kapat
02.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

'Önce kendimizi sevelim'

VIP Turizm'in Genel Müdürü Yasemin Pirinçcioğlu'na göre bir milletin tarihi ve doğal güzelliklerini yabancılara tanıtabilmesi için öncelikle kendisiyle barışık olması, kendisini sevmesi gerekiyor. Ondan sonrası çok daha kolay...
Son günlerde hepimiz turizme dört elle sarıldık. Zira ülkemizi içinde bulunduğu ekonomik kriz ortamından kurtaracak yegane çözüm olarak turizm gelirleri gösteriliyor. Durum böyle olunca, köklü ve güçlü turizm şirketleriyle, onların deneyimli yöneticilerine de "evliya" misyonu yükleniyor.

Ülkemizin en eski turizm şirketlerinden biri olan ve üç kuşaktır turizmle ilgilenen bir ailenin yönettiği VIP Turizm'in Genel Müdürü Yasemin Pirinçcioğlu ise Türk turizminin bugünkü atıl yapısıyla bu yükü omuzlayamayacağını savunuyor.

Turizmin yanı sıra bu yıl ülkemize onur kazandıran pek çok uluslararası organizasyonun altına imza atan, arkeoloji ve Osmanlı Tarihi'yle yakından ilgilenen, Afrodisias Antik Kenti'ndeki kazı çalışmalarını yürüten bir vakıfta aktif olarak görev yapan Yasemin Pirinçcioğlu adeta "şapkalarını" koyacak yer bulamıyor.

* Neden başka bir iş değil de turizm ve organizasyon?

Bu bizim aile mesleğimiz. Turizm ve organizasyon bizim ailede su içmek kadar doğal bir aktivite. Yaptığım işten büyük keyif alıyorum. Çünkü insanları mutluluğa sevkeden bir felsefeyi öngörüyor. İnsanlar tatile çıkmak, rahatlamak, eğlenmek, mutlu olmak istiyor. Biz de onlara bu şartları sağlıyoruz.

* Bu yıl önemli organizasyonlardaki başarılarınız nedeniyle çeşitli uluslararası ödüllere layık görüldünüz. Örneğin AGİK Konferansı neredeyse kusursuz bir şekilde gerçekleştirildi...

AGİK Konferansı'nı bizim de içinde bulunduğumuz bir konsorsiyum gerçekleştirdi. Dört sene boyunca en iyi partner ödülünü alma gururunu yaşadık. Bu yıl ISEF Konsorsiyumu'nun en iyi partner ödülünü aldık. Ayrıca Kongre dergisi tarafından En İyi Konferans ve Organizasyon ödülüne layık görüldük. Avrupa Kalite Konferansı Ödülü, Dünya Telekomünikasyon Konferansı içinde verilen bazı ödüllerin de sahibi olduk.

* Eskiden "organizasyon özürlü" bir millet olarak tanınırdık. Ama şimdi pek çok büyük organizasyonun altından başarıyla kalkar hale geldik. Bu gelişme nasıl sağlandı?

Bu tamamen ticari gelişmeyle ilgili. Biz Türkler ırk olarak detaycı, planlamaya dayalı organizasyon zekasına değil de daha çok pratik zekaya sahibiz. Bu nedenle ilk başlarda organizasyon konusunda güçlükler yaşamamız doğaldı. Ayrıca Osmanlı döneminden bu yana kapital birikimi ve bilinci oluşmadığı için bu konularda biraz geri kaldık. Ancak son yıllarda ticaret anlayışımız ve kapital bilincimiz dünyayla entegre olmaya başladı. Sanırım organizasyon yeteneğimizin gelişmesindeki başlıca faktör budur.

BAKAN OLSAYDIM...
* Eğer yarın Turizm Bakanı olsaydınız, ilk icraatınız ne olurdu?

İlk icraatım turizme gönül vermiş insanları, büyük acentaların yöneticilerini ve bürokratları bir araya getirerek ciddi bir master planı hazırlamak olurdu. Bence ilk adım bu olmalı...

