kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Temmuz 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ÖMER TAŞPINAR

Washington ve Ergenekon

WASHİNGTON

Komplo teorilerini sevmem . Türkiye'de uluorta gözüken şeyler varken, bazı karanlık dış dinamiklere bakarak analiz yapmak bana hiçbir zaman anlamlı gelmemiştir. O nedenle Ergenekon'a bakıp "ABD düğmeye bastı, böyle oldu" gibi klişe laflara pek rağbet etmemek gerek. Ancak her şeye rağmen Türkiye'de Cumhuriyet tarihinin en ciddi gelişmeleri yaşanırken "Olup bitene Washington nasıl bakıyor" sorusuna bir cevap gerekiyor.
Evet ama hangi "Washington"? Zaten sırf bu soruyu sormak bile komplo teorileri kurmanın anlamsızlığını gösteriyor aslında. Zira Washington'da Türkiye konusunda tam bir kafa karışıklığı hakim. İki farklı cephe ve iki farklı bakış açısı birbirini ikna etmeye çalışıyor . Kaba hatlarıyla ifade etmek gerekirse durum şöyle: bir cephede AK Parti'den hiç hazzetmeyen bir ekip var.
Bunlar genelde Türkiye'de ciddi bir İslami tehlike görüyor. Türkiye'deki gelişmeleri açıklamak için temel referans noktaları sadece ve sadece İslam. Onlar açısından bazı olaylar var ki, Türkiye-ABD ilişkilerinde tamiri imkansız yaralar açtı. 1 Mart tezkeresinden tutun, iki yıl önceki Hamas ziyaretine kadar, Türkiye'de ABD aleyhine yaşanan bütün gelişmelerden AK Parti'yi ve onun temsil ettiği "İslami zihniyeti" sorumlu tutuyorlar.

İslam referans değil
Bu cepheyi tanımlamak için "Bush yönetimi" gibi geniş bir kavram kullanmak yanlış. Zira aynı Bush yönetiminin içinde AK Parti'ye çok daha olumlu bakan ve Türkiye'yi İslam dünyası için bir model olarak değerlendirenler de var. Bu cephenin referans noktası İslam değil. Onlar AK Parti'ye Avrupa Birliği ve Türkiye'nin demokratikleşme sancıları penceresinden bakıyorlar. İslam dünyası ve Batı arasında çıkan gerilim nedeniyle, Türkiye'nin AB üyeliğini medeniyetler çatışmasına verilecek en iyi cevap olarak görüyorlar.
Peki Bush yönetimindeki bu kafa karışıklığını nasıl açıklamak gerekiyor? Bir bakış açısına göre sorun realistler ve neokonlar arasında. Bu mücadele 2006'da kısmen realistler lehine sonuçlandı ve neokon kadroların önemli bir kısmı tasfiye edildi. Ancak her şeye rağmen Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin Bush yönetimi içinde önemli bir ağırlığı var. Rumsfeld'in istifası sonrasında Savunma Bakanlığı'nı büyük oranda kaybeden neokon kadrolar, Beyaz Saray'da Cheney'nin ekibinde kendilerine sıcak bir yuva buldular. Bu neokon ve şahin kadroya karşı Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ve Savunma Bakanı Robert Gates realist cepheyi temsil ediyor. Bu realist cephenin neokonlardan en temel farkı Türkiye'nin AB'ye girmesini gerçekten istiyor olmaları. Neokonlar ise AB'den nefret ediyorlar. Türkiye ile AB dışında daha rahat ittifak kurabileceklerini düşünüyorlar.

Neokon-ulusalcı birlikteliği
Durum böyle olunca son yıllarda Türkiye'nin AB düşmanları ile Amerika'nın AB düşmanları arasında doğal bir ittifak yaşanmaya başlandı. Avrupa düşmanlığı dışında, İslami tehlike konusunda da aynı korkuları paylaşan ulusalcı ve neokon platform Washington'da sesini epeyce yükseltti. Bu ses yükseltme işinde aynı frekansı paylaşan bazı Türk ve Amerikalı uzmanların yoğun çalışmaları ve kalemşorluk faaliyetleri büyük rol oynadı . Aynı dönemde devreye Washington'da bazı araştırma kurumlarındaki toplantılar girdi. Hatta TSK'nın en yüksek kademeleri buralarda "off the record" konuşmalar yaptı.
Ancak bu ulusalcı-neokon birlikteliği pek uzun sürmedi. Zira her iki akım da kendi ülkelerine yabancılaşmış durumdaydı. Amerika'da neokonlar ve Türkiye'de ulusalcılar kendi toplumlarındaki büyük demokratik değişime karşı kürek çekiyorlardı. Sonuç olarak gerek Amerika, gerekse Türkiye'deki demokrasi dalgası bu tip yapay ittifaklardan çok daha güçlü çıktı. Her şeye rağmen Washington'da marjinal de olsa askeri vesayet altında daha kolay kontrol edilecek oligarşik bir Ankara arzulayan bazı güç odakları olabilir. Tıpkı aynı tür bir Ankara'yı arzulayan Ergenekon gibi. Ancak şurası kesin: Türkiye'de yaşanmakta olan tarihi gelişmeler sayesinde artık askeri darbeler dönemi sona ermiştir. Bu yeni Türkiye zaten pek yakında yeni bir Washington'a da kavuşacaktır.