kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
6 Aralık 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ERGUN BABAHAN

Devletin paradigması değişiyor mu?

CHP lideri Deniz Baykal, son dönemde birbiri ardına çarpıcı açıklamalar yapıyor.
Önce çarşaflılara kucak açtı, ardından da tek parti dönemine yönelik çok sert eleştirilerde bulundu.
Baykal'ın yakın geçmişte çeşitli siyasi açılımlarla uğraştığı ama hiçbirinin ardını getirmediği bir gerçek.
Yalnız bugün farklı bir durum olduğu da bir başka gerçek.
CHP sonuçta Cumhuriyet'i kuran parti.
Böyle bir partinin çarşaftan tek parti değerlendirmesine kadar, köklü bir değişimden geçiyor olmasının ardında, insan sanki büyük bir planın izlerini hissediyor.
CHP'nin bu son açılımı daha kapsamlı düşünülmüş hissi veriyor insana.
Belki "Sadece seçim açılımı" diyenler haklıdır ama ben bunu, toplumun geniş yığınlarını tek bir partinin eline bırakmama çabasının ilk adımı olarak da görüyorum.
Toplumun hem fikri duruşunun belirlenmesinde büyük ağırlığı olan aydınlarından, hem de geniş kesimlerinden uzak bir duruşu var CHP'nin.
301'den kadınların başörtüsüne kadar kalın çizgilerle belirlenmiş bir duruş bu.
Hrant Dink cinayetine mesafeli yaklaşması, Ergenekon'un avukatlığına soyunması gibi adımlar bu uzaklığı giderek artırıyor.
Aynı şekilde muhafazakar kesimi toptan yok sayması, ekonomik kriz ortamında bile bu kitlenin gidecek bir parti bulamamasına yol açıyor.
CHP'nin yeni dönemde hem bir kısım aydınlarla barışma, hem de muhafazakâr kesimin dertlerine sahip çıkma girişimlerine tanıklık edebiliriz.
Washington'daki değişim rüzgarından her ülke etkilenecek.
Bu değişimin süresi ne olur bilinmez ama kısa süreli etkisinin çok güçlü olacağı açık.
CHP kadar, devletin önde gelen kadrolarının ve strateji yapıcılarının da hem aydınlarla, hem de muhafazakâr kesimle bu kadar mesafeli olunmasından rahatsızlığı hissediliyor.
Baykal'ın çıkışının ardında böyle bir gerçeği görmek ve bu gerçekle yüzleşme zorunluluğu da yatıyor olabilir.
Elbette Cumhuriyet mitinglerine sahip çıkan, her türlü özgürlük açılımının karşısında duran, inancın en küçük dışavurumunu irtica olarak gören bir partinin bu kadar hızlı bir değişim geçirmesi kolay değil. Burada da iş belki de İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin, Umut Oran, Fuat Keyman gibi isimlere düşecektir.
Çünkü bunun zorunlu bir değişim olduğu çok ortada.
Toplumun hem liberal, hem muhafazakâr kesimlerinin memnuniyetsizliğinin artabileceği bir ortam var ama bu memnuniyetsizliğin akabileceği bir kanal yok.
Baykal, CHP'yi şimdi böyle bir kanal olmaya zorluyor.
"Yapabilir mi" derseniz, kolay olmadığını söylerim.
Çünkü, Deniz Bey'in kendisi 1988 sonbaharında Yeni Asır yazarı Hüseyin Kocabıyık'ın "CHP neden inançlı kesimlere açılmıyor?" sorusunu şöyle yanıtlamış:
"Sen bu CHP'nin içini bilmiyorsun. Bir açılım yapmaya kalksan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin kadınları partiyi basıyor. Bazı şeyleri yapmak gerekiyor maalesef."
Baykal'ın sözünü ettiği kadınların bir bölümü şimdi kendisi tarafından Meclis'e ve partinin içine kadar taşındı.
O yüzden bu açılımı yapmak, arkasında durmak, devamını getirmek, en azından Baykal için çok daha zor olabilir.