Yaşanan hayat duygular değil!
Ben onu çok iyi anlıyordum! Kahkahalarla gülerken, etrafına neşe saçarken çok acı çekiyordu. Kolundaki damarı bulamayan hemşireyi üzmemek için acısının içine kahkaha katıyordu. Sonra o inanılmaz gözlerini açarak, yardım istedi!.. Evet, evet yardım istedi!.. Oysa o da biliyordu ki yardım edecek kimse yoktu. Etrafı o kadar çok kalabalık olsa dahi... Dedim ya ben onu çok iyi anlıyordum. O da beni... Oysa hiç tanışmamıştık... İlk kez birbirimizi bir hastane odasında karşılıklı koltukta oturup kemoterapi olurken tanıyorduk. Ne tanıması canım!.. İki kader arkadaşının kısa yolculuğu gibi bir şeydi o... İnanılmaz içtenlikle o güzelim gözlerini açarak 'Biliyor musun?' dedi... 'Bilmiyorum' dedim. Oysa bana çok önemli bir sırrını açıklayacağını biliyordum. Dedim ya ismini bile bilmiyordum... 'Kocam beni hizmetçiyle aldattı, beni boşadı, onunla evlendi ben de üzüntüden kanser oldum!' Ben de bastım kahkahayı... Sonra ciddi bir yüzle, 'Londra ve Roma tatil gidişlerinin dönüşlerinde hep evdeki hizmetçiyi düşünerek hediyeler alırdım. Evlendiği zaman çeyizi olsun isterdim. Kocam benim bu tutkuma bakıp o kızı hangi salak alacak, derdi. Ben de kızardım. Elbet o kızı alacak bir salak bulunur, derdim' dedi. Benim şaşkınlığıma şaşırıp 'O salak benim kocam oldu' dedi. Sonra hayatım roman gibi bir hikaye... Ama o hikayeyi o kadar tatlı anlatıyor ki; 'Kocam beni binbir aldatma sonucu boşadı. Sonra da evin hizmetçisi ile evlendi...' İşte hayat böyle dedim. O da 'Evet hayat böyle' dedi. 'Benim aldığım hediyeleri de çeyiz yapan hizmetçi kız kocamı elimden almış ta benim haberim yok...' Gözlerinden iki damla yaşı silerken hayata gülümseyerek bakmaya çalışıyordu. Dedi ki: 'Bana da geriye bu kaldı. Üzüntüden kanser oldum. Şimdi bu hastalığı yenmeye çalışıyorum.' Yenersin dedim! O da 'sen de' dedi... O an iki kader mahkumu gibi kollarımızdaki ilaçlara baktık. Bizi hayata bağlayan bu ilaçlar mıydı? Yoksa insanları hayattan koparan o acı aldatmalar mı? Kadın!.. O narin çiçekler aldatılınca çok çabuk soluyor... Erkekler öldürüyor. Sorunlarını çok basit biçimde çözüyorlar. Ama kadınlar ölüyor. Bu acı gerçeği o gün derin hüzün kokan kahkahaların arasındaki yaşlı gözlerde gördüm. Aldatmak... Aldatılmak... İnsanı yaşama küstüren acı olay... Dökülmüş saçlarını perukla örten o kadının masmavi gözlerinden yaşanmış bir acıyı çok acı hissettim. O an anladım ki: Yaşanan hayat... Duygular değil!
|