kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Ağustos 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ASLI AYDINTAŞBAŞ

"367 kararı hataydı"

İlginç bir haber. İki gün önce AK Partili milletvekilleriyle bir araya gelen Başbakan Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'le yaptığı başa baş görüşmeden önemli bir ayrıntı aktarmış.
İddiaya göre Sezer, Erdoğan'a "Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararı hataydı" deyip Cumhurbaşkanlığı seçimleri için karar yeter sayısının 184 olarak yeniden düzenlenebileceğinin sinyalini vermiş. AK Parti çevrelerinden anladığım kadarıyla, Cumhurbaşkanı Sezer 'in daha sonra üstü örtülü olarak Erdoğan'a yaptığı teklif, kabaca şöyle: "Gelin 367 kararını bozalım; Cumhurbaşkanlığı seçimleri için toplantı yeter sayısını 184 olarak yeni Anayasa taslağına koyun." Sonra? "Karşılığında cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ısrarından vaz geçin."
Böyle iddialı teklifler bana hep Baba filminde Marlon Brando'nun "Sana reddedemeyeceğin bir teklifte bulunacağım" sözünü hatırlatır.
Nisan ayında ilk gündeme geldiğinde "367 koşulu", AK Parti'nin Çankaya serüvenini durdurmak için "şahane bir fikir" gibi gelmişti umhurbaşkanlığı çevrelerine. Devletin çıkarları adına hareket ettiği iddiasında olan kişiler, "Evet 367 aslında hukuken zırva; ancak son kale Çankaya'nın düşmemesi için gerekli bir adım" diyerek Anayasa Mahkemesi'ni bu tartışmalı karara zorladı.
Ancak 22 Temmuz seçimleri ve yeni tur Cumhurbaşkanlığı oylamasında 367 meselesinin AK Parti için engel olmaktan çıkmış olması, Çankaya'daki hesapları bozdu. Şimdi "Gelin 367'den vaz geçelim. Hatta bırakın Abdullah Gül de Cumhurbaşkanı olsun. Yeter ki şu cumhurbaşkanını halkın seçmesi belasından kurtulalım" havası var.
Buna oyun bozanlık derler. Eğer Cumhurbaşkanı Sezer, kendisinin de büyük katkısı olan 367 davasından vaz geçmeye karar verdiyse, bunun tek nedeni 367'nin artık AK parti'ye karşı anlamlı bir bariyer olmaktan çıktığını görmesidir. "367", yüzde 47 ile yeniden iktidara gelen AK Parti'yi durdurmakta başarılı olamamış, ancak Türkiye'nin başına gelecek nesillerin halletmesi gereken ciddi bir çorap örmüştür. Maalesef olan Anayasa Mahkemesi'nin saygınlığına olmuştur.
Bu kargaşadan çıkmaya imkan veren tek yöntem olarak ortaya atılan "cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi" ise, sistemin mihenk taşlarını daha da rahatsız etmektedir. Halk seçerse, Ahmet Necdet Sezer gibi "frenleyici" bir cumhurbaşkanı yerine, sonsuza dek AK Partili, ebediyen muhafazakar ve fazlasıyla güçlü bir cumhurbaşkanı modelinin oluşacağı korkusu yerleşmiştir statükonun temel ayaklarında. İşte "reddedilemeyecek teklif" bu yüzden gündemdedir.
Ahmet Necdet Sezer iyi bir hukukçu olabilir; ancak kötü bir stratejist olduğunu AK Parti'nin % 47'lik seçim başarısına katkılarıyla kanıtlamıştır. Üstelik Meclis'in 11'inci cumhurbaşkanını seçeceği bu günlerde Türk halkı bir de mecburen referanduma gidecek, ve hukuken önlenemez bir referandum sonrasında 11'inci cumhurbaşkanını belki de yeniden seçmek zorunda kalacaktır. Komedi.
Üzücü olan, Türkiye'nin her durumda amatör hamleler ve reaksiyoner karşı hamleler arasında iyice yalama bir yarıparlamenter, yarıbaşkanlık, yarışu, yarıbu sistemine yönelme tehlikesidir. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecekse gücü ne olacak? Yetkileri kısıtlanacaksa parlamentoyu kim denetleyecek?
Kuvvetler ayrılığı yeni sistemde nasıl işleyecek? Tüm bunlar dönüp dolaşıp yeni anayasa paketinde kilitlenmektedir. kuşkusuz Türkiye'nin bu yarıhamile durumdan yüz akıyla çıkabilmesi için yeni bir anayasa modeline ihtiyacı var. Ivır zıvır her konuyu anayasada düzenlemeye çalışmayan kısa ve öz bir metin lazım. Ama her şeyden önemlisi, böyle bir metnin geniş halk kitlelerinde kabul görmesi, özümsenmesi lazım. Acilen.