kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
22 Mart 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Pazar SABAH  
METİN SEVER

Emekli generaller: Issız Adam'lar

Ey okuyucu, geldiysen üç kez kapıyı çal! Ve bil ki, kapıyı açınca karşına şu soru çıkacak: "Issız Adam"la, "ıssız generaller" arasında nasıl bir benzerlik var? Bir adım daha atarsan, soru, önermeye dönüşecek: "Emekli generaller de ıssız adamlar gibidir." Issız Adam filmini hatırlatmaya gerek var mı? Hani şu restoran sahibi Alper'le, Ada'nın ilişkisini anlatan film.
Alper, kadınlarla aşk ve sevgi ilişkisi kuramayan veya kurmak istemeyen bir insan evladıdır. 'Ruhlar âleminde' değil, 'ten âleminde' dolaşır. Aşkla meşkle işi olmaz. Tüm derdi, 'bir iki üç daha fazla hatun,' olan bu kardeşimiz, bir gün Ada ile tanışır. Derdi Ada'yı da fethetmektir! Baştan romantik takılır. (Cumhuriyet mitingleri gibi)! Ada'ya kitap alır. Alper aşçıdır ya, ona havuçlu tarçınlı kek yapıp götürür.
(Bu kek işine yazının sonunda tekrar döneceğiz.) Lafı uzatmayayım, sonunda ateş bacayı sarar ama bu ateşte ancak mercimek pişer! Çocukluğunda aşk ve sevgi bağı hasar almış olan Alper, filmin sonunda 'ıssız' adamlığına geri döner.

ÜSTÜNLÜK DUYGUSU
İşte emekli generaller de, bu Alper'e benziyor! Şimdi bu önermemizi, 'darbelere dayanıklı' hale getirelim! Alper'in 'Issız Adam' olmasına yol açan nedenleri film bize anlatmıyordu ama emekli generallerin 'ıssızlığının' bazı nedenleri çok açık.
Bunların biri, maruz kaldıkları ideolojik bombardıman.
Mehmet Ali Birand'ın yıllar önce yazdığı Emret Komutanım kitabı, askeri okulların ideolojik yapısı hakkında yeterli fikir veren şu bölümle başlar: "Komutan sözlerini sürdürdü: 'Kendinizi kayıtsız şartsız vatana adayacaksınız. Atatürk bu vatanı bizlere emanet etti. O'na layık bir asker olup subay çıkarsanız biz de bayrağı, yani vatanı sizlere emanet edeceğiz. Bu vatanın sahipleri siz olacaksınız..." Düşünün. 17-18 yaşındaki askeri okula giren genç, tüm öğrenim sürecinde ve daha sonraki yıllarda "vatanın gerçek sahibi, doğal sahibi" olma duygusu ile yetiştiriliyor.
Askeri okullardaki imkânlar ise bu ruh halinin kaymağı oluyor. Çünkü askeri okullardaki imkânlar sivil okullardan çok fazla.
Devlet, askeri okulda okuyan bir öğrenciye sivil okulda okuyan bir öğrenciden dört-beş kat daha fazla para harcıyor. Bunun subay adaylarında üstünlük duygusu yaratmaması mümkün mü? Kenan Evren bile, geçmişte bu eğitim eşitsizliğinin yaratacağı darbe tehlikesi konusunda uyarıda bulunmuş. Ama darbeyi yaptıktan sonra! 1984 yılında Deniz Harp Okulu'nun açılış töreninden sonra okulun "ultra modern" tesislerini dolaşırken yanındakilere şöyle diyor: "Eğer sivil okullar ve üniversitelerdeki eğitim bir an önce düzeltilmez ve düzeyi yükseltilmezse şu okullardaki modernliği görüyorsunuz, buradan çıkacak subay ile sivil kadrolar arasında dağlarca fark olur ve bu ülke müdahalelerden kolay kolay kurtulamaz." (Emret Komutanım, s.165- 166) Kulakları çınlasın, 'netekim!' darbelerden ve darbe girişimlerinden kurtulamıyoruz.
Çünkü vatanın doğal sahibi olma ile üstünlük duygusu, askerlerin, kendilerini toplumun üstünde görmelerine neden oluyor.
Çifte kavrulmuş bu ruh hali, komutanları halktan koparıyor. Alper'in aşk ve sevgi ile bağının kopması gibi, komutanların da halkla bağı dumura uğruyor. Vatan derken, devlet ve millet anlaşılıyor. Halk ise teferruat.
Kandırılabilir, cahil, eğitilmesi gereken yığınlara dönüşüyor.
Ancak bu filmin sonu da herkes için hazin bitiyor. Çünkü yıllarca egosu şişirilen bu insanlar sonunda emekli olunca, küçümsedikleri halkın arasına karışıyor. Daha doğrusu karışamıyor.
Bu sudan çıkmış balık halini Mehmet Ali Birand, kitabının "Emeklilik askerin ölümü" başlıklı bölümünde şöyle anlatıyor: "Komutan, sonunda emekli olur, köşesine çekilir. Gönüllü olarak kendi kendini enterne etmiştir. Çünkü Komutan'dır o. Her işi kabul edemez. Dertli komutan 'bu devlet bana çok abartılmış bir dünya verdi sonra da bırakıp kaçtı,' der." (s.486.) Tam bir 'Issız Adam' durumu. Hazindir bu.
Ama daha hazini, sivil hayata hiç ayak uyduramayan kimi emekli generallerin hâlâ aynı şişkin ego ile darbe yapmaya çalışması.
Bu arada şu koca koca emekli generallerin 'çağın icadını yaptık,' diye ortalığa çıktığı 'erke dönencesi' hatırladınız mı? Hani yakıtsız enerji üreten alet fiyaskosunu.
İşte o erke dönencesi de, ıssız generallerin havuçlu tarçınlı keki! Bunu da haftaya bırakalım.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın