Türkiye 10 küsur yıl sonra geride bıraktığına inandığımız bir sürece yeniden girdi.
Bu bir gerçek.
Bizim hoşlanıp hoşlanmadığımızdan bağımsız bir gerçek.
Bu sürece gelişte en kritik nokta, iktidar partisinin demokratikleşme reformlarını askıya alıp statükoyla anlaşma çabalarının başlamasıdır. AK Parti, kamuoyu algılamasında Milli Görüş çizgisinin devamında bir partidir.
Benim kişisel görüşüme göre ise Milli Görüş'ün manevi ağırlığını üzerinde taşıyan muhafazakar bir partidir.
Dün İstanbul'da tanık olduğumuz miting Türkiye'de halkın önemli bir bölümünün, yaşam tarzına yönelik bir tehdit algılaması hissettiği yönündedir.
Bu da tartışma veya karşı çıkma ötesi bir gerçekliktir.
Çünkü böyle bir ruh hali içinde olan insanlar dün Çağlayan Meydanı'nda bir araya gelerek bu gerçekliği dışa vurmuştur.
Bu birinci nokta.
İkinci nokta ise herkesin kendi yaşam biçimini savunmakta özgür olması, bunu yaparken başkalarının yaşam biçimini aşağılamaması gerçeğidir.
Hoşumuza gitsin gitmesin, insanlar bizden farklı biçimde giyiniyor, yaşıyor ve yiyorsa, bunu kabullenmek demokratik çoğulcuğun kaçınılmaz bir gerçekliği.
İnsanı kanına ve derisinin rengine göre aşağılayan, dışlayan ırkçılığa nasıl karşıysak bu tip bir dışlamaya da karşı olmamız gerekir.
Ne muhtıra, ne dayatma bizim hayata böyle bakıyor olmamızı değiştirmez, değiştiremez.
Bu işin ahlaki bölümü.
İşin siyasi bölümüne gelirsek.
Türkiye kaçınılmaz olarak bir erken seçime gidiyor. Bu seçime nasıl gittiği tarihten daha önemli.
Bence iktidar partisinin yapması gereken, AB'yi, demokratikleşme sürecini destekleyen muhalif siyasi partilerle bir araya gelmek ve ortak yeni bir reform paketi açmaktır.
Bu pakette adil bir baraj oranından, siyasi partiler reformuna, 301'den kadın haklarına kadar herkesin üzerinde hemfikir olduğu veya olması gereken tüm unsurlar yer almalıdır.
Türkiye kritik bir eşiktedir.İktidar bu eşiği tek başına açacak Meclis çoğunluğuna sahip olabilir ama doğru olan muhalefete de kulak vererek yeni bir reform programıyla aşmasıdır. Türkiye'ye gerekli olan, özgürlükleri kısmak, insanları etnik kökeni veya kişisel inancı nedeniyle dışlamak değil, laik demokratik düzen içinde hak ve özgürlükleri teminat altına almaktır.
Türkiye'ye yapılacak en büyük kötülük demokratik gelişim sürecini tehlikeye sokacak gelişmelere destek vermektir.
Bugün herkes bir turnusol kağıdı testindedir.
Kim yürekten demokrat, kim tatlısu demokratıdır, bu koşullarda ortaya çıkacaktır.
Bugün demokrasiye sahip çıkma günüdür.Bugün farklılıkların düşmanlık olarak değil, zenginlik olarak algılanma günüdür. Biz kökeni, rengi, inancı ne olursa olsun ortak bir potada eridiğine inandığımız insanlardan oluşan bir toplumuz.
Kimsenin, kimsenin yaşam biçimini tehdit etmediği, kimsenin kimseyi inancından, giyimkuşamından dolayı aşağılamadığı ama herkesin yaşam ve inanç biçiminin "bağımsız hukuk kurumları" tarafından güvence altına alındığı bir ülke ortak idealimiz.
Bizim için tek ideal var, hukukun üstün olduğu laik, demokratik bir Türkiye.
Yayın tarihi: 30 Nisan 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/30//haber,F5C80DD1F18047109D36B2E6612E2FFF.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.