| |
Huzur Ağacı bekleyecek
Rum kesimindeki "hayır" oylarının en karamsar tahminleri bile aşmasının dışında, referandum iki tarafın da kendilerini günler öncesinden hazırladıkları sonuçla noktalandı. Böylece Kuzey Kıbrıs, 1 Mayıs'ta "hukuken" AB'nin parçası, "fiilen" AB dışında olacak. Güney Kıbrıs ise hem hukuken, hem de fiilen AB'ye girecek, ancak bir tür karantinaya alınacak. Tabii AB yetkilileri sözlerini tutarlarsa. Yine AB sözünün arkasında durursa, Kuzey Kıbrıs, 30 yıllık karantinadan çıkacak. AB'nin samimiyet sınavı için fazla beklemeyeceğiz. Genel İşler Konseyi yarın Lüksemburg'da toplanıyor. Dışişleri bakanlarını biraraya getiren Konsey, bakalım Yunanistan'ın vetosunu engelleyip, "KKTC limanlarının açılmasını, KKTC ürünlerinin ihracına imkan sağlanmasını ve KKTC mührünün kullanılmasını" öngören ilk adımı atabilecek mi? Yetmez; bu adımı, posta işlemlerinin, doğrudan uçuşların, AB fonlarından yararlanmanın izlemesi gerekiyor. Kuzey Kıbrıs'tan AB pazarına ilk portakal kasası gitmedikçe, Ercan Havaalanı'na ilk ticari uçak inmedikçe, Avrupa'yı sınavdan başarıyla geçmiş saymayacağız.
"Evet"in gerekleri Referandumla tecrit zincirini kıran Kıbrıs Türklerine de, çözümsüzlüğün Türk tarafından kaynaklandığı önyargılarını yıkan Türkiye'ye de elbette yeni görevler düşüyor. Kıbrıs Türkleri öncelikle inançla, umutla, heyecanla kabul ettikleri Annan Planı'nın yükümlülüklerini yerine getirmeli. Neler olabilir? Örneğin yeni Anayasa'yı hemen yürürlüğe koymalı. Zaten dün sadece Annan Planı'na değil, yeni Anayasa'ya da "evet" dediler. Oy pusulasındaki soru bu konuda hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak kadar açıktı. Yeni Anayasa'yı, AB yasalarının uygulamaya sokulması izlemeli. Hatta iyi niyetin, bir arada yaşama inancının kanıtı olarak, tek taraflı kararla Maraş'ın Rumlar'a devri bile düşünülmeli. Türkiye'ye gelince... Rum kesiminde "hayır" oylarının yüksekliğine neden olarak "güvenlik kaygıları" gösterildi. Ret oyu verenler, "Anlaşma ile Rum Ulusal Muhafız Ordusu lağvediliyor. Türk birliklerinin mevcudu ise ancak 7 yıl sonra 35 binden 6 bine inecek. Bu da bizi korkutuyor" dediler. Rumlar'ın elinden bu kozu almak ya da korkularını azaltmak için Türkiye bir jest yapmayı, sembolik boyutta da olsa Kıbrıs'tan asker çekmeyi tartışmalı.
Dünya pes eder mi? Ondan sonrasını AB, ABD ve BM düşünsün. Bakalım AB, dünyanın son duvarı, son bölünmüş başkenti ile yaşamayı ahlakıyla, değerleriyle, vizyonuyla bağdaştırabilecek mi? Bakalım ABD, bölünmüş bir Kıbrıs'la Büyük Ortadoğu Projesi'ni yürütebilecek mi? Bakalım misyonu savaşlara son verip barış getirmek olan BM, Kıbrıs'taki başarısızlığından sonra kenara çekilirse, inandırıcılığını, güvenilirliğini koruyabilecek mi? "Plan öldü, devletimizi koruduk, istifa etmeyeceğim" diyen Denktaş yanılıyor; bu şarkı burada bitmeyecek. Sadece Lawrence Durrell'in "Acı Limonlar" romanıyla üne kavuşan Girne'nin Bellapais-Beylerbeyi köyündeki Huzur Ağacı Kahvesi'nde, rakı ve anglia kadehlerinin kaldırılması biraz gecikecek, o kadar. Ve o gün geldiğinde, Huzur Ağacı Kahvesi'nin masalarında Denktaş ve Papadopulos'un asla yerleri olmayacak, asla...
|