Türkiye'yi küçümsemeyin

Fransız sağının ihanetiyle 15 gündür moralleri bozuk olan Avrupa sevdalılarına iyi bir haberimiz var. Biliyorsunuz; Türkiye ile ilgili karar Aralık ayında Brüksel'de ama Hollanda'nın başkanlığında verilecek. 1 Temmuz'da bu görevi devralacak olan Hollanda, döneminin en zor ve en zorlu konusu olan Türkiye'nin üyelik perspektifi konusunda şimdiden sıkı bir çalışmaya girdi. "Central Planbureau"dan Türkiye'nin üyeli- ğinin AB'ye ekonomik olarak ne getirip ne götüreceğini araştırmasını istedi.
Kısaca CBP olarak bilinen "Central Plan- bureau", Ekonomi Bakanlığı bünyesinde, hükümet politikalarına yön verecek araştırmalar yapmakla görevli bir kuruluş. CBP, talebi yerine getirdi ve "Türkiye'nin AB üyeliğinin ekonomik yansımaları" konulu raporunu geçen ayın son gününde hükümete sundu.
Arjan Lejour, Ruud de Mooij ve Clem Capel adlı araştırmacıların hazırladıkları toplam 58 sayfalık raporun tam metnine ulaştık.
Alan mı razı, veren mi?
"Türkiye ilk aşamada AB'nin refah düzeyine 3 milyar Euro'luk artı katkı yapacak" denilen (dikkatinizi çekeriz; bugüne kadar Türkiye'nin AB ekonomisine zararının, yararından fazla olacağı iddia ediliyordu) raporun di- ğer satırbaşları şöyle:
AB üyeliğinin Türk ekonomi ve sosyal yaşamında etkileri önemli olacak. Ülkenin refah düzeyi, daha ilk aşamada yüzde 1.4 sıçrama kaydedecek. Bu da bugünkü de- ğerlerle 3.5 milyar Euro'ya ulaşıyor.
AB yasa ve kurallarının sağlayacağı kurumsal reformların Türkiye GSMH'sine katkısı yüzde
8.9 oranına ulaşacak. Bu da yine bugünkü rakamlarla 22.4 milyar Euro ediyor.
Türkiye GSMH'sindeki artış AB ülkelerine de yarayacak: AB'nin global refah düzeyine Türkiye'den 7 milyar Euro'luk katkı gelecek.
Şu sıralar Türkiye tartışmalarında, ekonomik açıdan üç ölçüye bakılıyor: Türkiye'nin AB iç pazarına girişi, reformların etkisi, işgücünün serbest dolaşımı.
Ancak diğer önemli potansiyel etkiler görülemiyor. Örneğin Türkiye'nin parasal birliğe ve ortak tarım politikasına girmesi gibi. Salt ticari etkilerde odaklanınca, Türkiye'ye doğrudan yabancı yatırımların AB ekonomisine yansımaları da gözardı edilmiş oluyor.
Oysa Türkiye'nin AB yasa ve kurallarına uyum sağlamasıyla dengeler değişecek. Örne- ğin ticaretteki idari engeller AB düzeyine inecek. Bu da AB'nin Türkiye'ye ihracatının en az yüzde 19 artması demek.
Türkiye açısından ise özellikle tekstil ürünleri ihracatında yüzde 18 artış olacağı tahmin ediliyor. 1 Mayıs 2004'te AB'ye üye olacak Doğu Avrupa ülkelerine bu sektörde zarar vereceği kesin.
Şimdi geldik raporun en önemli gözlemine. Aynen aktarıyoruz:
"AB üyeliği Türkiye'deki reformlar için tetikleyici olabilir. Bu da Türk ekonomisinde son derece olumlu etkiler yaratabilir. Daha iyi kurumlar, daha az yolsuzluk ve hükümetin daha etkin çalışması gibi. Bu faktörler de Türkiye'nin dış ticaretinde ve yabancı yatırımlarda olumlu yansımalar yaratabilir. Örneğin Türkiye bu kurumlarını Portekiz düzeyine getirirse, ticaret hacmini yüzde 50'den fazla artırabilir. Kişi başına yıllık gelir de yüzde 9 büyüyebilir ki bu da 22.5 milyar Euro anlamına geliyor. Bundan biz de yarar görürüz; AB'nin GSMH'sine Türkiye'den 7 milyar Euro katkı gelir."
Sonuç: Alıntı yaptığımız rapordaki tabloya göre, Türkiye, AB'ye hiç değilse başta Polonya olmak üzere Doğu Avrupa ülkeleri kadar yük olmayacak.
Ah, bir de 2001 Şubat krizi olmasaydı... AB ekonomilerinin durgunluğun pençesinde kıvrandığı, nüfusunun da yaşlandığı bu dönemde kim kime muhtaç olurdu, görürdük...