kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 27 Nisan 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
ERGUN BABAHAN

Seçim ve kriz

Türkiye, Cumhuriyet tarihinin hemen her aşamasında Cumhurbaşkanlığı seçimini sancılı yaşadı.
Demokratik rejime müdahale tehditleri, müdahaleler veya hükümet krizlerine hep tanık oldu.
Bugün Meclis, 11'inci cumhurbaşkanının seçimi için toplanacak.
Cumhuriyet'in kurucu ilkelerini temsil ettiğini savunan CHP, bu seçimi tanımadığını ve Meclis'e girmeyeceğini açıkladı.
1989'da da SHP Cumhurbaşkanlığı'na aday olan Turgut Özal'a karşı aynı taktiği uygulamış ve Meclis'teki oylamaya katılmamıştı.
Ancak bugün farklı bir unsur daha var.
Bir grup hukukçunun ortaya attığı "367" iddiası.
Bu görüşe göre, Anayasa ilk iki turda seçilmek için 367 oy almayı yeterli görmüyor, aynı zamanda seçimin geçerli olması için 367 kişinin Meclis'te hazır bulunmasını şart koşuyor.
CHP, ilk kez emekli Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun ortaya attığı bu görüşe sahip çıktı ve ilk turda 367 kişi Meclis'te hazır bulunmazsa kararı Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini açıkladı.
Karar diyoruz, çünkü Cumhurbaşkanlığı seçimleri Meclis'in hukuki durumu açısından bu niteliği taşıyor ve Meclis kararları Anayasa Mahkemesi denetimine tabi değil.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, CHP'nin başvuru olasılığına karşı mahkemenin hazır bekleyeceğini ve ikinci tura kadar cumhurbaşkanlığı seçimi için içtihat oluşturacak bu kararı yetiştireceklerini açıkladı.
Yani Türkiye'de cumhurbaşkanlığı seçiminin mahkemede bitmesi ihtimali var.
İşin ilginç yanı, bu kez bu sürece CHP geleneğinden gelmeyen Doğru Yol ve Anavatan'ın da destek veriyor olması.
AK Parti'nin bu seçim sürecini ne kadar başarılı yönettiği elbette tartışılıp eleştirilebilir.
Ancak hukukun siyasallaşmasına yol açabilecek bir sürece katkıda bulunmak da aynı şekilde eleştirilip tartışılacaktır.
Türkiye eğer 367 yandaşlarının ileri sürdüğü süreci yaşarsa, Anayasa Mahkemesi'nin yeni bir anayasa hükmü yazmasına tanık olacağız.
Elbette cumhurbaşkanlığı gibi kilit bir görev için geniş bir uzlaşma tabanı aranabilir.
Fakat bunu yapacak olan, Anayasa Mahkemesi değil, halkın iradesinin temsil edildiği Meclis veya doğrudan halkoyuyla yapılacak bir anayasa değişikliği olmalıdır.
Cumhurbaşkanlığı seçimini kolaylaştırmak amacıyla hazırlanmış bir anayasayı tamamen ters yönde yorumlamak Türkiye'de hukukun yerini tartışmalı kılabilecek bir gelişme olabilir.
Kabul etmek gerekir ki, bugün itibariyle bizim yazıp çizdiklerimizin fazla anlam ve önemi kalmamıştır.
Bugün saat 15.00 itibariyle söz artık milletin iradesini temsil eden milletvekillerine ait.
Bundan sonraki gelişmelerin Türkiye'yi nasıl bir yola sokacağını hep birlikte göreceğiz.
Dileriz ki, demokratik ilke ve kurallarla oynanmadan herkesi mutlu edecek, ülkeyi bir girdaba sokmayacak bir çözüm bulunur.