Konunun bir de başka bir yönü var.
Kişisel gelişim ve olgunlaşma süreçleriyle ilgili tezlerle binlerce
yıllık bilgelik arayışlarına bakıldığında bir gerçeğin altının
çizildiğini hemen görüyoruz.
Kişilerin mutsuzluklarının ve çatışmalarının temelinde incinme,
kızgınlık ve suçluluk duyguları yatıyor. Boşaltılamayan ve bir
şekilde ifade edilemeyen kızgınlık duygusu zamanla öfkeye,
halledilmemiş öfke de zamanla nefrete dönüşüyor.
Nefret duygusuyla yüklenmiş kişi ise bir süre sonra neye kızdığını
bile anımsamıyor. Kızgınlık ve öfke farklı hedeflere yönelebiliyor.
Suçluluk duygusunun temelinde ise utanma olgusunun yattığını
görüyoruz. Ayıplanmak ve utanmak kişiye kendisini suçlu
hissettiriyor.
Bu duygu da o kadar ileri gidebiliyor ki, kişi eyleminden değil,
kendisinden de utanıyor. Bu duygular kişilerde bir yara gibi
duruyor. En küçük ilgili bir söz yarayı kaşıyor. Çoğu zaman bu
kişiler kendileriyle ilgili olmayan sözlerden hemen rahatsızlık
duyuyorlar ve yaralarına dokunulduğu hissine kapılıyorlar. Örneğin
dışarıdan alınmış bir pastanın güzel olduğunu söylediğiniz bir kişi, sizin söylediğinizi "Benim yaptığım pastayı sevmiyor hatta daha da ileri gidip benden hoşlanmıyor" diye algılayabiliyor.
Bu nedenle tedavi tezleri ve bilgelik arayışları önce hep kendinden başla ve kendini gerçekten sev (megalomoni değil) diyorlar.
Gençliklerinde samimi veya samimi olmayan duygularla, ama aslında hem güçlü olabilmek hem de manevi okşama sağlayabilmek için solculuğu (daha çok Marksisit-Leninist ideolojileri) kullanıp da...
Sonra ilerleyen yıllarda o gücü, güç odaklarıyla (siyasi ve ekonomik) işbirliği yaparak sağlayan ve üzerilerindeki baskıyı hafifletmek için liberallik tezlerine sahip çıkan kendi tabirleriyle bazı eski solcu kişilerin büyük bir çoğunluğu gizli utanç ve suçluluk duygularıyla yaşıyorlar...
Ve geçmişlerine kızgınlık duyuyorlar.
Aydınlık, lumpenlik, sürekli kaybet/kaybeti oynamak,
solculuk-sınıf-iktidar, liberalizm ve benzeri konuları ayak üstü
konuşmak yerine, daha doğru ve geniş zeminlerde tartışmak herhalde daha doğru olacaktır.
Tedavi geçmişin gölgelerinden sıyrılmakla mümkün olabilir diye düşünüyorum.
Geçmişte yaşayarak şimdi ve burada olmanın mümkün olmadığı
görüldüğünde ve kendi yaralarımızın farkında olunduğunda tedavi başlamış olacaktır sanıyorum...
Ve...
İsmet Berkan'a acil şifalar diliyorum.
İsmet Berkan'a bir dakika yalnız kalmasını tavsiye ediyor; "Yok
aslında birbirimizden farkımız" diyerek konuya yaklaşmasının, son derece yararlı bir adım olacağını zannediyorum...