Her şey bir hafta önce yazdığımız gibi gelişti. Yüksek Seçim Kurulu (YSK), uyarısına karşın beyaz eşya ve mobilya dağıtımını devam ettiren Tunceli Valisi
Mustafa Yaman hakkında
"idari ve disiplin yönünden gereğini yapması için" İçişleri Bakanlığı'na başvuruda bulundu.
Bundan sonrasında ne olacağına gelirsek...
İçişleri Bakanlığı'nın konuyu incelemek üzere iki müfettiş görevlendirdiğini dün Başbakan açıkladı.
Sorun da bu aşamada başlıyor...
Çünkü YSK 11 Şubat'ta
"gereğinin yerine getirilmesi" için Tunceli'de Başsavcı'yı göreve çağırmıştı.
Tunceli Başsavcılığı da
"inceleme yapıyorum" gerekçesinin arkasına sığınarak yardımların dağıtılması konusunda işi ağırdan almıştı.
Zaten YSK da savcı eyleme geçmediği için İçişleri Bakanlığı'na suç duyurusunda bulundu.
Şimdi ise bir başka kurum, İçişleri Bakanlığı olayı iki müfettişle sorgulayacağını söylüyor.
Oysa YSK'nın aldığı kararların incelenip uygunluğunun tartışılması veya bir üst makama itiraz gibi bir durum söz konusu dahi değil.
Dolayısıyla, İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin
"Durumu inceledik, bu yönde bir eylem var" veya
"Yok" demeye hakkı dahi yok.
Bu mahkemenin bir kişi hakkında verdiği mahkûmiyet kararını polisin
"Bir de ben inceleyeyim, mahkemenin kararı yerinde mi" diye sorgulaması gibi bir tabloyu ortaya çıkardığı için de sıkıntı yaratıyor.
Keçeciler'in uyarısı YSK'nın buradaki beklentisi, başvurusu doğrultusunda Bakanlığın gereğini yerine getirmesi.
Peki, getirmezse ne olur?
Soruyu, 1977'de Konya Belediye Başkanlığı, 1987'de de
Özal liderliğindeki ANAP Genel Başkan Yardımcılığı döneminde benzer sorunlarla yüz yüze kalan
Mehmet Keçeciler 'e yönelttim.
"YSK'nın darbesi ağır olur" diye söze girdi.
Konya'da seçimi kazanmasına karşın YSK'nın bir kararı ile belediye başkanlığının elinden gittiğini anımsattı.
1987'de de seçime ilişkin tüm hazırlıkların bitmesine, milletvekili aday listelerinin açıklanmasına rağmen Anayasa Mahkemesi ve YSK kararı ile seçimlerin iptal edildiğini anımsattı.
"Ateşle oynadıklarının farkında değiller" deyip devam etti:
"Ağır sonucuyla iki kez karşılaşmış biri olarak söylüyorum. YSK ile oyun olmaz, kavga edilmez. Hukuk devletiysek hepimizin YSK kararına uyması zorunludur. 'İnceliyorum, bakıyorum'
diye oyalamaya gelmez. AK Parti'nin Tunceli'de seçim dışı kalması veya bu ilde seçimin ileri tarihe ertelenmesine kadar varacak süreç yaşanabilir..." YSK'nın ceza yetkisi Keçeciler'in de vurguladığı gibi YSK'nın varacağı son aşama Tunceli'de seçim iptali olabilir.
YSK'nın bunun da ötesine geçip doğrudan devreye girerek, vali hakkında soruşturma, kovuşturma veya cezalandırma kararını verip veremeyeceği tartışmalı...
Çünkü seçime ilişkin yasakları düzenleyen yasalardan herhangi biri YSK'ya bu görevi vermiyor.
Soruşturma, kovuşturma veya cezalandırmanın ilgili ve yetkili kurumlar aracılığıyla yerine getirileceğine hükmediyor.
Buna rağmen seçimlerin yönetimi ve denetiminden sorumlu tek merci olan YSK, bir mahkeme gibi karar alıp uygulanmasını kolluk güçlerinden doğrudan isteyebilir mi?
7 ve 11 Şubat'taki Tunceli kararlarında da yasaların kendisine vermediği yetkiyi tek merci olarak karar alıp kullandığına göre, bu yönde davranması da beklenebilir.
Ancak, Başkanı
Muammer Aydın'ın da çatışmadan uzak kişiliğiyle paralel şekilde davranış sergileyen YSK'nın bu noktaya kadar gideceği beklenmemeli.
Kimse de oyununu YSK ile çatışma üzerine kurmamalı...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 6 Mart 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/06//haber,7A9B5FF954C34B3192DE6AD9832641A2.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.