| |
2'nci Arafat
Denktaş'ın referandum sonrası tutumu, tek parti dönemi başbakanlarından rahmetli Hasan Saka'yı hatırlatıyor. 1947-1949 yılları arasında başbakanlık yapan Saka, Meclis'te muhalefetin "çekil" çağrılarına, "Çekildim, 50 okka geldim" cevabını vermişti. Ancak Denktaş'ın vurdumduymazlığı Saka'nınki kadar sevimli ve nazik değil. Başbakan Erdoğan'ın "KKTC halkı onunla aynı kanaatte değil" diyerek çekilmesi gerektiği imasına, KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat'ın "Bırak" çağrısına kılını bile kıpırdatmadan "Hayır kampanyamız amacına ulaştı. İstifa etmem için neden yok" cevabını verdi. Oysa o sıralarda Kıbrıs Türkleri sokaklara dökülmüş, "Denktaş Güney'e, Denktaş yakamızdan düş" diye haykırıyorlardı. Haydi kulaklarına pamuk tıkadığı veya sarayını izole ettirdiği için bu sloganları, 30 yıllık zincirlerini kıran halkın bu öfke feryatlarını duymadı diyelim. Ertesi gün, yani dün, KKTC basınında kendisiyle ilgili nitelemeleri de mi okumadı? Bakın neler yazıldı: "Demokrasi tanımaz ihtiyar, diktatör, yeryüzünün en pişkin politikacısı, sarayın şişmanı, Rus'un vetosundan sonra şimdi de Rum'un hayır'ıyla övünen adam, kendi halkını Rumlar'la karıştıran zavallı..." Diyelim ki, basın danışmanları hepsi birbirinden sivri bu sıfatlarla dolu haber ve yorumları da sansürledi... Başbakan Talat'ın kararını da gizleyemezler ya... Açık açık söyledi: "Yeni dönemde başlatacağımız siyasi atakta Denktaş'ın yeri yok." Bu, Denktaş'ın tecrit edilmesi, tümüyle devre dışı bırakılması demek. Bu, Denktaş'ın günlerini fotoğraf çekerek, köpeği Boncuk'u gezdirerek doldurması demek. Bu, aylar önce yazdığımız gibi, Denktaş'ın Yasser Arafat'laşması demek. Halkından kopuk, dünyanın da "vebalı" muamelesi yaptığı sözde cumhurbaşkanı. Tabii sürdürebilirse. Çünkü önceki akşam sonuçlar belli olduktan sonra saraya yürüyen Kıbrıslı Türkler, Denktaş'a Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze modeli bir son hazırlığına başladıklarını gösterdiler. Lider ve danışmanı Hepsi bir yana, Denktaş'ın çekip gitmesi için, yıllardır danışmanlığını yapan Prof. Dr. Mümtaz Soysal'a, hukuk adamlığı bir yana insanlığa sığmayan "çözüm" önerisinden ötürü haddini bildirmemesi bile yeterli bir neden. Önce Almanya'yı, daha sonra da Avrupa'yı Yahudiler'den arındırmak isteyen Hitler'in "Nihai çözüm"üne taş çıkartan Soysal, referandumda "Evet" oyu kullananların Güney'e, Rumlar'ın yanına gönderilmesini istedi, "Onların yerine Anadolu'dan insanları göndeririz" dedi. Biz Denktaş-Soysal ekibine de, referandum öncesi "Yumruk"lu afişleriyle Kıbrıs Türkleri'ni sindirmeye çalışanlara da Güney'in adresini göstermeyeceğiz ama hiç olmazsa köşelerine çekilmelerini istemek hakkımız olsa gerek. Çekilin, çünkü Kıbrıs Türk toplumu önünde açılan yolda kendi iradesiyle yürümek istiyor. Çekilin, çünkü Kıbrıslı Türkler, sizin "Masadan kalktığını", "Öldüğünü" söylediğiniz Annan Planı'na sıkı sıkıya sarılmaya ve kendilerine düşen yükümlülükleri yerine getirmeye kararlılar. İşleri de az-buz değil: Toprak ve mülkiyet konusundaki belirsizlikleri aşmak için çözüm üretecekler. Planda terkedilmesi öngörülen köylerin sakinleri için yeni iskan alanları ve imar planları hazırlayacaklar. Hatta daha da ileri gidip, yine Annan Planı'ndaki hedeflerden biri olan adanın silahsızlandırılması kapsamında, 24 ay zorunlu askerliği kaldırmayı bile tartışmaya açmaya niyetliler. Onlar Başbakan Erdoğan'ın "Masadan kalkan biz olmayacağız" stratejisinin doğruluğunu gördüler. Masada oturmaya devam ediyorlar. Zira maçın bitmediğini, sadece taraflardan birinin mızıkçılığı nedeniyle ara verildiğini biliyorlar.
|