kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Nisan 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

CHP lideri Baykal'dan, hükümete ağır eleştiri

Yeni Haber
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, 23 Nisan nedeniyle Meclis Genel Kurulu'nda Başbakan Erdoğan'ın sözlerine sert yanıt verdi.

Baykal, "Dokunulmazlık zırhının arkasına saklanan başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri demokrasilerde yoktur. Kendi suçları için af çıkaran bakanlar, milletvekilleri demokrasilerde yoktur. İktidar olanakları ile kendi yakınlarına ihale ayarlamak, demokrasilerde yoktur. İktidar olanakları ile devlet bankalarını kullanarak yakınlarınıza yandaş medya satın almak demokrasilerde yoktur. "Anayasanın temel ilkelerini dini temellerde yeniden yorumlayacağız' diyenlere devletin en önemli görevlerini vermek, demokrasilerde yoktur" diye konuştu.

Deniz Baykal, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle özel oturumla toplanan Meclis Genel Kurulu'nda konuştu. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını içtenlikle kutladığını belirten Baykal, "Ülkemizin barış, refah, mutluluk ve bağımsızlık içinde daha nice bayramlar geçirmesini diliyorum" dedi. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bazı özellikleri bulunduğunu söyleyen Baykal, şunları söyledi:

"Yüce Meclisimiz dünyanın en eski 10 parlamentosundan biridir. Genelde Meclisler yeni bir devletin kurulmasından sonra oluşturulur. Türkiye'de öyle olmadı. Tam tersine TBMM devleti kurdu. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı yapacak orduyu bu Meclis kurmuştur. Savaşı bu Meclis yönetmiştir. Yeni devletin temellerini bu Meclis atmıştır. Zaferi Büyük Atatürk'ün önderliğinde bu Meclis kazanmıştır. Barışı bu Meclis yapmıştır. Saltanatı, hilafeti bu meclis sona erdirmiştir. Milli iradenin egemenliğini bu Meclis sağlamıştır. Cumhuriyetin temellerini işte bu Meclis atmıştır.

Onun içindir ki, TBMM'nin kuruluşunun çok özel bir önemi vardır. Yüce Meclis daima bağımsızlığımızın, egemenliğimizin, milli iradenin üstünlüğünün, hukuka saygının bir simgesi olmuştur."

Baykal, halkı Müslüman olan bir ülkede, bir yandan dine saygı gösterilirken, bir yandan da dinin devlet yönetiminde, hukukta ve eğitimde egemenliğine son vermenin, çağdaş bir anlayışla laikliği gerçekleştirmenin Meclis'in en büyük ve dünyaya örnek olacak eserlerinden biri olduğunu vurguladı. Baykal, "O sayede egemenlik gökten yere inmiş, hanedandan millete geçmiştir. Teokratik otorite döneminin yerini, laik idare anlayışı almıştır" diye konuştu.

EGEMENLİK ANLAYIŞI KAFATASINA DAYALI DEĞİLDİR

23 Nisan temsil ettiği egemenlik anlayışının, "bir sosyal sınıfa, ırk veya kan esasına, kafatasına dayalı bir egemenlik" olmadığının altını çizen Deniz Baykal, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bizim egemenlik anlayışımızda hangi dinden, hangi mezhepten, hangi etnik kökenden, hangi düşünceden olurlarsa olsunlar bütün insanlar eşittir ve hepsi Türk ulusunun bir parçasıdır. İşte Türkiye Cumhuriyeti bu büyük devrimin eseridir ve demokrasinin yolunu açan da bu Cumhuriyet anlayışı olmuştur. Cumhuriyet ile demokrasi aslında ayrılmaz bir bütündür. Cumhuriyetten uzaklaşarak demokrasiyi güçlendiremezsiniz. Cumhuriyeti azaltarak demokrasiyi arttıramazsınız. Cumhuriyet ve onun en önemli temellerinden biri olan laiklik, demokrasinin vazgeçilmez koşuludur. Demokrasi ve özgürlük uğruna laiklikten vazgeçeceğiz derseniz demokrasiyi de tahrip etmiş olursunuz. Türk toplumunda İslamiyet, laiklik ve demokrasi bir altın üçgen oluşturmuştur. Bunların tümüne aynı zamanda sahip çıkmak zorundayız."

