesini hayata geçiren, büyük reformlara, vizyon ve cesaret isteyen kararlara sizler düşüncenizle, gayretinizle imza atmaya devam ettikçe bu yüce Meclis daha birçok başarılara, inanıyorum ki allının teriyle, düşüncesiyle imzasını koymaya devam edecektir.
87 yıllık süreçte millet olarak kaydettiğimiz bütün ilerlemeler ortadadır. Türkiye artık 87 yıl önceki Türkiye değildir. Milletimizin kazanımları kalıcı hale gelmiştir. Bundan geriye dönüş de olmayacaktır, olamaz. Bugün medeni milletler camiasında saygın bir yere sahip, bölgesinde ve dünyada istikrar unsuru olan bir cumhuriyetiz. Artık geleceğe daha umutla, güvenle bakmak için her türlü sebebe sahibiz. Büyük bir mutlulukla söylemek isterim ki, bugün cumhuriyetimiz, korkuların değil umutların ülkesi haline gelmiştir."


ARINÇ:FARKLI SESLER REJİMİ TEHLİKEYE SOKMAZ

Meclis Başkanı Arınç, " Farklı düşünsek de, farklı inansak da, farklı giyinsek de biz Türkiye ailesine aidiz" dedi. Arınç, "Her farklı sesin duyulması ile rejimimiz tehlikeye girmez" dedi.
TBMM Genel Kurulu, "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı"nın 87'inci kuruluş yıldönümü nedeniyle özel oturumla toplandı.
Meclis Başkanı sıfatıyla son konuşmasını yapan Bülent Arınç, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine yönelik eleştirilere Genel Kurul Kürsüsü'nden de cevap verdi.

YENİ CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ

Cumhurbaşkanının seçim takviminden de bahseden Arınç, "16 Nisan'dan beri çalışma içerisindeyiz. Bugüne kadar 9 Cumhurbaşkanını bizzat seçen Meclisimiz, yeni Cumhurbaşkanımızı da aynı kararlılıkla ve özgüvenle seçmek üzeredir. Meclisimiz, yeni Cumhurbaşkanımızı da aynı kararlılık ve özgüvenle seçmek üzeredir" diye konuştu.

MESAJ ALINDI

"Kim ne derse desin, bu sürecin demokrasinin kuralları içerisinde olması gerektiği gibi sürdüğünü" vurgulayan Arınç, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde mesaj vermek isteyenlerin mesajının alındığını belirtti.
Arınç şunları söyledi:

"Meclisimiz özgürce bir tartışma ortamı yaşamaktadır. Biz, tartışmaları zenginlik olarak görüyoruz ve korku duymuyoruz. Kim; Meclisimize masaj göndermek için demokratik hakkını yasalar çerçevesinde kullanmışsa, bilsin ki onların mesajı alınmıştır. Bu yüce Meclis'in üyeleri, demokratik hakkını, kullanan herkese saygı göstermiştir ve seçim günü özgürce oylarını kullandığında, bu mesajları düşünecektir. Seçim günü geldiğinde, söz söyleme sırası Meclis'in olacaktır" diye konuştu.

FARKLI GİYİNSEKTE TÜRKİYE AİLESİNE AİTİZ

Meclis Başkanı Arınç, " Farklı düşünsek de, farklı inansak da,, farklı giyinsek de biz Türkiye ailesine aidiz" dedi ve şöyle devam etti:
"Farklılıklarımız bizim için, korkulacak bir şey değildir. Bizler, demokrasiyi tehlikeye sokmadığı sürece özgürce tartışılmasını ve fikirlerin söylenmesini desteklemeliyiz. Her farklı sesin duyulması ile rejimimiz tehlikeye girmez. Bilakis tek sesli toplumlarda tehlike daha büyüktür. Çünkü konuşmayan toplum bağıran, ardından şiddet isteyen topluma dönüşür. Hepimiz aynı gemide yol alıyoruz. Kimse içinde hayatını sürdürdüğü ve battığında boğulacağı gemiye bilerek zarar vermez."

MİLLETİMİN ENGİN AFFINA SIĞINIYORUM

"Her hareketimde, konuşmamda, temsil ettiğim Meclis'in saygınlığını önceledim. Bu gayretlerimin ne kadarını başardığımı, milletimin taktirine bırakıyorum" diyen Arınç, sözlerini " Bu 5 yıllık dönem içerisinde, istemeden de olsa, bir yanlış yaparak Yüce Meclis'in saygınlığına gölge düşürmüşsem, milletimin engin affına sığınıyorum" diye bitirdi.

(AJANSLAR)