Aslında hepimiz biliyoruz ki
'su' ya ait her konu, yaşanan ve her geçen gün daha fazla derin izler bırakan küresel krizden çok daha önemli.
Ama işte mesela İstanbul'da yaşayan bizler için konu çoktan kapandı. Çünkü bu yıl öyle çok yağmur yağdı ki barajlar dolulukta istenen seviyenin dahi üstüne çıktı. Yaşasın! Su sıkıntısı olmayacak. Yani bu konuyu bir başka zaman tartışabiliriz(!)
Suya hasret kalmak Türkler'i en çok ne zaman korkuttu derseniz, sanırım Ankara'nın çok yakın bir geçmişte yaşadığı susuz günlerle ilgili dramatik haberlerin tv ekranlarında ve gazete sayfalarında boy gösterdiği günleri gösterebilirim. Ama işte o da geçti.
Sanırım Ankaralılar da zehirli olduğu yüksek sesle söylenen Kızılırmak suyundan şikayetçi değil. Kimseden ses çıkmıyor çünkü!
İstanbul'da başlayan
5. Dünya Su Forumu da
Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu'nun protestoları eşliğinde bu hafta başladı. Böylesine önemli ve hayat meselesi olan su konusunda bile tüm tarafların bir araya gelmeyi başaramadığı bir durum söz konusu. Ne yazık!
Dünya Su Forumu'nun
Türkiye'de gerçekleşmesi önemli. Birleşmiş Milletler'in Dünya Su Raporu'nu bu toplantıda açıklaması da aynı derecede önemli. Bir parça seçimin gölgesinde kalan toplantılar esnasında, önceki akşam
IBM'in
Türkiye Genel Müdürü Eray Yüksek ve
IBM Keşif ve İnovasyon Programları Direktörü Kristopher Lichter ile bir araya geldik.
Aslında hepimiz evde kullanılan suda tasarruf etmenin önemi üzerinde duruyoruz ancak araştırmalar gösteriyor ki en büyük su sarfiyatı mesela tarımda. IBM'in yaptığı araştırmadan öğreniyoruz ki 1 kilo patates üretmek için 246 litre su tüketiliyor. Dile kolay!
Tarımda boşa giden suyun miktarı büyük. Ama sadece tarımda değil. Rakamlar çarpıcı. Bundan sonra sanırım kot pantolon satın alırken iki kez düşüneceksiniz! Düşünün ki bir kot pantolon için 10 bin 855 litre su gerekiyormuş. 1 otomobil üretmek için ise tam 378 bin 500 litre suya ihtiyaç olduğunu öğrendik.
Dünya nüfusu 2050'de 9 milyarı aşacak. Kristopher Lichter diyor ki su her ne kadar en kıt kaynak olsa da aslında herkese yetecek kadar su var. Yani su kıt değil diyebiliriz. Temel sorun suyun kötü yönetilmesi.
Peki öyleyse devlet, bireyler, işletmeler suyu daha akıllı kullanmak için neden topyekün strateji değiştirmiyor? Doğrusu ben bu sorunun cevabının bu konferansta hayat bulmasını bekliyorum. Yani başta
Cumhurbaşkanı Gül olmak üzere devlet başkanlarını İstanbul'da buluşturan 'su' konusunda net bir adım atılmaz ise bu konferansın hiçbir önemi olmaz.
Aslında yaşadığımız global krizin insanları, daha az olan suyu daha dikkatli kullanmaya itmek konusunda yaratıcı yapacağını iş çevrelerinden duymaya başladım. Örneğin Anadolu Endüstri Holding Başkanı ve Coca-Cola'nın dünya genelinde en başarılı şişeleyicilerinden biri olan
Tuncay Özilhan, araştırma-geliştirme bölümünde daha az suyla içecek üretmek için çalışıldığını söylemişti. Yani bu konuda bir gayret var.
Bir de tabii IBM gibi şirketlerin yaptığı ve yapacağı keşiflerin önemli olduğunu düşünüyorum. Lichter'in İstanbul'dan dünyaya duyurduğu yeni keşif mesela.
IBM, bilim adamlarıyla birlikte tuzu ve suda bulunabilecek arsenik benzeri ölümcül toksinleri hızla filtreleyen bir zar üretmiş. Müthiş heyecan verici bir gelişme değil mi?
Umuyorum ki Su Konferansı sonrası
Türkiye'de suyu daha dikkatli kullanma ve yeni teknolojilerden yararlanma konusunda farkındalık artar.
Ve de akıllı su yönetimi konusunda daha somut adımlar atılmaya başlanır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 18 Mart 2009, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/18//kadak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.