LAİKLİK VURGUSU

Deniz Baykal, Batının yüzyıllar boyunca savaşarak, kan akıtarak ulaştığı laiklik anlayışına Türkiye'nin barış içinde, milli iradeye saygıyı zedelemeden ve TBMM'nin ileri görüşlü yaklaşımları ve kararlarıyla ulaştığını vurguladı. Baykal, "Bizim laiklik anlayışımız devletin bütün inançlara, dinlere ve mezheplere saygı göstermesini ve eşit davranmasını gerektirir. Ama aynı zamanda hiçbir inancın, mezhebin ve dinin devletin yönetimini, hukukunu ve eğitimini etkilemesine izin vermeme ilkesine dayanır" diye konuştu.

MİLLİYETÇİLİĞİMİZİN TEMELİNDE IRKÇILIK YOK

Milliyetçilik felsefesinin "ulusun ortak değerlerine" dayandığına vurgu yapan Baykal, "Herkesin etnik kökenine saygı gösteririz, ama etnik ayrımcılığın Cumhuriyetimizi, demokrasimizi tahrip etmesine izin vermeyiz. Bizim milliyetçiliğimizin temelinde ırkçılık yoktur. Siyasi bir bilinç ve siyasi bir dayanışma vardır. Her kökenden insanlarımızın aynı milletin çatısı altında kardeşçe yaşamalarını isteriz. Biz insanların etnik kökenine saygı gösteririz" diye konuştu.

BAĞIMSIZLIĞIN TEMELİ

23 Nisan'ın aynı zamanda egemenliğin ve bağımsızlığın da temeli olduğunu ifade eden Baykal, şunları söyledi:

"Bu devleti kuranlar, en güç koşullarda bile yabancıların hakimiyetine girmeyi kabul etmemişler, başka devletlerin mandasına girme önerilerini kesinlikle reddetmişlerdir. TBMM dünyada örneği görülmemiş büyük devrimleri, reformları gerçekleştirirken hiçbir ülkenin baskısıyla, telkin ve tavsiyesiyle hareket etmemiştir. Ülkemizi çağdaş bir devlet haline getiren reformların hepsi, milletimizin temsilcisi olan TBMM'nin özgür iradesinin ürünü olmuştur. İmparatorluğun son yıllarında da yabancıların baskılarına boyun eğmeye razı olanlar vardı. Onlara karşı Atatürk ve yüce Meclisimiz inançla direnmeyi bilmiştir.

DAYATMALARA KARŞI DİRENİLMELİ

Ne yazık ki bugün de milli egemenliğimize, bağımsızlığımıza saygı göstermeyen bazı yabancı çevrelerin, kendi arzularını, iradelerini Türkiye'ye dayatmaya çalıştıklarını örnekleriyle görüyoruz. Türkiye'yi yönetenlerin, aynen devletimizin kuruluş aşamasında TBMM'de görev alan milletimizin yürekli temsilcileri gibi, bu baskılara direnmelerini, ülkemizin egemenliğine ve bağımsızlığına kıskançlıkla sahip çıkmalarını bekliyoruz. Ama öyle anlaşılıyor ki, bu baskıları bugün de sürdürmek isteyenler vardır."

Türkiye'nin Lozan'daki kazanımlarına aykırı olarak bazı talepleri, Türkiye'ye kabul ettirmek isteyenler bulunduğunu ifade eden Deniz Baykal, Türkiye'nin bağımsızlığının en güçlü teminatlarından biri olan yüksek yargı organlarına baskı yapmaya yeltenenler bulunduğunu söyledi. Baykal, "Bundan daha da vahimi, bu dış baskıları tahrik ve teşvik eden bazı çevrelerde vardır. Bunları şiddetle kınıyoruz. Ve inanıyoruz ki, hiçbir iç ve dış güç, hiçbir siyaset adamı, hiç bir milletlerarası kuruluş Türk hakimlerinin özgür vicdanlarını etkileyemeyecektir. Biz gerçek bağımsızlığımıza, adli kapitülasyonları kaldırarak kavuştuk. Şimdi adı konulmamış bir kapitülasyon sistemini Türkiye'ye kabul ettirmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir" diye konuştu.