* Tarih, kültür ve coğrafya bizde. Ama turistler başka ülkelerde... Neden?

En büyük güçlüğü tanıtımda yaşıyoruz. Turizmi bir ürün olarak düşündüğümüzde onu vitrine koymayı bilmiyoruz. İnsanlar dışarıdan Türkiye'yi nasıl görüyor, ne bekliyor, ne istiyorlar hâlâ bilmiyoruz. Bu işin pazarlama kısmı son derece önemlidir. Bizim zaafımız burada. Bir de kendimizi sevmiyoruz. Biz bu ülkenin vatandaşları olarak kendi değerlerimizi yeterince sevmediğimiz ve kıymet vermediğimiz için onları tanıtmak için de bir heves duymuyoruz.

* Aynı zamanda tarih ve arkeoloji ile ilgilendiğinizi biliyoruz. Bu hobinizden bahseder misiniz?

Sanat tarihine ilgi duyuyorum. Aydın'ın Geyre ilçesindeki Karya Medeniyeti dönemine ait Afrodisias Antik Kenti'nin günışığına çıkarılması konusunda yapılan çalışmaları destekleyen bir vakfın kurucu üyesiyim. Burada yaptığımız iş sadece tarihi eserleri ortaya çıkarmak değil. Aynı zamanda 'Agro-tur' diye niteleyebileceğimiz sosyo-kültürel bir faaliyet de sürdürüyoruz.

* Yaşamınızı bir cümleyle özetleseydiniz, ne olurdu bu?

Herşeyin başı sevgidir...

Nureyev'in başına gelenler
Bugüne kadar pek çok ünlü konuğu Türkiye'de ağırlayan Yasemin Pirinçcioğlu ünlü balet Rudolph Nureyev'le ilgili bir anısını unutamıyor. İşte Pirinçcioğlu'nun ağzından o unutulmaz anı:

"Rudolph Nureyev tam bir Türkiye aşığıydı. Ülkemize her gelişinde her dakikasını dolu dolu geçirmek ister, tarihi, kültürel ve turistik yörelerimizi gezerdi. Bir keresinde birlikte Manavgat Şelalesi'ni ziyaret ediyorduk. Elinde fotoğraf makinasıyla bir adamın yanımıza doğru yaklaştığını farkettik. Nureyev, dünyanın her köşesinde tanınan bir sanatçı olduğu için hemen üstünü başını, saçlarını düzeltmeye, fotoğraf vermek için hazırlanmaya başladı. Adam yanımıza geldi ve o kalabalığın içinde Nureyev'in eline fotoğraf makinasını tutuşturarak, 'Şu şelalenin önünde bir fotoğrafımı çeker misiniz lütfen' dedi. Hepimiz donup, kalmıştık. Ama Nureyev büyük bir tevazu ve neşe içinde adama değişik pozlar verdirip, beş-altı kare fotoğrafını çekti..."

Sultanahmet'te şoke olan turistler
Yasemin Pirinçcioğlu ülke ekonomisinin bir an önce düze çıkması yolunda basına büyük bir görev düştüğünü üstüne basa basa vurguluyor. Pirinçcioğlu basının turizm konusuna yeteri kadar önem vermediğinden yakınarak, "Lütfen turizmle daha yakından ilgilenin" diyor. Deneyimli turizmci, İstanbul'a gelen turistlerin ziyaret etmeden yapamadıkları Sultanahmet'te karşılaştığı bir manzarayı ise bakın nasıl anlatıyor:

