Babam insanları en iyi tanıyacağımız yerlerden birinin kumar masası olduğunu söylerdi..
Kumarı sevmem.. Ama babamın daha çocukken beynime çaktığı bu sözler beni etkilemiş olmalı ki, seyretmeyi severim.. Masayı değil, etrafındakileri..
Üniversitedeyken, Mülkiyeliler Birliği'nde güneş ışıklarına kadar oturduğum olurdu, poker masasında, oynayanların omuz başında..
Hallerinden tavırlarından tahliller yapardım ve inanın, ruh doktorlarından başarılı olurdum..
Holly ile evlenip Amerika'ya gittiğimde, daha sonra Kazım Baba'yı ziyaret ettiğimde, kumar cennetleri Las Vegas ve Reno'da uzun günler geçirdik. Geceleri de kumarhanelerde.. Bir tek kuruşluk kumar oynamadan, sabahlara kadar eğlenirdim o devasa casinolarda..
İnsanı değil, insanlığı tanımaya başlardım çünkü o bitmez tükenmez kalabalığın ortasında.. Hiç tanımadığım, bir daha görmeyeceğimi bildiğim insanları analiz etmek müthiş eğlendirirdi beni.. Kim oraya ne amaçla geliyor, niye kumar oynuyor, kayıplarda, kazançlarda nasıl reaksiyon gösterecek, bu analizler sonunda tahmin etmeye başlar, sabaha karşı doğru tahminlerde bulununca da "Aferin bana" derdim kendi kendime..
Şimdi, hele hafta sonları maç yüzünden evde kalınca, maççı arkadaşlar da gidip yalnızlaşınca televizyonu açıp Var mısın Yok musun'u izliyorum..
"Benim gibi, kendi programları 90 Dakika ve Yaşamdan Dakikalar'ı bile izlemeyecek kadar
televizyon sevmeyen birisi, Acun'u niye izler" diye uzun uzun sordum kendi kendime.. Ve geçen hafta birdenbire keşfettim.. Eski hastalığım nüksetmiş..
Artık Mülkiyeliler Birliği yok.. Las Vegas ve Reno, Tahoe da yok.. Ben nerde yapacağım insan analizlerini..
İşte Var mısın, Yok musun'da..
O masanın etrafında toplananlar, masanın etrafında toplananların yakınları, seyirciler, Acun'un ustalığı ve deha yönetimiyle bir aileye dönüşmüşler. Oyunu sadece Acun'un yanında oturan oynamıyor.. Kutuları açanlar ve seyirciler dahil, herkes bu kumarın içinde.. Yani her izleyişimde birtakım insanları analiz etme, tanıma şansım var.. Birkaç yarışma sonra, kimin ne söyleyeceğini ve ne yapacağını tahmin ediyor oluyorum ve yüzde 95'e yakın da tutturuyorum..
Çünkü o masa o insanların sırlarını ele verme yeri..
Yarışma dediğim lafın gelişi.. Yurtsan Atakan haklı.. Hürriyet'te aylarca, Var mısın Yok musun'un yarışma değil, kumar olduğunu söyledi..
Ortada yarışma yok gerçekten.. Yurtsan da yok ya.. Bu her yazısını okuduğum harika yazar ilk kriz dalgasında işini kaybetti. Kimse de bugüne dek kapısını çalmamış anlaşılan.
Büyük ikramiyesi 500 bin lira olan bir kumar.. Ama bu ikramiyeyi, bir milli piyangoda büyük ikramiyeyi kazanma şansı yoksa, hiç kimse kazanamayacak.. Çünkü bugüne dek orada hiç profesyonel kumarbaz görmedik. Onların Acun'a takılıp aylarca bekleyecek halleri yok..
Orada, paraya ihtiyacı olmayanlar da yok.. Ortada yarışma, ortada bir bilgi ya da yetenek kanıtlayıp "İtibar" kazanmak diye bir şey olmayınca, cebi paralı birisi niye gene aylarca takılsın ki..
Peki orada kim var?..
50 bin, 100 bin liraya "Hayır" diyemeyecek C, D ekonomik gurubu insanlar.. Hamdi Bey daha ilk konuşmalarda kendilerini ele veren ve kaça razı olacaklarını adeta ilan edenleri biliyor onlarla "Oynuyor" ve işi o noktayı asla geçmeden bitiriyor.
Geçen hafta sonu mesela, 500 bine en yaklaşıldığı gece oldu. Üç kutu kalmıştı. İki 500 bin, bir 30 bin..
Ve ben adım gibi biliyordum ki, Süleyman 30 bini açtıramazsa 500 bini kazanmasına imkân yoktur ve Hamdi Bey ne teklif ederse etsin, razı olacaktır.
Nitekim Hamdi Bey 108 bin lira teklif etti ve öteki yarışmacılar, başta karısı seyirciler "Al git.. Al git" baskısına başladılar.. Baskı yapmasalar da, Süleyman'ın 100 bini reddedip 30'u göze alacağı yoktu.. 100 bin onun işini görecekken, niye 500 bin hayali için riske edecekti ki..
Aslında öyle bir durumda 130140 bin lira teklif etmeliydi Hamdi Bey, ama etmedi, çünkü o da benim gibi, Süleyman'ın 100 civarında her teklife boyun eğeceğini biliyordu. Gene cömert davrandı. Süleyman, 10 bin aşağısına, 98 bine de "Evet" derdi.. Karısı dedirtirdi en başta..
O gece her dediği çıkan bir Kâhin yarışmacı bile "Kutunda 500 bin lira var, eminim, ama sen 108 bini al git. Çünkü işini görecek" dedikten sonra..
Süleyman 108 bini aldı gitti, kutusundan 500 bin çıktı.
Bu hep böyle olacak..
Ta ki, oyuna profesyonel kumarbazlar, ya da kutudaki parayla zerre ilgilenmeyip mesela oradaki cazip kızlarla arkadaşlık kurmak için katılan zengin çocukları katılmaya başlayana dek..
En büyük hayalleri 7080 bin liraya bir ev alabilmek olan insanların, azimleri, yürekleri, cesaretleri 500 bine kadar devama yetmez.. Etse de etraf, hep o kafadakilerle dolu etraf ettirmez.
Bu kriz dünyasında insanların, hele böyle hayat boyu ellerine geçen tek fırsatta büyük hayaller peşine düşmeleri zor. Küçük gerçekler onları tatmin ettiği sürece, kazanan hep Acun olacaktır.. Eee.. Bu yılın vergi rekortmenleri listesine bakın, ne demek istediğimi göreceksiniz..
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Bugünkü Tüm Yazıları
Bir insan analiz pazarı..
Yayın tarihi: 19 Nisan 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/19//uluc.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.