kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Nisan 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

"Ebedi Şef-Milli ŞefT-üzük Şef"

Başbakan Erdoğan'ın her fırsatta CHP Genel Başkanı Baykal'a çatmasının siyasal açıdan bir hata olduğunu düşünmemek imkânsız.
Çünkü ülke çapında ne Baykal ne de CHP, bugünkü koşullarda Erdoğan'a ve AK Parti'ye rakip olabilirler.
Bunu CHP'nin eski Genel Başkanı Altan Öymen, Radikal'de dünkü yazısında vurgulamış ve "Bugünkü iktidar partisi AKP ile, ana muhalefet partisi CHP arasındaki oy farkı, bir önceki seçime göre çok büyüdü. 22 Temmuz seçimlerinde, birincinin oy oranı yüzde 46.6, ikincisininki yüzde 20.9'dur"
demişti. Bu gerçeği bildiğiniz zaman "Erdoğan Baykal'a her fırsatta çatıp onu gündemde tutarak, acaba onun CHP Genel Başkanı olarak kalmasını istiyor" sorusu aklınıza gelebilir.
Bu arada sosyal-demokrat soldaki bölünmüşlüğün sorumlusu olarak da Baykal'ın gösterildiğini biliyoruz.
İşte bu nedenlerle Erdoğan Baykal'ı güçlendiren eleştirileri ile onu CHP'nin başında tutmak istiyorsa, bu çok yanlış bir hesap olmayabilir.
Ancak burada da bir yanlış hesap var.
Çünkü Erdoğan istese de istemese de, Deniz Baykal'ın yerine bir başka ismin CHP Genel Başkanı olması mümkün değil.
Atatürk "Ebedi Şef "ti.
İnönü "Milli Şef "ti.
Baykal da "Tüzük Şef " artık.

Yeni tüzük
Yine Altan Öymen'den alıntılayarak, Deniz Baykal'ın nasıl "Tüzük Şef" olduğunu hatırlayalım:
- 2003'ten önceki tüzüğün kuralına göre, her iddialı (Genel Başkan) aday adayı, 60 civarındaki "imza barajı"nı aşıp, kurultayda adaylık konuşması yapma imkânını kullanabiliyordu. İlk iki turda, yarıdan fazla oy alan aday çıkmazsa, son tura, en fazla oy alan iki aday kalıyordu.
- (2003 kurultayında gizlice hazırlanan bir tüzük taslağı getirildi.) Genel Kurul'dan çok tartışmalı bir şekilde (birinci defa reddedilmişken, çeşitli etkiler altında tekrarlanan ikinci oylamayla) kabul edildi. Ve hemen yürürlüğe konuldu. Uygulandı. Bir saat içinde, sıraya girilerek Kurultay Başkanı önünde atılması gereken en az 250 küsur imzayı (daha da fazlasıyla) sadece Baykal topladı. Zaten ekibindeki arkadaşları onun hazırlığını önceden yapmışlardı. Öteki adayların (ki biri bugünkü Sosyal Demokrasi Derneği Başkanı Erol Tuncer'di) adaylığı fiilen sona erdi.

İlk imzacılar
- CHP kurultayındaki yüzde 20'lik "adaylık barajı" nın başlangıcının hikâyesi, öyle... Aradan geçen zaman içinde uygulaması daha da pekişti. Şimdi imza toplamanın iki aşaması var: Birincisine "ilk imza" deniliyor. Ve genellikle, sadece genel başkanın ekibi tarafından uygulanıyor. Ekip mensupları tüm illerdeki delegelere, üzerinde "CHP Genel Başkanlığı'na Sayın Deniz Baykal'ı aday gösteriyoruz" yazılı kâğıtları imzalatıyorlar. Adaylık için asıl geçerli imza, kurultay günü Kurultay Başkanlık Divanı'nın önünde sıraya girip atılacak ama bu, bir çeşit 'irade beyanı' gibi kullanılabilecek. Baykal'ın dışındaki adaylar ise, "imzacı "larını ancak, Baykal için o "ilk imza" yı atmayanlar arasında arayabilecek...

İnönü'den güçlü
- (Örneğin) CHP İstanbul İl Örgütü'nde 139 delegenin (kurultay delegesinin) tamamı, kurultay öncesi Baykal'a destek imzası verdi. Bunun anlamı şu: Demek ki, Baykal ekibi, kurultay delegelerinin yüzde 11'inden fazlasını oluşturan İstanbul delegelerinin hepsinden, yukarıda değindiğimiz 'ilk imza'ları almış. İstanbul'la ilgili habere göre, İstanbul İl Başkanı bu sonuçtan büyük gurur duyuyor. Diyor ki: "Bu, İsmet İnönü dönemi dahil, CHP tarihinde bir ilk."
Bu bilgilere sahip olduktan sonra hâlâ Erdoğan'ın Deniz Baykal'ı CHP'nin başında tutmak için sürekli onu konuşmalarına konu ettiğini düşünüyorsak, biz de Erdoğan'ın kendisi kadar yanılgı içine düşebiliriz.
Görüldüğü gibi Baykal'ın CHP'nin başında kalabilmek için Tayyip Erdoğan'ın desteğine hiç mi hiç ihtiyacı yok.
Tersine, Erdoğan partisinin kapatılmaması ve kendisinin yasaklanmaması için Baykal'dan destek istese daha doğru olur.Çünkü Baykallı CHP seçmen katında hep kaybetse de, "Derin Ankara" da çok güçlü.