kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
6 Mart 2009, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Murat Emir Eren: Gerçek dünyanın süperkahramanları

Sinema dergisi
Giriş Saati : 06.03.2009 09:51
Güncelleme : 06.03.2009 19:18
Yeni Haber
Yalnızca ismiyle bile heyecan yaratan ve çok ama çok uzun zamandır beklenen bir çizgi roman uyarlamasıydı "WATCHMEN". Çizgi roman dünyasının karanlık prensi Alan Moore’un süperkahraman mitini ters yüz eden ünlü eserinin Zack Snyder imzalı sinema uyarlaması nihayet seyirci karşısına çıkmaya hazır..
"Hikayenin başında bir süperkahramanın ölü bulunması, herhangi bir çizgi romana başlamak için iyi bir yol olur diye düşünüyordum. Ölümün ardındaki gizem aydınladıkça, daha da derinlere inebilir, süperkahramanlar dünyasının kalbine ulaşabilirdik. Böylece okura çizgi romanlardaki süperkahraman imajından çok farklı bir gerçekliği gösterebilirdik."

1986 yılının Eylül ayında piyasaya çıkan yeni çizgi romanı için ünlü yazar Moore böyle diyordu. Çizer Dave Gibbons'la birlikte ortaya çıkardıkları ve o döneme kadar eşine rastlanmayan bir çizgi roman olan Watchmen, bu açıklamadan da anlaşılabileceği gibi, süperkahraman mitini tersyüz eden bir yapıya sahipti. Onların gündelik yaşamlarını, çekişmelerini, güçlerinin devlete ve halka karşı nasıl bir silaha dönüşebileceğini sergiliyordu. Elbette sadece bununla da kalmıyordu.

Watchmen aynı zamanda dönemin politik atmosferini derinlemesine kavrayan ve zamanının çok ötesinde duran bir eserdi. Moore, 80'lerdeki ABD-Sovyetler Birliği gerilimi üzerine temellenen hikayesinde, süperkahramanlar arasındaki hiyerarşik ilişkiyi, süperkahramanların temsil ettiği değerlerin kofluğunu anlatabilmiş, tıpkı "V For Vendetta"da olduğu gibi tarihi gerçeklerden yola çıkarak alternatif bir gerçekliğe ulaşmıştı. Watchmen, tam da piyasaya çıktığı dönemde, 80'li yıllarda geçiyordu, ama tam olarak aynı yılları anlatmıyordu. Sanki tarihin bir noktasında kırılma yaşanmış ve olaylar farklı gelişmişti. Ortaya ucubik bir manzara çıkmışsa da, çizgi romandaki bu manzara gerçeğinin yanında çok daha masumdu...

Şimdilerde "Cherry Cherry Lady", "Keep Me Hangin' On" gibi şahane şarkılarla andığımız 80'ler, reddedilemez eğlencesinin yanında, ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaş'ın ve nükleer savaş tehdidinin gölgesinde geçmişti. Bugün en az ismi geçen şarkılar kadar kült birer obje haline gelen Ronald Reagan, Mihail Gorbaçov gibi siyasi isimlerin, Afganistan Savaşı'nın, ideolojik propaganda filmlerinin, Rambolar'ın ve 60'lardaki komünist avını aratmayan bir paranoya ortamının damgasını vurduğu yıllardı 80'ler. Elbette "Halk devletten değil, devlet halktan korkmalıdır" mottosundaki bir yazar olarak Moore'un bu dönemde boş durması sözkonusu olamazdı. Zira devir, şimdilerde ayyuka çıkan global korku toplumunun temellerinin atıldığı devirdi. Süperkahramanlarsa hayal dünyamızın naifliğinden koparılarak devletin hizmetine girmişti bile. Onlar da temiz kalamamıştı. 1980'lerde çizgi romanda başlayan büyük değişimin mimarlarından olan Alan Moore'un yarattığı Watchmen'se çizgi romanların daha ciddi, gerçekçi ve karanlık bir havaya büründüğü, Karanlık Çağ olarak anılan bu dönemin en önemli ürünlerinden biriydi ve en hafif tabiriyle çizgi roman dünyasına vurulmuş bir tokat gibiydi. Daha sonra benzerlerini fazlasıyla göreceğimiz bağımsız ruh taşıyan çizgi romanların da önünü açacaktı. Ayrıca daha ilk karesinden itibaren okurun üzerine kasvetiyle çöreklenen ve flashbackflashforward tekniğiyle anlatılan hikayesi nedeniyle yoğun dikkat talep eden bir çizgi romandı. Watchmen'in çizgi romanseverler tarafından bu zamana kadar fanatizm boyutunda sahiplenilmesinin en önemli nedeni de buydu.

(...)

Süperkahramanların direnişi

"Watchmen"de hikaye 1985 yılı Amerikası'nda, alternatif bir evrende geçiyor... Bu dünyada süperkahramanlar artık gündelik toplum yaşamının ayrılmaz bir parçası olmuştur. Nixon hala başkandır ve halk nükleer savaş paranoyasıyla yaşamaktadır. Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki gerilim had safhadadır. Her biri ya devlet için çalışır hale gelen ya da emekli olan süperkahramanlarsa her şeye rağmen halkın güvendiği bir zümredir. Eskiden yasadışı olarak güvenliği sağlayan maskeli güvenlik görevlisi Rorschach, yasa dışı eylemlerinden aklandıktan sonra her şeyden elini ayağını çekip köşesine çekilmiştir. Olup bitenlerse Rorschach'ı saklandığı delikten çıkaracaktır. Zira eski meslektaşlarından birisinin The Comedian- öldürülmesi üzerine geçmişin ve günün süperkahramanlarını öldürmek ve gözden düşürmek üzere bir komplo hazırlandığını keşfetmiştir. Bu aynı zamanda bir korku toplumu yaratma ve böylece nükleer savaş başlatmak için halkın desteğini alma amaçlı bir komplodur. Rorschach suça karşı beraber mücadele ettiği eski dostlarıyla yeniden iletişim kurar. Emekliye ayrılmış eski süperkahramanlardan oluşan bu grupta, Rorschach haricinde annesi Silk Spectre'nin mirasını devam ettiren Silk Spectre II, Doctor Manhattan, Nite Owl ve Ozymandias da bulunmaktadır. Her biri, The Comedian'ın ölümünden önce günlük rutin işlerine dönmüş, normal bir hayat sürmeye başlamışsa da, bu olay onları bir araya getirir. Zira bu sıradan bir ölüm değildir. Hedefte kendileri de vardır ve bir zamanlar halkı korumakla görevli olan bu grubu koruyacak kimse yoktur...

(...)