Gençler anımsamıyor...
Yaşlılar da aralarında tartıştıktan sonra yanıt verebiliyor.
Oysa soru basit:
"Kaç yıldır sinema salonunuz yok?" Büyük tartışmalar, doğa olaylarından yola çıkılarak yapılan varsayımlardan sonra öğrendik ki son sinema salonu 1970 yılında kapanmış.
Yani neredeyse Varto depremiyle birlikte yıkılmış.
Muş'ta bir daha da ne sinema, ne de tiyatro salonu açılmış.
Bırakın sinema, tiyatro, kütüphaneyi; gençlerin bir araya gelip gazete okuyabileceği bir tek salonu bile yok...
"İçkili bir tek lokantamız yok" cümlesi övünç vesilesi olarak söyleniyor olsa da gençler ova kenarına dizilmiş otomobil içlerinde her türlü kötülüğe açık...
Türkiye'nin en yoksul, işsizliğin en yoğun olduğu ilinde en iyi çalışan yerler bakkallar ve kahvehaneler.
"Kızlar kel kalacak..." Genç kızlar da dini içerikli ev toplantılarında sosyal hayatı bulmuş.
Altında canlı renklerden oluşan bonenin takıldığı türban bağlama yöntemi ise tüm bölge gibi Muş'ta da moda.
Türbanın kaymaması; kayması halinde de saçın görünmesini engellemek için takılan boneler, genç kızların sağlık sorunu haline gelmiş.
Çünkü normalde bu amaç için takılan boneler sağlık için pamuklu bezden yapılırmış.
Oysa ucuz olduğu için elastik naylon tekstil malzemeden yapılan boneler tercih edilir olmuş.
Gün boyu başta kalan naylon, genç kızların alın ve tepe bölgesinde saç dökülmelerine yol açmış.
"Gayrimenkul ipoteği" Şimdi, bölgenin bütün sorunları bitti de bir tek bu mu kaldı denilebilir.
Siyasi konu bir yana çıkarıldığında zaten bölgede konuşulacak fazla bir konu da kalmamış.
Çünkü işsizliğin tepe noktasına ulaştığı bölge
"din ile dil arasına" sıkışmış.
"Stajyer" adı altında kendiliğinden oluşan 330 liralık bölgesel asgari ücret dahi buraya daha fazla yatırımcı çekmeye yetmemiş.
Az sayıdaki işadamının iddiasına göre buna neden, bankaların dahi kendilerine sıcak bakmamasından kaynaklanıyor.
Örnekleri de ilginç:
"Batıda kredi için en geçerli ipotek olan gayrimenkul, bu bölgede bankalar için geçerli değil..." "Lalesi gibi işleri de ters" Paradokslar bununla bitmiyor.
Askere yönelik en ağır eleştiriyi getiren DTP'li esnaf dahi
"Niye jandarmanın mal alımı Muş'tan değil de Ankara ve Bingöl'den yapılıyor" diye yakınıyor.
Ekonomideki bu açmazlar eleştiri oklarının hükümete yönelmesine yol açmış.
Hedefe de milletvekilleri konulmuş.
Dün de vurguladığımız gibi, hükümete en ağır eleştiri getirenler arasında dahi Başbakan
Tayyip Erdoğan 'ın popülerliği en önde...
Belediye Başkanı
Necmettin Dede ise parti teşkilatı ve milletvekillerinin önünde...
Her ne kadar Dede rahat görünse de DTP ile yarışan AK Parti teşkilatı umudu Başbakan Erdoğan'ın kısa süreliğine dahi olsa illerine bir kez uğramasına bağlamış.
Dev boyutlu Organize Sanayi Bölgesi'ne atölye boyutunda ancak iki fabrika gelmiş.
Özetle kent merkezi ve yakın çevresinde terör olayına çok fazla rastlanmayan Muş, verimli ovasını sulayan Murat Nehri'ni seyrediyor.
Görevine yeni atanan ve merhum
Recep Yazıcıoğlu 'na benzer davranışlar sergileyen Vali
Erdoğan Bektaş,
"26 Ağustos'a kadar 26 fabrika" sloganı ile yola çıkmış olsa da Muş'lu alışkanlıklarından vazgeçeceğe benzemiyor.
Ovayı kaplayan muhteşem güzellikteki ters lalesi gibi, bölgenin en yoksul ilinde zıtların birlikteliği en yoğun şekilde yaşanıyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 18 Mart 2009, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/18//sarikaya.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.