kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Temmuz 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ÜLKÜ TAMER

"Utancın yüzü yanıp durdukça"

Kemal Özer'le dostluğumuz yarım yüzyılı ya devirdi ya devirmek üzere. Özellikle 1950'lerin sonlarıyla 1960'larda, a dergisi serüveninde neredeyse hiç ayrılmazdık. Adnan Özyalçıner'le birlikte derginin hamallığını yüklenmiştik. Dizgi, baskı, kağıt bulma, dağıtım bizim sorumluluğumuzdaydı. Basılmış dergileri koltuklarımızın altına sıkıştırır, İstanbul'daki satıcılara tek tek dağıtır, Anadolu'ya gönderilecekleri de paketler, postalardık.
Maça giderdik her hafta. Hangi takımın maçı olursa.
Kahveye aynı saatlerde damlar, aynı saatte evlere dağılırdık. O arada bağıra çağıra langırt oynadığımız da olurdu.
İlk kitabının, Gül Yordamı'nın kapağını ben yaptım.
İlk tanıtma yazımı da o kitap için yazdım.
Şimdi birbirimizi yılda bir kere ya görüyoruz ya görmüyoruz. O da, bir başka kentte düzenlenen etkinliklerden birinde karşılaşabilirsek.
Ama o dostluk, sıcaklığından hiç yitirmedi.
Niye yazıyorum bunları? Kemal'in şiirleri konusunda nesnel olamayacağımı belirtmek için belki. Özellikle edebiyat konusunda, nesnel olmaya inanmıyorum ki zaten. Bazen kötü olarak nitelendirilen bir şiir bile sizde çok özel çağrışımlar, duygular uyandırır, o şiiri dilinizden düşürmezsiniz. Herkesin bayıldığı bir öyküyü ise ilk sayfasında elinizden bırakıverirsiniz.
Hemen belirteyim: Kemal'in şiirlerini, şairi dostum olduğu için seviyor değilim. Yüzünü görmediğim biri bile yazmış olsaydı o şiirleri, yine de severdim. Dostluk, sadece ayrı bir sıcaklık katıyor okuduğum dizelere.
Kemal toplumcu bir şair. Ama, Memet Fuat'ın söylediği gibi, "sevdasıyla davasını içe işledi". İnançlarını savunurken, kimi sanatçılar gibi sloganlara, çığlıklara, şamataya sığınmadı. Şiir yazdığını hiç unutmadı.
Geçenlerde yayımlanan son kitabı, Temmuz İçin Yaralı Semah bunun kanıtı.
Arka kapak yazısında söylenenlere katılıyorum:
"Yaşanan'a tanıklığı şiirinin odağına yerleştiren Kemal Özer , bu tutumunu Temmuz İçin Yaralı Semah 'ta da sürdürüyor. 2 Temmuz 1993 Sivas yangınında 'yaşanan'lara şiirlerle bakıyor. Yangının yol açtığı ölümleri, ölümlerin yol açtığı duyguları, tepkileri, acıları, dramları görünür kılmayı amaçlayan bu şiirler, bir tanıklığın tutanağı olduğu kadar, 'yolun sona erdiği yerde yeniden yola çıkan' ı da içinde barındırıyor. Suçun üstüne gitmeye yönelen bir yürüyüşle döne döne, tıpkı semah gibi. Temmuz İçin Yaralı Semah, gömülmek istenene, unutturulmak istenene karşı bir suçüstü kitabı."
Eleştirmen değilim ben. Okuduğum, sevdiğim kitaplar üstüne izlenimlerimi dile getiriyorum sadece.
Şiir eleştirmeni ise hiç değilim. Bir şiiri okur, ya severim ya sevmem. Şiir üstüne konuşmayı ise hiç beceremem. Yapıtları çeşitli yöntemlerle incelemek, didiklemek, artılarını, eksilerini belirtmek benim harcım değil. Şiire yaklaşımım da o değil.
Temmuz İçin Yaralı Semah'ı çok sevdim. 1993 Temmuz'unu hatırladıkça bu sevgiye acı karıştı, hüzün karıştı. O duygular içinde kitabı döne döne okudum yeniden.
Şiirlerden birini, "Son Söz Yerine"yi aktarayım:
Her biriniz birer andaç
adınızla anılacak bundan sonra
söz vermek için yazılan bu şiirler

Mayısta açan gül adınızla anılacak
alanlara çıkan ses, anımsatan özlem
yarım bırakılmış bir yaşamı

Zaman adınızla anılacak Temmuz geldiğinde
yerinden oynayan ana yüreği kapının her çalınışında
Adınızla anılacak körün gözünden
perdeyi kaldıran o alev
utancın yüzü yanıp durdukça

Birer adım olacak her biriniz
biri bitse bile bir başka yürüyüş için
yeniden başladıkça bu yaralı semah