kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 30 Ağustos 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ASLI AYDINTAŞBAŞ

"Muhafazakâr" kabine

Dün aylardır ilk kez kötü muamele görmeyeceğinden emin bir biçimde Çankaya Köşkü'ne çıkan Başbakan Erdoğan, bir buçuk saat geçmesine karşın yeni cumhurbaşkanının yanından bir türlü çıkmak bilmeyince, gazetecilerin cep telefonları çalışmaya başladı. Kimileri "Uzamasının nedeni, içerde çay içiyor, gülüşüyor olmaları", "Yedi yıl sonra Köşk'le hükümet arasında ilk kez uyumlu çalışma olduğunun mesajı", kimileri ise "İster misin yeni cumhurbaşkanı da vetocu çıksın" gibisinden espriler yapıyordu.
Başbakan Tayyip Erdoğan sonunda Çankaya'da kameralar önüne çıkıp 60'ıncı hükümetin onaylandığını açıklayınca, gazetecileri yeni bir sürpriz bekliyordu. Haftalardır kabinede büyük değişim beklentileri boşa çıktı. Kabine Erdoğan'ın basın toplantısında 3 kez yinelediği "Yola devam"
sloganı etrafında şekillendi.
Radikal adımları ve sürprizleriyle tanınan Başbakan, bu kez çekingen davranmış, kabinesini büyük ölçüde yenilemek yerine neredeyse tamamen korumuştu. 16 bakan kabinede kaldı; 11'i ise aynı bakanlık koltuğuna oturdu. Erdoğan, bu kez kelimenin tam anlamıyla "muhafazakar" davrandı. Beğendiği adamları muhafaza etti.
Oysa Ankara'da haftalardır oynanan "kabine-toto" da, Şaban Dişli, Egemen Bağış, Reha Denemeç gibi genç liberaller; parti kanadından İdris Naim Şahin ve Mehmet Mir Dengir Fırat gibi ağır toplar ya da Nükhet Hotar ve Edibe Sözen gibi "ikinci bir kadın bakan" ın adı geçiyordu.
Erdoğan ise belli ki "Bana yüzde 7 büyüme, 20 milyar yabancı yatırım ve yüzde 47 oy getiren kabineyi neden sarsayım?" diye düşünmüştü. Bu yüzden Maliye, Milli Eğitim, Dış Ticaret bakanlıklarına dokunmadı. Hükümetin popülaritesinde önemli etkisi olan Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'i, tüm tartışmalara karşın yerinde tuttu. Bu iki bakanlık da AK Parti için "oy deposu" sayılabilir. Üstelik icraatlar açısından ciddi reformlara sahne oldular.
Cemil Çiçek, Murat Başesgioğlu ve Vecdi Gönül, merkez sağdan gelen sembol "ağabeyler grubu" olarak yerini korudu. Özellikle TSK nezdinde saygı gören Gönül ile Milli Savunma Bakanı olarak çalışmaya devam etmek istemesi, sivilasker ilişkilerinde hassas dengeyi bir milim bile sarsmak istememesinden kaynaklanıyor.
Nimet Çubukçu kadın ve aileden, Mehdi Eker de tarımdan sorumlu makamlarda Başbakan tarafından başarılı bulunuyor. Ulaştırma'da Binali Yıldırım, enerjide Hilmi Güler'in kalması, su sorununun da Çevre ve Orman Bakanlığı'na bağlanarak Veysel Eroğlu'na verilmesi, Erdoğan'ın İstanbul'da belediyeden beri birlikte çalıştığı yüksek tempolu iç kabineye güveninden kaynaklanıyor. Bu üç isim de başbakanın belediyede başarılı bulduğu yönetici kadrosundan.
Hazineden sorumlu bakan pozisyonuna Mehmet Şimşek, Sanayi'ye Zafer Çağlayan, Kültür'e Ertuğrul Günay'ın getirileceği, daha seçim döneminde bile belliydi. Bu isimler de sürpriz değil.
Faruk Çelik'in Çalışma, Nazım Ekren'in kendi mizacına uygun bir biçimde Ekonomik Koordinatör ve Hayati Yazıcı'nın devlet bakanı olması, Başbakan'ın parti üst düzey yönetimine verdiği önemin bir uzantısı. Mehmet Ali Şahin ise mutemet bir isim olarak Adalet koltuğunu devralıyor
Gelelim sürprize... Kabinenin en büyük sürprizi Beşir Atalay'ın İçişleri Bakanı olması. Az konuşan Atalay'ın ağzından kerpetenle laf alındığı hatırlanırsa, konuyla ilgili yapılacak ilk yorum "Eyvah gazeteciler yandı!" İçişleri, sıkıntılı ve çetrefil bir alan. Erdoğan bu pozisyon için Abdullah Gül'e yakın, dengeci, dikkatli ve kırıp dökmeyi sevmeyen birini seçiyor. Bakalım Atalay bakanlığın sıkıntılarını giderebilecek mi?