İlimiz, tarihinde ilk kez bir anaokuluna kavuşacak..." Sanayi ve Ticaret Bakanı
Zafer Çağlayan, dün
Türkiye'nin en yoksul vilayeti, memleketi Muş'a giderken uçakta söze böyle başladı.
Sözünü ettiği anaokulu olsa da binlerce kişinin çalışacağı bir fabrikanın açılışının müjdesini veren heyecan içindeydi.
Sohbette söz ekonomiye, dolayısıyla kriz önlemlerine geldi...
Bakan Çağlayan,
"Sanayici olarak biri kalp olmak üzere bu benim beşinci krizim" diye söze girdi.
Devlet Bakanı
Nazım Ekren tarafından dile getirilen önerileri dört aydır söylediğini anımsattı.
Biraz da sitem dolu ses tonuyla devam etti:
"Bu kadarı yetmez. Daha fazlası lazım... Zaten Ekonomik Koordinasyon Kurulu'nda henüz karara bağlanmadı." Bütçenin önemi kalmadı Bir noktanın daha altını çizip şunları söyledi:
"Krize karşı cesur olmak zorundayız. Artık bütçeyi düşünecek durumda değiliz. ABD trilyon dolar bastı, AB Euro basıyor, Japonlar Yen. Türk ekonomisi 6 ay önce çok iyiydi. Bütçe açığımız Gayri Safi Milli Hasıla'nın yüzde 1.6'sıydı. Oysa AB Maastricht kriterlerine göre bu oran yüzde 3. Artık bütçenin önemi yok. Bütçe açığı vermek de ayıp değil, korkulacak bir tarafı da kalmadı." Krizle birlikte ekonominin kurallarının değiştiğini, yeni kuralların işlemeye başladığını söyleyip ekledi:
"Eğer yangın varsa onu söndürmek için elden ne geliyorsa yapılmalı. Kum, kovadaki su, ne varsa dökülmeli. Onun için bütçeyi kimse düşünmesin. Büyümenin olmadığı yerde zaten enflasyon olmaz." Üç acil ek önlem Çağlayan, çerçevesi açıklanan önlemlere ek olarak alınması gereken önlemleri üç başlıkta topladı:
*
Sanayiyi diri tutacak destek. *
İhracatçıya yeni pazar yaratmak için destek. *
Mevcut istihdamı koruyacak önlemler... Üretici Bilgi Sistemi'ne dahil 2 milyon 10 bin 377 işletme verisinden yola çıkarak
"İç pazarın henüz doymadığının" altını çizip devam etti:
"Bugün 300 lira da versek onun harcanmasını sağlayamazsak hiçbir önemi olmaz. ABD'de oldu; çek dağıttı ama alanlar gidip bankada tasarrufa yatırdı; para piyasaya girmedi. Verilen paranın piyasaya girmesi için Almanların Wara ismini verdikleri modele benzer yöntemi uygulamalıyız. Buna göre 200 lira veriyorsanız, eğer ilk ay harcamadıysa bu miktar ikinci ayda 150 liraya iniyor. Üçüncü ay da harcamadıysa 100 liraya geriliyor. 'Harcarsan eksilmez'
yöntemini çalıştırmalıyız." Bununla birlikte otomotiv sanayisinin desteklenmesi gerektiğini söyledi.
Bir önerisi de otomobil üzerindeki vergi yükünün aşağı çekilmesi, yatırım mallarındaki leasing'den (kiralama) alınan KDV'nin de aşağı çekilmesi.
Cari açık korkusu bitti Bu aşamada,
"Cari açık ve IMF bu önlemlere izin verir mi?" diye sordum.
"Türkiye'nin artık cari açık derdi korkusu da yok" diye başlayıp sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cari açık artık düşünülmemeli bile. Çünkü cari açık sorunu büyümenin olduğu yerde olur, büyüme yok ki cari açık derdine düşeceğiz. Büyüme olmadığı için enflasyon da olmayacak. Artık üç yıl öncesinde değiliz. Geçmişte düşük kur yüksek faiz derdi vardı. Şimdi o da yok..." Zafer Çağlayan'ın bir diğer önerisi İşsizlik Fonu'ndaki paranın kullanımı üzerine...
Daha önce de dile getirdiği önerisini dün bir kez daha yineledi.
İşçi çıkarmamış, SSK primlerini ve vergisini yatırmakta gecikmemiş bir işverenin ödüllendirilmesi gerektiğini söyledi.
Önerisini de şöyle dile getirdi:
"Bu önlemler için kaynak orada İşsizlik Fonu'nda duruyor. Bu paranın yüzde 75'ini yatırmış olan işverene kullandırmak zorundayız..." Baca tütmezse Bir noktaya daha dikkat çekti:
"Bugün bir fabrika bacası tüterken değeri 100 lira ise, üretimi durdurursa 10 liraya iner. 27 yıllık sanayici olarak bunu söylüyorum. İşveren de değişmeli. Şartlar onları değiştirmeden, onlar değişime ayak uydurmalı." IMF konusundaki yaklaşımı ise daha farklı oldu:
"IMF de uzayda yaşamıyor ya... IMF'nin program yaptığı birçok ülke var. Türkiye de ayrıcalıklı değil. Aksine çok daha önem verilmesi gereken bir ülke... Sanayide yüzde 21.3 oranında küçülme var. Çünkü 132 milyar dolarlık ihracatın yüzde 90'ı sanayi mamulü ve yüzde 60'ı da Avrupa'ya yapılmış. Avrupa pazarı daralınca burası da daralmış..." Reel sektörün içinden gelen bir kişi olarak Bakan Çağlayan'ın sözleri gerçekçi...
Ancak, dört aydır alınması gerektiğini söylediği önlemlerin daha yeni alınıyor olması konusunda başta da belirttiğimiz gibi sitem dolu.
Geç kalınmakta olduğu inancıyla yüklü.
Çağlayan'ın KDV, ÖTV indirimi gibi önlemleri, İşsizlik Fonu'ndaki paranın kullanımına dönük önlemleri krizden çıkmaya yeter mi bilmiyoruz.
Ama şunu söyleyebiliriz ki
Türkiye'nin en yoksul ili Muş'taki sanayici için can suyu olacağı kesin.
Nitekim dün Belediye Başkanı
Necmettin Dede'nin de vurguladığı gibi yılın 6 ayını karla mücadele ile geçen ildeki en büyük sorun işsizlik.
Başkan Dede'ye, Bakan'ın Muş'un ilk kez bir anaokuluna kavuşacağını söylediğini anımsattığımızda
"Sadece o mu?" deyip ekledi:
"Belediyenin imar planları ve haritası yoktu. Yani ilin nüfus kâğıdı yoktu. Üç deprem kuşağındayız binaların iskân ruhsatları yoktu. Hepsini yeni tamamladık..." Türkünün
"giden gelmiyor" dediği iki dağın arasındaki Muş ovasında
"gelenin gitmeyip" kalıcı olduğu bir sistem için uğraş veriliyor.
Vali
Erdoğan Bektaş ağustos ayına kadar krize rağmen 26 işletmenin daha hizmete gireceği konusunda iddialı.
Ancak Vali Bektaş'ın eleştirisi son dönemde tartışılan yardımlar konusunda:
"Osmanlı'dan beri bu bölgeyi hep yardım kültürüne alıştırmışız. Bir an önce alın teri ile kazanılıp onun tadına varıldığı bir sistemi oturtmalıyız."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 13 Mart 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/13//haber,2B21B94878B4445BBA7A96DAE49246A6.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.