EGEMENLİK, DİNİ SİYASETE ALET EDENLERLE MÜCADELE İLE ELE GEÇERİLDİ

Deniz Baykal, egemenliğin masa başındaki tartışmalarla, ilmi ya da dini fetvalarla, devredilmiş ya da devralınmış olmadığını vurgularken, "Tam tersine egemenlik, Mustafa Kemal önderliğinde asker, sivil insanlarımızın eşsiz gayretleri ve fedakarlıkları ile Sakarya'da, İnönü'de, Dumlupınar'da, savaş meydanlarında kan ve can pahasına kazanılmış bir haktır. Egemenlik, dini siyasete alet eden otoritelerle ve onların fetvaları ile mücadele ederek ele geçirilmiştir. Dini otoriteleri kullanan işgal güçleri ile mücadele ederek egemenliğimiz kazanılmıştır" dedi. Baykal, "O nedenle bizim egemenliğimiz, işbirlikçi teslimiyetçi değildir, millidir. O nedenle bizim egemenliğimiz dine dayalı değildir, laiktir. O nedenle anayasalarımızda yeralan laiklik ilkesinin değiştirilmesi teklif dahi edilemez" diye konuştu.

İKTİDARIN MEŞRUİYETİ ANAYASADIR

Siyasi iktidarların meşruiyetinin temelinin Anayasa ve hukuk olduğunu belirten Baykal, demokrasilerde hiçbir iktidarın kendi meşruiyeti ile ilgili tartışmaları, yeni bir Anayasa, yeni bir hukuk yaparak ortadan kaldırmasının mümkün olmadığını söyledi. "Denetimsiz güç, güç değildir" diyen Baykal, "Denetimsiz iktidar, demokratik değildir, meşru değildir. Siyasi meşruiyetin kaynağı, Anayasadır, hukuktur. Anayasa ve hukuk zafiyetleri, oy oranları ile kapatılamaz. Seçim Mecliste ve hükümette kimin iktidar, kimin muhalefet olacağını belirler. Hiçbir seçim sonucu iktidarların hukuka ve Anayasaya bağlı kalma, yargı bağımsızlığına saygı gösterme zorunluluğundan kurtulma sonucunu doğurmaya yetmez" diye konuştu.


LAİKLİK VURGUSU

Deniz Baykal, konuşmasında Laiklik ilkesine de vurgu yaptı. Laiklik anlayışının devletin bütün inançlara, dinlere, mezheplere saygı göstermesini ve eşit davranmasını gerektirdiğinin altını çizen Baykal, "Bu doğrudur. Ama laiklik anlayışı aynı zamanda hiçbir inancın, mezhebin, dinin, devletin hukukunu, eğitimini ve yönetimini oluşturmasına izin verilmemesini de gerektirir. Siyasetin referansı demokrasi olmaktan çıkar, inanç ve din olursa bunun sonucu kargaşa, çatışma ve karanlık bir otoriter rejimdir" diye konuştu. Baykal, şunları söyledi:

"Egemenliğin milli olması, aynı zamanda hem etnik olmaması hem de dini olmaması anlamına gelir. Devletimizin daha sonraki gelişmeleri de bu temelde yükselmiştir. Cumhuriyet bu temelde gerçekleştirilmiştir. Demokrasiye, Cumhuriyetle de pekiştirilen bu temeller üzerinde ulaşılabilmiştir. Demokrasimizin sağladığı olanakları, Cumhuriyetin ve devletin milli ve laik kimliğini ortadan kaldırmak için kullanmak tam bir aymazlıktır."

HÜKÜMETE ELEŞTİRİLER

"İktidarların seçimden çıkmış olması demokrasiyi güvence altına almaya yetmez" diyen Baykal, konuşmasında Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere Hükümeti de eleştirdi. Baykal şöyle konuştu:

"Dokunulmazlık zırhının arkasına saklanan başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri demokrasilerde yoktur. Kendi suçları için af çıkaran bakanlar, milletvekilleri demokrasilerde yoktur. İktidar olanakları ile kendi yakınlarına ihale ayarlamak, demokrasilerde yoktur. İktidar olanakları ile devlet bankalarını kullanarak yakınlarınıza yandaş medya satın almak demokrasilerde yoktur. "Anayasanın temel ilkelerini dini temellerde yeniden yorumlayacağız' diyenlere devletin en önemli görevlerini vermek, demokrasilerde yoktur. Devletin en önemli yönetim birimlerini cemaat, tarikat örgütlenmelerine teslim etmek demokrasilerde yoktur. Derslerde cihat çağrıları yapan, kasetlerle lise öğrencilerinin beynini yıkayan bir kadrolaşma anlayışına Milli Eğitim Bakanlığını teslim eden bir zihniyete demokrasilerde yer yoktur. Bütün bunların sonucunda, bu uygulamaların sorgulanmasını engellemek için "çoğunluğumuz vardır' deyip Anayasayı değiştirmeye kalkmak unutulmamalıdır ki bu iktidarların kendi meşruiyet temellerinin sorgulanmasına yol açar."

ANKA