| |
KKTC egemen mi?
Türkiye'nin dünden itibaren Milli Egemenlik Haftası'nı kutlaması nedeniyle, Kıbrıs'ta çözüm tartışmaları da bu alana kaydı. Biliyorsunuz, Denktaş hemen her konuşmasında "Egemenliğimiz elden gidiyor" diye feryat ediyor. Dışişleri Bakanı Gül sonunda bu iddiaya cevap vermek zorunda kaldı ve "Hangi egemenlikten söz ediyorsunuz? Bir kasa portakal ihraç edemiyorsunuz. Kimse sizi tanımıyor" deyiverdi. Erdoğan Hükümeti'yle ipleri koparan Denktaş da bunu fırsat bilip hemen karşı hücuma geçti: "Egemen değildiysek, Türkiye büyükelçisini niye gönderdi? Niye 20 yıldır devletiz diye tanıdı? 21 yıl sonra bize Türkiye'nin 'Malını mülkünü satamıyorsun, bu ne biçim egemenlik' demesi kabul edemeyeceğimiz bir durumdur. Biz egemenliğimize sahibiz, sonuna kadar da sahip olacağız..." Kim haklı? KKTC gerçekten egemen bir devlet olarak tanımlanabilir mi? Gerçi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün Yunan "Elefterotipia" gazetesine verdiği demeçte belirttiği gibi, "Dünyada her şey değişiyor, egemenliğin tanımı bile" ama yine de uzmanlara kulak vermekte yarar var. Dış egemenlik Anayasa Hukuku'nda otorite isimlerden Prof. Dr. Ali Fuat Başgil egemenlik kavramını ikiye ayırıyor: Devletin "iç hakimiyeti" ve "dış hakimiyeti." İç hakimiyetin sınırlarını kuvvetler ayrılığı, temel hak ve özgürlükler olarak gösteriyor. Dış hakimiyeti ise uluslararası hukukla sınırlıyor. Başbakanlık Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun da bu konuda önemli araştırmaları var. "Küreselleşme ve AB-Türkiye ilişkileri çerçevesinde ulusal egemenliğin geleceği" konulu bildirisinde bu tartışmaya ışık tutabilecek değerli örnekler verdi. Davutoğlu egemenlik kavramında 1648 tarihli Westfalya Anlaşması'nın bir dönüm noktası olduğunu belirtiyor. Bu anlaşma klasik egemenliğin iki ana unsurunu şöyle tanımladı: Otorite ve sınır, uluslararası tanınma. Davutoğlu günümüzde uluslararası hukuk alanında önde gelen uzmanlar arasında sayılan Stephen D. Krasner'in yorumunu da hatırlattı. Krasner'e göre egemenliğin 4 farklı yönü var: İç egemenlik: Bir devlette kamu otoritesinin örgütlenmesi ve bu otoritenin denetim mekanizmasına, kontrol gücüne sahip olması. Sınır ve karşılıklı bağımlılık egemenliği: Kamu otoritesinin sınır aşan hareketlerini de denetleyebilme yeteneği. Uluslararası hukuk egemenliği: Devletlerin birbirlerini tanımaya dayalı egemenlik alanı. Westfalya egemenliği: Dış aktörlerin iç otorite yapısına müdahale edememesi. Krasner'in yorumundan yola çıkarsak, KKTC, egemenliğin 4 ölçüsünden en az 3'üne sahip değil. Hangisi daha iyi Tamam; Annan Planı ile KKTC, doğrusu pek de anlam taşımayan iç egemenliğini yitiriyor ama buna karşılık siyasal eşitliğe sahip, kurucu devlet olarak ikili egemenliğin ortağı statüsünü kazanıyor. Bir başka deyişle, egemenliğin diğer üç unsuruna da kavuşuyor. Denktaş, Gül'ün "Bir kasa portakal bile ihraç edemiyorsunuz" eleştirisine istediği kadar içerlesin; gerçek bu. Alın size bir örnek: KKTC, narenciye ihracatında "Kıbrıs Cumhuriyeti" yerine kendi kaşesini kullanmaya kalkınca, AB kapılarını kapatıverdi. Bu nasıl egemenlik? Başbakan Mehmet Ali Talat, Denktaş'ın "hamaseti"nin hiç bir işe yaramadığını dün çok güzel ifade etti: "Kıbrıs sorunu çözülmeden KKTC ekonomisinin gelişmesi hiçbir şekilde mümkün değil. Siyasal zemini olmayan bir ekonomiyi geliştirmeye çalışmak, samana kazık çakmak gibi birşey..."
|