| |
Anayasa'ya debi takviyesi
1982 Anayasası'nda 9'uncu değişiklik paketi Meclis'e geldi. Ancak biraz daraltılmış olarak. Adalet Bakanı Cemil Çiçek 15-20 maddeden söz ediyordu. Paket 10 maddeyi değiştiriyor. AB'ye uyum çabalarını pekiştiren 10 maddeden 4'ü (15, 17, 38 ve 87'nci maddeler) idam cezasının son izlerinin de Türk hukuk sisteminden temizlenmesini öngörüyor. 3 değişiklik sivilleşme ve şeffaflaşma amaçlarına yönelik: DGM'lerin kapatılması (143'üncü madde), YÖK'te Genelkurmay kontenjanına son verilmesi (131/2'nci madde) ve askeri harcamaların Danıştay denetimine açılması (160'ncı madde.) Egemenlik ve eşitlik Önemli bir değişiklik de 90'ıncı maddede yapılacak. Şöyle bir fıkra eklenecek; "Yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalar ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda, milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır." Bu, uluslararası hukukun, ulusal hukukun önüne geçmesi anlamına geliyor. Kimi çevreler "Egemenlik hakkının AB ile paylaşımı sonucunu doğuracağı" iddiasıyla bu düzenlemeye karşı çıktılar. Ancak anayasa hukukçuları buna katılmıyor. Örneğin Prof. Dr. Zafer Üskül, "Bu anlaşmaların uygulanabilmesi için, ulusa ait egemenliğin bir bölümünü kullanan Meclis'in onayının gerektiği unutulmamalı" diyor. Pakette basın özgürlüğünün sınırlarını genişleten düzenleme de var: Anayasa'nın 30'uncu maddesi değiştirilerek, "Basımevleri ve eklentileri ile basın araçlarının suç aleti sayılmasına ve el konulmasına" son verilecek. Geldik 10 maddeden sonuncusuna. Türkiye kadın-erkek eşitliğini Anayasa'ya koyarak tarihi bir adım atıyor: 10'uncu maddeye "Kadın ve erkek eşit haklara sahiptir" fıkrası ekleniyor. İyi bir zamanlama; ardı arkası kesilmeyen töre cinayetlerinden dehşete düşen AB'yi rahatlatmak için bu tür bir girişim şarttı. Zaten Başbakan Erdoğan da "Kadına karşı ayrımcılık, ırkçılıktan daha tehlikelidir. Devletler, devlet kurumları cinsiyet ayrımcılığı yaparsa, kadın hukukunu, kadın haklarını ilkel töreler belirlemeye başlar" uyarısıyla bu değişikliğin zorunluluğunu vurgulamıştı. Ertelenen niyetler Peki Adalet Bakanı Çiçek'in öngördüğü, ancak bir başka pakete kalan değişiklikler neler? Listenin başında "Yüksek mahkeme üyelerinin seçiminde yargının belirleyiciliğinin artırılması"na ilişkin düzenleme geliyor. Anlamı: Cumhurbaşkanı'nın Anayasa Mahkemesi üyelerini ataması uygulamasına son verilmesi. Yedeklerle birlikte 15 olan üye sayısının yedekler kaldırılarak 21'e çıkarılması. 21 üyeden 7'sini Meclis'in, kalan 14'ünü yüksek yargı organlarının belirlemesi. Ertelemede, yüksek yargıda kopan kıyametin de etkisi olsa gerek. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, düzenlemenin "Yargıda siyasallaşmanın yolunu açacağını" öne sürüyor, daha da ileri gidip, "Yargıda siyasallaşma için Anayasa Mahkemesi pilot alan seçildi" diyor. Anayasa Mahkemesi Mustafa Bumin ise destekliyor; "Yeniden yapılanmayla Anayasa Mahkemesi'nin siyasallaştığını söylemek, dünyadaki örnekleriyle ve gerçeklerle bağdaşmıyor. Kaldı ki bugün Cumhurbaşkanı, 15 üyeden 4'ünü doğrudan, kalan 11 üyeyi de gösterilen adaylar arasından seçtiğine göre, gelecekte bir siyasi parti lideri Cumhurbaşkanı seçilirse, Anayasa Mahkemesi daha mı az siyasallaşacak?" Sivil-askeri yargı ayırımının ortadan kaldırılması, sendikalara yasal kısıtlamalara son verilmesi, toplu iş sözleşmesi ve grev hakkının yeniden tanımlanması da bu pakete kısmet olmadı. Gerçi Türkiye'nin sivil bir Anayasa'ya kavuşması, Yargıtay eski Başkanı Sami Selçuk'un ünlü ifadesiyle "Meşruluk debisi sıfıra yaklaşmış 1982 Anayasası"ndan kurtulması" gerekiyor ama böyle bir girişim şimdilik zor olduğuna göre, eldekini düzeltme çabalarını alkışlamak boynumuzun borcu...
|