kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Temmuz 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Rejimin sinir uçları

Ankara yaz aylarında alışılmışın ötesinde yabancı akınına uğruyor. Çok değil 7 yl önce ekonomik krizi tetiklemekle suçlanan yabancı sermaye bu kez Türkiye'nin istikrarı için teyakkuza geçmiş durumda. Portföylerini yavaş yavaş boşaltmaya başlasalar da bu ülkeden kolay kolay vazgeçmeye niyetli değiller. Bu yüzden olan biteni anlamaya çalışıyorlar. Cevabı zor soruları ardına ardına soruyorlar.
"AK Parti kapatılır mı, yoksa bir ara çözüm bulunur mu?", "Başbakan Tayyip Erdoğan bağımsız aday olabilir mi?", "Ergenekon soruşturması devletin zirvesinde dengeleri nasıl etkiler?", "Abdüllatif Şener'in yeni oluşumunun başarı şansı nedir?"
Aslında bu ve benzeri soruların yanıtını bu sıralar Avrupa turunda olan Merkez Bankası yöneticileri de vermeye çalışıyor. Özellikle yeni ekonomik program öncesi, yeni hükümet formüllerine odaklanan yabancılar, "Siyasi istikrar, IMF ve AB ile ilişkiler, cari açık riskinin yönetimi" konularına fazlasıyla odaklanmış durumdalar. Ulaşabildikleri AK Parti yöneticilerinden, bürokratlardan, gazetecilerden geleceğe ilişkin tahminlerini dinliyorlar. Yetmiyor, uzmanlarını bizzat gönderip, kısa kısa notlar alıyor. Aslında her şeyi biliyorlar ama en küçük farklı bir yorum duydular mı, adeta arkeolojik kazıya başlıyorlar.

Sihirli formül
Geçtiğimiz hafta görüştüğümüz bir dizi yabancı portföy yöneticisi, biraz da dışarıdan bakmanın avantajı ile şu formülü ortaya attılar:
"Türkiye'de iki kritik dava sürüyor. İktidar partisi hakkında kapatma davası. Eski paşaları da kapsayan terör örgütü kurma davası. Aslında her iki dava da siyasi içerikli. Ak Parti, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmakla suçlanıyor. Ergenekon sanıkları ise meşru olmayan yollarla iktidarı devirme girişiminde bulunmakla. Birinci sınıf demokrasi olma iddiasındaki Türkiye, her iki davayı bir orta noktada sonuçlandıramaz mı? Üstelik herkesin kendi dersini çıkarmasını sağlayacak şekilde. Örneğin, AK Parti için 'Evet laikliği zorlayan iş ve işlemleriniz oldu. Ancak bunlar partinin kapatılmasını gerektirecek ağırlıkta değil. Hazine yardımından mahrumiyetle sizi cezalandırıyoruz. Lütfen özeleştirinizi yapın' denilebilir.

Yabancılar şaşkın
Ergenekon sürecinde eline silah almış, şiddet kullananları azmetttirmiş olanlar ceza alır, diğerlerine ise daha fazla hapiste kalmalarını önleyecek süreli ceza verilir. Onlar da şapkayı önüne alıp düşünür. Böylece Türkiye'de hem laiklikle ilgili kaygılar hem de yaşam biçimini tehdit altında gören vatandaşlar açısından bir rahatlama sağlanır. Aynı zamanda darbe düşüncesi, darbe planlaması ve darbe girişimi gerek görevdeki gerekse emekli komutanlar açısından hayale gelmeyecek biçimde tarihe gömülür."
Kuşkusuz devam eden davaları etkileyecek değerlendirmelerden kaçınmak zorundayız. Lakin yerliler kadar yabancılar da olup bitene anlam veremiyorlar. "Daha bir yıl önce seçmenin yarısının desteğini alan parti nasıl kapatılır?" ile "Katılım müzakaresi yapan bir ülkede, bu çağda darbe nasıl taraftar bulur?" demekten kendilerini alamıyorlar. İyimser veya kötümser tüm senaryoya rağmen Başkent'teki hava ise maalesef "kökünü kazıma" modunda seyrediyor.