"Ramazan boyunca Sultanahmet'te eski İstanbul geceleri ve yaşam tarzı canlandırıldı. Çeşitli standlarda geleneksel Türk mutfağının yemek çeşitleri, içecekleri tanıtıldı. Buraya kadar her şey güzeldi. Ancak aralarda kurulan standlarda dini propaganda yayınları sergileniyordu. Hoparlörlerden Yusuf İslam'ın "Bismillah" şarkısı, sesi sonuna kadar açık bir halde yankılanıyordu. Etrafa baktım, bir tek yabancı turist yoktu. 11 Eylül saldırılarından sonra İslam'ın adeta gölgesinden bile ürker hale gelen ve İstanbul'a gelirken büyük tedirginlik yaşayan Batılı turistler belli ki korkup, otellerine çekilmişlerdi. Oysa o standlarda yalnızca İslam eserleri değil, her dilden kitaplar, kasetler sergilense, yıllarca barış içinde bir arada yaşayan Türk mozaiğinden renkler yansıtılsa ve bunlardan herkesin aynı oranda zevk alması sağlansa daha iyi olmaz mıydı?"

Sultan Süleyman'ın torunu
Annemle babama çocuklarının olmayacağı söylenmiş. ABD'den bir doktorla yazışıp, kan örneği gönderip beni dünyaya getirmişler

Baba tarafından Süleyman Nazif, Cahit Sıtkı ve Ziya Gökalp'lerle kuzen olan ilk Meclis üyelerinden Fevzi Pirinçcioğlu'nun torunu Yasemin Pirinçcioğlu annesi tarafından da Kanuni Sultan Süleyman'ın 18. batından torunu.

Babası Ali Fethi ve annesi Hayrünnisa İnci 1949'da evlenmiş. Hayrünnisa Hanım, İngiliz Filolojisi mezunu ve Halide Edip Adıvar'ın yanında asistan. Ali Fethi Bey de Cumhuriyet gazetesinde Beyoğlu muhabiri: "İlk çocukları hastanede yapılan bir hatadan dolayı ölüyor. Doktorlar 'Kan uyuşmazlığınız var, sizin çocuğunuz olmaz' diyor. Annem buna üzülüyor, fakat işin peşini bırakmıyor. Tıp fakültesine gidip her gün orada araştırma yapıp, Amerikalı bir doktorla yazışıyor. O devirde buradan Amerika'ya kan örneği nasıl gönderilirse, buzluğa koymuşlar, tüplerin içine ve göndermişler. New York Hastanesi'nde Dr. Johnson 'Buraya gelirseniz çocuğunuz olur' diyor." Çift Amerika'ya iki kişi olarak gitmiş, Yasemin adını verecekleri bir kız çocuğu sahibi olarak dönmüş!

Fethi Bey, Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü'nün New York ofisine Turizm ataşesi olarak tayin edilir. 1962'ye kadar sürecek bu yıllarda küçük Yasemin de okullu olur: "Tamamen bir Amerikan çocuğu idik. Evde Türkçe konuşuluyordu ama Türkiye'ye geldiğimde Türkçe bilmiyordum."

OLİMPİYATLAR
Annesi ile babası VİP Turizm'i kurarken küçük Yasemin önce Dame de Sion'a, ardından üniversite eğitimi için Paris'e gider. Turizm pazarlaması eğitimi alır. 16 yaşında, VİP Turizm'in bünyesindeki Talebe Bürosu'nda iş hayatına atılan Yasemin Pirinçcioğlu, 1976'da Türkiye'ye dönmez, Air France'da işe girer. 1976 Montreal Olimpiyatları'nda görev alır: "Tam oraya yerleşeceğim ve Türkiye'ye yönelik turizm yapacağım derken eşimle tanıştım!"

Yasemin Hanım, fuarcılık işi yapan Hüseyin Avunduk'la 1977'de evlendikten sonra İngiltere'ye yerleşir. 1983'te Türkiye'ye dönen Pirinçcioğlu, Devlet Opera ve Balesi'nde vazifeler üstlenir. Nureyev'le ölene kadar sürecek dostluğunu bu dönemde tesis eder...

1990'da eşinden ayrılır ve VİP Turizm'in içinde kurduğu VİP Dekor şirketi ile organizasyonlar yapmaya başlar...

Yüksel AYTUĞ



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır